kimi farkındadır bunların, var olmanın acısı m. silinip gitmenin korkusunu yaşar... kimi de uykudadır, uyanmak istemez... kimi düşünmeden yaşar, kimi de sorar, araştırır, bir çıkış yolu arar... arayanlardan kimi bulur, kimi bulamadan gider... ama aramaktır esas plan... baki olanı, kalıcı olanı, senin ebedi arzularını vermeye kudreti yeteni bulmaktır..
Aşkın tek işlevi, bizi bir haftalığına -ve sonsuza dek- yaralayan ölçüsüz ve acımasız Pazar öğleden sonralarına dayanmamıza yardım etmesidir. Atadan kalma kasılmaların sürükleyiciliği olmasa binlerce göz gerekirdi bize, saklı gözyaşlarımız için; ya da yenecek tırnaklar, kilometrelerce tırnak... Artık akmayan bu zaman başka türlü nasıl öldürülür? Bu bitmez tükenmez Pazarlar'da var olma acısı kendini tümüyle gösterir. Bazen bir şey içinde kendimizi unutmayı başarırız; ama dünya içinde kendimizi nasıl unutabiliriz? Bu olanaksızlık o acının tanımıdır. Bu acının yakaladığı kimse hiçbir zaman iyileşmeyecektir, evren tamamıyla değişse bile. Değişmesi gereken yüreğidir, oysa yürek değişmez; onun gözünde, var olmanın da tek bir anlamı vardır: Acısına gömülmek - gündelik bir nirvanaya varma talimi onu gerçeksizliğin algısına yüceltene dek...
Sayfa 31 - Metis Yayınları, Sekizinci Basım: Ocak 2021Kitabı okudu
Reklam
Araştırmaya dahil edilen kadınların neredeyse tamamın karar mekanizmalarında yer almak için kadın olmanın yetmeyeceğini ifade etmeleridir. Kadınların anlatıları, alan yazınındaki görüşleri doğrulamaktadır. Kadınlar, eşitlik politikaları içselleştirilmeden ve kadın bakış açısı ile var olmadan yapılan temsil siyasetinin eşitliğe bir etkisi olmayacağına işaret etmektedirler. Görüşülen bazı kadınların ise kadınların temsil siyasetini ''şefkat ve sevgi'' ile ya da ''erkek gibi'' yürütmeleri gerektiğinden bahsetmelerinin ikili cinsiyet rejiminin kadınlık ve erkeklik pratiklerini yeniden ürettiği düşünülebilir.
"Rüyada yaşamaktan güzel ne var ki? Dilediğin insanları da yanına alırsın. Çekinmeden istediğini söyleyebilirsin. Her şey, nasıl isterseniz öyle olur. Zaman kavramını silersiniz. İstediğiniz çağdaki insanlarla birlikte yaşarsınız. Kimse kapıdan çevirmez sizleri. Bütün olumsuzlukları kaldırırsınız ortadan. Bütün maceraların sonunu istediğiniz gibi bitirirsiniz. Kimse engel olmaz size. İçinizde hiçbir acılık birikmez. Ne bırakılmış olmanın, ne anlaşılmamanın, ne yaşamamanın, ne de baştan yaşayamamanın acısı düzeninizi acısı düzeninizi bozmaz. Düşünmeden kapılırsınız.olaylara. Sonu ne olacak diye korkmazsınız. Sonu yoktur ki... Sonu gelmez şövalye romanları gibidir bu yaşantı. En zor anlarda daima açık bir kapı bulunur girip saklanacak. Ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada? Hangi kusurunu düzeltmene fırsat verdiler? Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? Birdenbire: “Buraya kadar!” dediler. Oysa, bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara; pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın. Bütün sularda gölgeni seyrederdin."
Hiçbir şey egoyu haklı olmak kadar besleyemez. Haklı olmak, zihinsel bir pozisyonu tanımlamaktır; bir bakış açısı, bir görüş, bir yargı, bir hikâye gibi.
Sayfa 74 - Koridor yayıncılık /üçüncü bölümKitabı okudu
Garp âleminde, kendilerince yaşayabilenler, yâni duyup yazabilenler arasında, en mahrem ve azaplı seziş sınırlarını zorlayabilmiş bir kaç isim tanıyorum: Büyük mustariblerden (Paskal), (Bodler), (Göte), (Tolstoy) ve (Rembo)… İlki, insan tefekkürünü zorlaya zorlaya işi Peygamberlerin eteğine yapışmakta bitirmiş, kapkaranlık bir çile deminde
Reklam
197 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.