Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ah uzaktan nazik görünen aşk, nasıl da acımasız ve kaba denendiğinde!
Sizin en büyük sorununuz da bu. Bir rakı sofrasında dost olup, ertesi sabah birbirinizi bıçaklayabiliyorsunuz. İlk tanışmada yakınlaşıp, birbirinizi tanıdıkça uzaklaşıyorsunuz. Bizse tersini yapıyoruz. Uzaktan başlayıp, ağır ağır yaklaşıyoruz. Dost olmamız uzun sürüyor ama dostluklarımız kalıcı oluyor. Doğu ile Batı arasındaki fark hilal ile haç arasındaki fark kadar. Hilal bombeli. Haçtaysa dik açılar var. Hilal altında yaşayanlar da bombeli hayatlara sahip. Genişler, kurallarla ilgilenmiyorlar, zamanla ilgileri yok, çöl kumu gibi uçuşuyorlar. Haçın gölgesindekilerse sert ve köşeli hayatlar yaşıyorlar. Yasaları, kuralları olan, dik açılı hayatlar. Hilalin altındaki insana, haçın gölgesindeki düzeneğe inanıyor. Dolayısıyla hilalle yaşayanların her biri ayrı bir düzenek geliştiriyor. Küçük çeteler. Küçük düzenler. Haç, insana tek bir düzenek emrediyor. Doğu ile Batı arasındaki fark bu.
Sayfa 184Kitabı okudu
Reklam
Siz bunu anlayamazsınız; seçimi kendi yapan ve özgür olan siz erkekler kimi sevdiğinizi her zaman açıkça bilirsiniz. Ama kadınca, genç kızlara özgü bir utanç içinde bekleme durumunda olan, siz erkekleri uzaktan gören, her şeyi söylenen sözlerden çıkaran biz kızın ne söyleyeceğini bilememek gibi bir duygusu olabilir.
96 syf.
5/10 puan verdi
·
Beğendi
Gabriel Garcia Marquez 'in Kırmızı Pazartesi'den sonra okuduğum ikinci kitabı. Bir kitabı okumadan önce mutlaka o kitapla ve yazarla ilgili bilgi edinmeye çalışırım.Kitabın İran'da yasaklandığını öğrendim. Ve sağdan soldan duyma bilgilerle de yetinmektense okumaya karar verdim ve evet bu yasaklanma kısmını yadırgamadım doğrusu. Konusuna geçecek olursak 90. yaş gününde kendisine hediye olarak" 14 yaşında" ve özellikle de "bakire bir çocuk" evet 14 yaş çocuktur, çocuk seçen bir kahramanımız var. Eser bunu bize aşk olarak yansıtmaya çalışamakta. Kimse kusura bakmasın bu aşk değil pedofilidir. Üstelik kitabın kahramanı belli bi sayıya kadar yatıp kalktılarının çeteleseni tutan biridir. Aşk adı altında bilinç altına gönderme yapma, daha doğrusu insanlar tarafından bunun kanıksanmadan kabul ettirilmesi gibi bir mesaj algıladım. Bir yandan da yaşlılığın getirisiyle bedeninin kaskatı kesildiği, geçmişe dönüp baktığında pişmanlıkların gölgesinde kalındığı gibi vurgularla birazcık eser çeşitlendirilmek istenmiş. Dili sağlam, konu akıcı, merak da uyandırıyor fakat ben okurken tiksinerek ve sinirlenerek okudum . Madem aşk duygunuz var denginizle yaşayın. Çocukları her türlü cinsel arzunuzdan uzak tutun. Aşkla uzaktan yakından ilişkisi olmayan sapkın bir adamın bir sözde anısını okuduk. Okumayan bir şey kaybetmez. Okuyan da benim gibi böylesi sapkın düşüncelere daha da bilenir. Normalde keyifli okumalar dileğimle bitiririm ancak bu kitap benim keyfimi bozdu o yüzden bu şekilde bitecek.
