Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Vfghbvdhnbxd
Uydurukçu Kaplumbağa nihayet iç çekerek, "Bir zamanlar," dedi, "ben gerçek bir kaplumbağaydım." Bu sözlerden sonra derin bir sessizlik oldu. Sessizliği sadece Grifon'un ara sıra attığı çığlıklar ve Kaplumbağanın şiddetli hıçkırıkları bozuyordu. Alice neredeyse kalkıp, "Bu ilginç hikâye için teşekkür ederim," diyecekti.
Uydurukçu Hatice ile kavga ettik bana kara Fatma dedi artık sidikli Ayşe ile arkadaş olsunlar
Reklam
Ama bakış açıları çokça değişikliğe uğrar, hele portreyi çizen kişinin artık onun üzerinde rötuşlar yapma şansı yoksa ve bu portre de portresi resmedilenin elinde kalmışsa. O zaman insan bunları düzeltebilir, teker teker tüm çizgilerin üzerinden geçip onları inkar ederek değiştirir ve sonunda portrenin ilk ressamı bir uydurukçu olup çıkar. Ya da hatalı biri, kötü, yüzeysel, kavrayışı kıt bir sanatçı. Onu izleyen kişi, "Nasıl da hatalı bir fikir sahibi olmaya sevk etmiş beni," diye düşünebilir. "Bu adam bana tarif ettikleri gibi değil, bilakis, ağırlığı var, tutkulu, derinliğe ve kendine özgür bir duruşa sahip."
Rommel efsanesi doğmuş ve İngilizler bunun en büyük ebesi olmuşlardı. Goebbels'in propaganda makinesi Kuzey Afrika'da İngilizlere karşı kazanılan yeni zaferler dizisini kutsamakta garip bir yavaşlık içerisindeydi. Rommel'in kendisi bunlara aldırmıyordu. Reich'ta kendisiyle ilgili basın haberlerine tepki gösterdiği zaman, bu genellikle uydurukçu gazetecilerin yalan veya olağanüstü haberlerine karşı öfke veya küçümseme şeklinde tezahür ediyordu.
Sayfa 100Kitabı okudu
Güzel bir bahar günü, bir ırmakla konuşuyordum deniz üzerine; ırmak beni bir uydurukçu, bir hayalci sandı. Bir başka gün, denizle konuşuyordum ırmak üzerine; deniz de bir iftiracı yerine koydu beni.
Reklam
" Bilim adamının sorusu, geçmiş bir yanıtın sonrası, gelecekteki bir yanıtın da öncesidir. Ne denli 'uydurukçu' olursa olsun, bilim adamı kendisinin değilse bile İlerideki kuşaklardan bilginlerin çözebileceği sorularla uğraşır. Şimdiye dek yanıtı verilmeyen bilim soruları, gerçek bir bilim sorusu iseler, bundan böyle nice yüz yıllarda yanıtları verilmese de, aslında yanıt verilemeyecek sorular değildir. Korkunç bir hastalığın nedenini ya da başka bir gezegene hayat basmanın yollarını sormayı, yanıtı hiç verilmese de, yanıtsız sorulardan sayamayız. "
Cennette her şey beyaz üstüne beyaz. Uydurukçu.
Üşenmesi olmayan bir kâtip var kafamızın içinde. Efendim ister bilinçaltı de, ister işgüzarın teki de, oturup kalem kalem yazıyor olup bitenleri. Bir de uydurukçu ki sorma gitsin. Gitar yazacağına süpürge yazıyor. Bütün sokakları halı kaplıyor bazen, halbuki olacak şey mi?
Sayfa 40 - Doğan NovusKitabı okudu
Yakamoz düşmüş çehresine 1400 yılın kırışık atamadığı, zamanı bile ihtiyarlatıp kendisi gençleşen billur güzel; İslâm, ayrı vadide... "Kahrolsun!" edebiyatından arpa boyu yukarı tırmanamayan, şanlı tarih avuntusundan level atlayamayıp kendi yerine ecdadı cepheye süren kımıldama uyuşuğu pasifize Müslümanlar ayrı vadide... Tamam; oryantalizm kahrolsun, zalim "gâvurlar" necaset çukurunda kanalizasyonda yüzüyor olsunlar da peki nasıl olacak bu iş? Üç elham okuyup üfleyince Hazreti Sultan Fatih'in kılıcı mı havalanacak Topkapı'nın damından Olympos'un tepesine? İmam Bakıllanî asra nüzul edip çil yavrusu gibi dağıtacak mı Anglikan Klisesi keşişlerini, o su gibi berrak diyalektik kudretiyle? Peki biz ne yapalım o sırada? Kumandanın pillerini mi değiştirelim ekran başında? Kudüs'ü kurtarmaya mevzi almak için... "RTÜK istifa!" diye telefonlara sarılarak telekomünikasyonu mu çökertelim? Hilâl TV'ye gaza niyetine, çekirdek çitlerken pikniklerde... İmam Hatip'e gönderdiğimiz 'elif-ba'sız yavrumuz “Baba sana Kur'an yetmiyor mu? Biliyor musun anne Buhârî 250 yıl sonra uydurmuş hadisleri." diye allâme kesilince ensesine bir şamar patlatarak mı kovacağız masum dimağındaki soruları? Esip gürleyince: "Höd! Seni densiz, fasık veled. Cehennemde görürsün kimin uydurukçu olduğunu!" diye aforoz edince kuruyacak mı o duru zihnini kemiren şüpheleri?Kendi yavrularımızı "ham yobaz ve kaba softa" tepkileriyle sempatik sırıtarak narkoz veren mealizmin kucağına mı atacağız bizzat kendi ellerimizle?
Reklam
Güzel bir bahar günü, bir ırmakla konuşuyordum deniz üzerine; ırmak beni bir uydurukçu, bir hayalci sandı. Bir başka gün, denizle konuşuyordum ırmak üzerine; deniz de bir iftiracı yerine koydu beni.
47 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.