- Sen çay seversin, diyorum. İki şeker, değil mi?
- Nasıl hatırlıyorsun? diye şaşırıyor. Pes doğrusu!
Hatırlamak değil, diyorum, başka bir şey.
Unutmamak belki, diye ekliyorum usulca.
Cihan'a öyle geldi ki, esasında bu dünya
seyirlik bir yerdi; yoksulu zenginiyle herkes, şu veya bu şekilde, bir resmi geçitteydi. Her biri hayatta kendi numaralarını icra ediyor; sahnede kimi daha kısa, kimi daha uzun kalıyor
ama nihayetinde her insan, benzer bir tatminsizlik ve tamamlanmamışlık duygusuyla arka kapıdan usulca çıkıp gidiyordu.