Benim Hüzünlü Orospularım
Benim Hüzünlü OrospularımGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 201920,8bin okunma
Aso, Kozan’ın atıcısıydı. Kozan’ın uzaktan görüp kendine biçtiği her turisti içeri atmaya yeten bir yeteneği ve sürekli anlattığı bir hikâye vardı. “Foya” derdi. “İnsanların foyası elbet çıkar.. Bilir misin, foyanın nereden geldiğini? Sadece üst tabladan ibaret boktan elmasları mıhlamadan önce altlarına folyo kağıdı yerleştirirler. Taşı mıhlarlar. Böylece sanki taş birinci kaliteymiş gibi parlar, oysa yarısı yoktur. Yansıyan ışık taştan değil, altındaki folyodan geliyordur. Ancak bir gün mal, bir kuyumcuya gider de taşı sökülürse, müşteri meterlendiği anlar. Çünkü taşın altındaki folyo kağıdı tabak gibi ortaya çıkar. Folyo, zaman içine foya kelimesine dönüşmüştür. Elmas da, insanın da ne mal olduğu elbet anlaşılır. Yeter ki taşı sök.”
Gözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi
Sayfa 40 - Doğan KitapKitabı okuyor
Reklam
Kişinin kendine uzaktan bir göz alarak bakmayı öğrenmesi lazım.
yine telaşlı kelimelerle başın dertte ah güzel çocuk uslanmadı yüreğin ya geçmişinde takılı kaldın ya da unuttun büsbütün aynaları boşver biraz çevren senden akanlarla dolu biraz kendinden kendine bak
şiirimsin
"Kırk yil hatırı var yüreğimde Dünümün, bu günümün kırıklarını döndüm denizlerin dibine "En büyük güç kalemdir" En keskin kalemle sürdüm umudu ağaç köklerine Yaşamak bir muamma olsa da Böyle zamanlarda yüreğim ayrı atar bir bıkkınlık zelzelesiyle Yüreğim hasreti sırtlamış mecnunlara benzer. Ve uzakları hep sevdirdi bana bu
Reklam
Bu zamanda az dostun olsun, daha iyi. Herkesle uzaktan hoşbeş edip geçmeli. Can gözünü açınca görüyor ki insan En büyük düşmanıymış en çok güvendiği.
Bazıları, başkalarının acısına uzaktan bakıp kederlenmekle iyi insan olunabileceğini sanıyor. Hatta sadece kendi iyiliğinin altını çizebilmek için üzüntüsünü ele güne duyurmaya çalışıyor. Oysa şunu iyice öğrendim ki, vicdandan en çok söz edenler, sadece başkalarının kurbanlarına üzülen katiller. Kabullenmek zor ama aslında, başkalarının acısına bakarken insanda kederden ziyade hodbin hisler uyanıyor. Savaş gazilerine bakmak feci bir duyguyla tanıştırıyor insanı: Şükretme duygusu. Duyguların en ikiyüzlü, en sefil olanı. Haline şükretmelerin en rezilcesi, başkalarının haliyle mukayese edilerek yapılanı... O zaman insan Yaradan’a, verdiği mutluluklar için değil, olsa olsa başkalarına verip kendinden esirgediği acılar için teşekkür ediyor. Sana şükürler olsun ki beni değil, onu seçmişsin diyor! Ve bunu ne zaman fark etse, mesela hastanedeki ölü çocuklara, onların ince ayak bileklerine bakarken, ruhunu derin bir utanç kaplıyor.
Bakanlar baktı sana, ben uzaktan uzantan..
Nurullah Genç
Nurullah Genç
"Bir şey başımıza geliyorsa veya belli bir davranışta bulunuyorsak aslında onun nasıl ve neden olduğunu, hangi koşullarda meydana geldiğini de düşünmemiz gerekir. Ve eğer bir şeyleri düzeltmek istiyorsak her zaman daha geniş düşünmek önemlidir. Asıl resmi görmek için tabloya birde uzaktan bakmak gerekir.."🌹
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.