Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Ben sizin görmediklerinizi görüyor işitmediklerinizi işitiyorum. Gökyüzü çatırdadı ve çatırdamakta da haklı idi çünkü gökyüzünde dört parmaklık bir yer kalmamıştı ki secde eder vaziyette melekler orayı doldurmamış olsun vallahi benim bildiklerimi bilmiş olsaydınız, az güler ve çok ağlardınız. Yataklar üzerinde kadınlardan zevk almaz sokaklara dökülür ve Allah'a yalvarır yakarırdınız. Bu yüzden ben bile kesilip yok edilen bir ağaç olmayı istedim." Tirmizi, "Zühd", 9.
Hayes saçlarımı yüzümden uzaklaştırdı. “Sana değer veri­ yorum, Ev. Hiçbir uyarıda bulunmadan, bir sel gibi geldin ve şimdi hayatımı sensiz hayal edemiyorum.” Yutkundum, boğazım bu hareketle düğümlendi. Çünkü ben de ona değer veriyordum. Hatta değer vermekten de ötey­di. “Bu beni korkutuyor.” “Sana değer vermem mi?” Başımı salladım. “Ve senin için hissettiklerim.” “Yalan söylemeyeceğim; bu sözleri senin ağzından duymak müthiş rahatlatıcı. Bu işte yalnız değilim.” Avucumu göğsüne dayadım, kalbi göğsünün içinde küt küt atıyordu. “Bu işte yalnız değilsin ancak nasıl yürüyeceğinden pek emin değilim. Burada kalmayı nasıl başaracağımdan emin değilim. Aşılması gereken bir dağ var ve ona tırmanacak kadar güçlü olup olmadığımdan da emin değilim.”
Reklam
Her ilim dalında üstatlar, takip edilmesi gereken, kıymet verilen kişiler var. Bu alanda eğitim almışlar ve o işin uzmanı olmuşlar. Ama bunları dijital dünyada böyle kolay tespit edemiyoruz. Bir pandemi süreci geçirdik. Sosyal medyada gündem olan aşı karşıtları da aşı destekçileri de alanında uzman profesörlerdi. Hangi birine inanacağımızı şaşırdık. Akademik kariyerine, uzmanlık alanlarına bakarak değerlendirme yapabileceğimiz bir durumda değildik. O zaman devreye yakın çevre, güvenilir eş dost girdi. Şimdi ben çocuğumu doktora götürecek olsam sosyal medyadan değil birebir ilişkilerle güvendiğim kişilerin görüşlerine dayanarak hareket ederim. Komşum o doktora çocuğunu götürmüştür, memnun kalmıştır, bize de tavsiye eder.
tanımadıklarıyla oynamak. daha heyecanlı. onu da tanıyayım, bırakırım peşini. fazla sürmez, ondan da nefret ederim. ben Kayra, yaşayan en karmaşık ruhum. ülkemin ulusal marşındaki gibi "hangi bilim, hangi güç beni çözecekmiş, şaşarım!"... ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı. kimsenin onları çözecek kadar ince tırnakları yok. bense çoktan vazgeçtim tırnaklarımı uzatmaktan. kendimi bilmeyi bıraktım. ölümü bilmek ve anlayabilmek bile daha kolay. yanıtı olmayan bir soru olarak geldim dünyaya. ve sorusu olmayan bir yanıt gibi de gidiyorum. bütün bunları planlayanları bir bulsam! bir bulsam bu hayatların müsveddelerindeki elyazılarının sahiplerini!.. birileri pişman olmalı beni hayal ettiğine.
Sayfa 65 - kayraKitabı okudu
ama kim kimi kurtarabilmişti şimdiye kadar? beni kim kurtaracaktı? "kurtuluş" dedim. "Ankara'da bir mahalle." fazlası değil. belki bir de Bob Marley'in en iyi şarkısı. daha fazla düşünmeye gerek yok. adı her yerde, kendisi yok! kurtulmaya gelmiyoruz dünyaya. daha da saplanmak için buradayız. dibine kadar. onun için çürüyor bedenlerimiz ölünce. mısırlılar uğraşmış efendileri kurtulsun diye. ama nafile. çaresi yok. kurtuluşu beklemek yararsız. gelmez çünkü. kontenjan dolmuş. biz daha çok kötülüğün sınırlarını zorluyoruz. ne kadar iğrenç olabileceğimizi araştırıyoruz. kinyas ve ben bir deneyin parçalarıyız. insanoğlunun çekebileceği acı ve yapabileceği tiksinti veren davranışlarının sınırını saptamak için yapılan bir deney. belki de bu yazılanlar da yapılan deneyin raporudur... sonuçsa sınır olmadığıdır. tek sınır, nefesin alınıp verilemediği noktadır. o seviyeye gelene dek ne kadar acı çekersen, ne kadar kötülük yaparsan senin sınırın budur. doksan yaşındaki şirin nineler dünya üzerinde yaşayan en kötü insanlardır ve aynı zamanda en çok acı çekmiş olanları... gerisini düşünmeye gerek yok. mucizeler bitti. doğmak yeterince mucizevi. başka bir tane daha beklemek aptalca. ölmek de ikincisi. bunların arasında da hiçbir şey yok. kimse beklemesin...
