Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Adam karısını aldatmış, karısından değil kayınpederden korkuyor. Vay arkadaş yaaa, bu para nasıl bir şey? Satın almış kayınpeder bunu resmen. Adamın tansiyonundan falan da haberi var. Kendi babasının neyi var biliyor mu acaba? Ama helal olsun yaa, oğlu gibi olmuş demek ki adamın. Ben olamadım. Kimsenin oğlu gibi olamadım. Ne annemin ne babamın ne de kayınpederin. Ama baba oldum. Oğul olmak ne demek bilmiyorum ama bir oğlum var. Koca dana oldu şimdi. Doğduğu ilk gün aldım bunu kucağıma, dedim "Ben seni çok seveceğim, bunu da sana göstereceğim." Yapamadım. Seviyorum ama bunu ona gösteremedim. Öyle sokakta elini tutamadım, okula gönderirken yanaklarından öpemedim, omzuma alıp gezdiremedim. Yapamadım işte, denedim ama pek olmadı. Sanki oğlum benmiş aslında, benim çocukluğummuş da ben ona babalık ediyormuşum gibi hissettim. Hoşuma gitmedi o hal.
Doğan KitapKitabı okudu
Adam karısını aldatmış, karısından değil kayınpederden korkuyor. Vay arkadaş yaaa, bu para nasıl bir şey? Satın almış kayınpeder bunu resmen. Adamın tansiyonundan falan da haberi var. Kendi babasının neyi var biliyor mu acaba? Ama helal olsun yaa, oğlu gibi olmuş demek ki adamın. Ben olamadım. Kimsenin oğlu gibi olamadım. Ne annemin ne babamın ne de kayınpederin. Ama baba oldum. Oğul olmak ne demek bilmiyorum ama bir oğlum var. Koca dana oldu şimdi. Doğduğu ilk gün aldım bunu kucağıma, dedim "Ben seni çok seveceğim, bunu da sana göstereceğim." Yapamadım. Seviyorum ama bunu ona gösteremedim. Öyle sokakta elini tutamadım, okula gönderirken yanaklarından öpemedim, omzuma alıp gezdiremedim. Yapamadım işte, denedim ama pek olmadı. Sanki oğlum benmiş aslında, benim çocukluğummuş da ben ona babalık ediyormuşum gibi hissettim. Hoşuma gitmedi o hal.
Reklam
Vay arkadaş yaa... Böyle erkek zihniyetine ne denir?
- Gece yarısı eve dönülecek... Karının menhus suratı görülecek... Bir karı sırf kavga ve beddua etmek, para istemek için ağzını açar... Sonra da balık gibi susar... Onu görmemek, tiksindirici sesini işitmemek için küple rakı içip kendini kaybetse yeridir...
Dış Minnaklar :) İçme şu mereti Muhlisciğim, elbette bir bildiğimiz var yav; vara yoğa bu meşrubatı içiyorsun, sanki başka içecek yokmuş gibi. Ayran iç, limonata iç, su iç, kızılcık şerbeti iç ama bunu içme. Niçin biliyor musun? Geçen gün internette gördüm. Bunun bir bardağının içine orta boy bir somun-cıvata atıyorsun, kırk gün sonra n'ooluyor?
Sayfa 201 - Kapı
- Ama maaşlarınız da iyi hee. Çok kesiliyor mu sizin emekli olunca? Hoş tazminatlarınız falan da oluyor. - Yok be oğlum, normal işte... - Olur mu be abi? Biz burada asgari ücrete talim ediyoruz... - Vay arkadaş, ölüler de zannediyor ki diriler her gün helva yiyor. Yok öyle bi şey oğlum, normal maaş işte. - Tamam abi yaa. - Takılma Mesut böyle şeylere. Herkes kalbinin ekme- ğini yer demiş oğlum ustalar. Para pul falan, geç bunları!
