SAHNE MEZARLIK
( Perde Kalkar , sahne karanlık ve sisli , seyirciler arasına da sis verilir , sadece mezarın olduğu taraf loş aydınlık, geveze Kuzgun ( dijital efektler ) ,ıslık çalan rüzgar , birbirine karışan sesler arasında sadece mezarlık girişindeki tabelaya ışık vurur, sonra mezarlık girişi kapısının ardında ki koro aydınlıkta birden
Bursa'da bir eski cami avlusu,
Küçük şadırvanda şakıyan su;
Orhan zamanından kalma bir duvar...
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar
Eliyor dört yana sakin bir günü.
Bir rüyadan arta kalmanın hüznü
İçinde gülüyor bana derinden.
Yüzlerce çeşmenin serinliğinden
Ovanın yeşili göğün mavisi
Ve mimarilerin en ilâhisi.
Bir zafer müjdesi burda her
Sefer'le bakıştılar. Topal delikanlı olup bitenlerin kabahati hep kendisindeymiş gibi başını çevirdi:
- Ölmeli bey... Bu namussuz dünyada ölmeli...
- Ölmek kolay yavrum. Marifet yaşamalı da bunların sonunu görmeli.
- Bilmem ki beyim... Biz görmeyiz... Ummam... Biz, işte böyle gebeririz. Gözümüz arkada kalır.
- Orası belli olmaz. Şu Nâzım Bey yok mu? Bir kitaba ne yazdı biliyor musun? "Derya dediğin uyur uyur uyanır" yazdı. Belli olmaz. "Her inişin bir yokuşu var," demişler. Aldırma...
Ağlamak,
Bazı acılarda yetmez,
Bazı ölümlere..
Örtüsüdür bazı acıların,
Örter, örtülmez,
Savunur bir süre.
Ağlayanlar sevinmeli,
Sevin ağlayabiliyorsan,
Acılar art arda dinmeli..
Durur bir nöbetçi gibi,
Durur bir bekçi gibi,
Zamana gülmeli - gülmeli..
Sevin ağlayabiliyorsan.
Unutmanın kardeşidir ağlamak.
Uyur uyanır yatağında duyguların,
Düşüncenin kucağında, hep çocuktur
Ağlamak...
Ölmeden önce, çocukluğumdan çıkarken dinlediğim bir Süryani masalını hatırladım. İhtiyar yalnız adam gece yarısı uykusundan uyanır, kalkar bir bardak su içer. Bardağı sehpaya koyar ki, oradaki mum yok. Nerede? İp gibi bir ışık sızıyordur içerden, ışığı takip eder, gerisin geriye kendi odasına girer ki yatağında bir başkası elinde mum yatıyor. Sorar "Sen kimsin?" diye. "Ölüm," der yabancı. İhtiyar bir an esrarengiz bir sessizliğe bürünür. "Demek geldin," der sonra. "Evet," der ölüm, memnun. İhtiyar, "Hayır," der kararlılıkla, "sen yarı kalmış rüyamsın benim". Yabancının elindeki mumu bir anda püfler ve karanlıkta her şey kaybolur. İhtiyar kendi boş yatağına girer ve uyur. Bir yirmi yıl daha yaşar.