Sayfa 63 - kayraKitabı okudu
Her devirde dini kendi kirli siyaseti için kullanan birileri var muhakkak
Sıffin Savaşı'nda İmam Ali'nin (a.s) savaşı kazanmak üzere olduğunu gören Muaviye, Amr b. Âs'ın yardımıyla şeytanca bir oyuna başvurdu. Kendisini Müslümanmış gibi gösterip: "Aramızda Kur'ân hakem olsun." demeye getirerek mutlak bir yenilgi ve hezimetten kurtulabilmek için askerlerinin mızrakları ucuna Kur'ân
Sayfa 100 - Kevser YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İnsanın öldükten sonra çürümesi hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Benim uzmanlığım başkaydı. Çürümenin başka bir türü ile ilgiliydi. Bir bakışta tanıdığım çürüme, toprağın üstünde olandı. İnsan hâlâ nefes alıp verirken, kalbinde ya da beyninde küflenme ile başlayan o çürümeyi biliyordum ben. Hayat tarafından ensemden tutulup sokulup çıkarıldığım
BEKLENTİSİZ OLMA YALNIZLIĞI İçinden çıktığım, içimden çıkan ve içimi yakanların ürettiği bir duygu Yalnızlık Fazlasıyım artık bu şeytani dünyanın Yerlerini dar ediyorum zalimlere Bu merhametsiz yeri terk edene kadar Yalnız, düşünceli, yavaş ve daha ölçülü olacağım Onların karşısına daha büyük bir ağırlık ve insanlık adaleti koymak adına
Osmanlı tarihi boyunca Firuze gibi kaç kadın vardı acaba? Şair ya da yazar olabilecekken olamayan, ömür boyu yazabilecekken hiç yazamayan… Eserlerini bir sır gibi kendine saklayan. Kabiliyetleri kümeslerde, çekmecelerde, sandıklarda, kilerlerde saklanan ve gene oralarda çürüyen, heba olan… Seneler, onseneler sonra torunlarına masal anlatırken, “biliyor musun ben de bir zamanlar şiir yazardım, roman yazardım, hikaye yazardım” diye sırrını açan… Bu da bir masalmış gibi…
Eğer empati tıpkı başımıza daha dün yerleştirdiğimiz bir peruk gibiyse, benim en büyük korkum bu peruğun yarın başımdan uçup uçmayacağı olacaktır. Empatinin, şu anki sıra dışı büyüklüğüne son birkaç milyon yılda ulaşmış olan beynimizin ön loblarıyla bağlantılı kılınması, bizim kim ve ne olduğumuzu büyük ölçüde yadsıyan bir girişim olacaktır. Oysa ben bunun tam tersini, yani empatinin memelilerin ortaya çıkışına kadar geri götürülebileceğini düşünüyorum. Empatinin beyin bölgeleriyle bağlantılı hâle gelmesi yüz milyon yıldan daha fazla bir süre önce meydana gelmiş olmalı. Empati yeteneği önce motor hareketleri ve duygusal geçişlilik şeklinde ortaya çıkmış ve daha sonra üstüne evrim tarafından günden güne yeni katmanlar eklenmiştir. Yeni katmanların eklenmesi, atalarımızın yalnızca başkalarının ne hissettiğini hissetmelerine kadar değil, başkalarının ne istediğini ya da neye gereksinim duyduklarını kavrayabilecek bir yapıya erişmelerine kadar devam etmiştir. Empatiyi tam kapasiteye eriştirecek bütün katmanlar tıpkı bir matruşka gibi iç içe geçmiş görünüyor. Empati matruşkasının merkezinde çok sayıda türde ortak olarak görünen otomatikleşmiş bir süreç bulunurken, onun amacını ve hedefini cilalayarak güzelleştiren diğer katmanlar, merkezi içine alacak şekilde genişlerler. Bu katmanların tamamı, bütün türlerde bulunmayabilir. Örneğin, bizim artık ustalaştığımız başkasının perspektifini alma özelliği türlerin yalnızca küçük bir kısmında vardır. Ancak matruşkanın en karmaşık ve süslü katmanları bile merkezle olan bağlantılarını asla yitirmezler.
Sayfa 319 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.