Sayfa 41 - Gece KitaplığıKitabı okudu
Şu sarmaşıklı evi soracaktım da. Nasıl ev, nasıl ev? :)
- Bu köyden misin hemşerim? dedim. - Değiliz bu köyden amma buralı olduk sayılır. Yirmi senedir burda hamallık ederim. - Buralı sayılırsın. - Sayanlar da var, saymayalar da. Amma da köye düşmüşüm ha! Şöyle aydınlık cevap veren birine rastlamayacak mıyım bu köyde? - Köyünüz güzel ama... - Gününe bağlı. Güzel günü olur cıgaran, paran varsa...Ocak yanarsa...Çorba pişerse, yük çıkarsa...Tıngırın varsa...Keyfin gıcırsa... - Doğru, her şey şarta bağlı şunun şurasında. - Şartsız, şurtsuz yaşayanlar da var. - Var, var ama... - Ölüm de var arkadaş, ölüm.Şu köşkün sahibi de ölecek.Şu horoz da. Göğsüne vurdu: - Şu ben de. Yüzüme baktı: - Şu sen de... - Doğru, doğru ama, dedim, yine de fark var. - Nede? Ölüden ölüye mi? dedi. Şaşkınlığıma geldi. - Öyle ya, dedim. - Yok, dedi, yok. Ölüden ölüye fark yok; canlıdan canlıya var. Düşündüm: Domuzuna haklıydı. İçimden " Vay anasını! " dedim. Sanki " Vay anasını! " dediğimi duymuş gibi yüzüme bakıp: - Yaa!.. dedi. - Ben de onu söylemek istiyordum ya, canlıdan canlıya fark domuzuna, dedim.
Reklam
Vay Arkadaş Yaa
Halklar da yaşlanırlar,’ diye cevap verdi. ‘Cennet düşüncesi eski önemini kaybe􏰁. Ölünce gidecekleri cenne􏰂 tasavvur ederek eskisi kadar mutlu olmuyorlar. Ama aynı şekilde inanmayı da sürdürüyorlar. Zira yepyeni bir şeylerin peşinden koşmaya yeltenemeyecek kadar tembeller.’ ‘Yani sence, günümüzde cennet vaadiyle vaazlarda bulunan bir peygamberin kitlelerin kalbini kazanma şansı yok mu?’ diye sordum. Ömer kahkahayla gülerek, ‘Kesinlikle yok,’ karşılığım verdi. ‘Sönmüş bir meşale bir daha yanmaz. Solmuş bir lale bir daha tomurcuklanmaz. İnsanlar kurdukları basit dünyalarına iyice bağlandılar ar􏰀k. Onlara cenne􏰂n kapılarının gözlerinin önünde açılmasını sağlayacak bir anahtar sunamayan birinin peygamberliğini ilan etmesi hiçbir fayda sağlamayacak􏰀r.’ Bu sözlerin etkisiyle adeta yıldırım çarpmışa dönmüştüm. Ömer şaka yapıyor olsa da söyledikleriyle ruhumu kasıp kavuracak bir yangın çıkarmış􏰀. Evet, insanlar masallara, uydurulmuş hikâyelere bayılırlardı. Gözlerini kör edecek şeyler onları mutlu kılıyordu.
Vay Arkadaş Yaa...
Mısır sürgününden İstanbul'a dönmesinin ardından orada bastırdığı Safahat'ın son cildi Gölgeler'in memlekete girişine izin verilmeyecektir. Buna gerekçe olarak Osmanlı Türkçesi ile yazılmış olması gösterilmiştir...
Bana sorarsanız dünya edebiyatının günümüzde yaşadığı bu büyük tıkanmanın sebebi, gürültüdür. Basit bir mantık yürütürsek; sanayileşmemiş o eski dünya nasıldı: Sessiz ve sakin. Peki, modern dünya nasıl, her daim gürültülü. Peki, bugünün dünyasında gündelik hayatımızı etkileyen, günümüzü dolduran bir edebi eser var mı? Ne yazık ki yoook! Mesela
Sayfa 56 - Büyüyen Ay, 2018