Kitaba başlar başlamaz duygu yoğunluğuyla etkisi altına aldı beni . Kahramanın gözünden duygu durumunu , hislerini, düşüncelerini tüm çıplaklığıyla görebiliyoruz. Fazlaca alıntı paylaştığım ve altını çizdiğim cümlelerle dolu efsane bir eserdi. Bitişinde ve yer yer olay akışında yüreğimin sıkıştığını duyumsadım.
İçeriğine gelecek olursak Felix'in yaşadığı 3 aşkı önümüze sunuyor eser. İlk aşkı Henriette , namıdiğer zambağı , insan şeklinde açmış çiçeği... Henriette 2 çocuk annesi , eşine sadık ve aşkını kalbinde yaşayan merhametli bir Fransız kadınıdır.
Lady Dudley ise aslında kitabın o kişiye yazıldığı mektubun sahibi Nataliedir. Kitabın sonu zaten Natalie tarafından yazılan tokat gibi sözlerle biter.
Felix doğduğu ev sonrasında kaderine de yürümüş oluyordu bir yandan. Unutulan sevgi görmeyen önemsenmeyen bir çocuk bu açlığını doyurma çabasına giren bir genç olarak yetişti. Aslında evli çocuklu olan Henriette'ye böyle taparcasına bağlanmasının altında bir çok neden var. Ve bu bağlanış zengin kelime oyunlarıyla öyle nefis işlenmiş ki satırlardan kopamıyor, kitabın akışında sürüklenirken buluyorsunuz kendinizi. İlk defa bur kitap üzerine çok Yörük yazabilir , her cümle ve detay hakkında uzun uzun konuşmalar yapabilirim. Naçizane yorumumu sonlandırırken hâlâ okumayan varsa rahat ve geniş bir zamanda bu klasik , bi o kadar da eşsiz tavsiyelerle dolu eseri okumanızı öneririm . Keyifli okumalar :)