Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Geceleri sabahlara kadar okumayayım da ne yapayım? Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla başbaşa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. O vakit, bu çıplak ve yalçın oda, gercek dünyadan daha geniş, daha ferahlı bir alemin munis, sevimli ve her biri sihir ve füsunla yoğrulmuş mahlukları ile dolmağa başlar.
Herman Broch'un tekrar tekrar söylediği şeyi bu anlamda anlıyor ve paylaşıyorum: Bir romanın tek var olma nedeni, ancak bir romanın keşfedebileceği şeyi keşfetmektir. Hayatın o zamana kadar bilinmeyen küçük bir kesitini keşfetmeyen roman, ahlaka aykırıdır. Bilgi romanın tek ahlakıdır. Ben buna şunu da ekliyorum: Roman, Avrupa'nın eseridir; keşiflerini farklı dillerde yapmış olsa da bütün bir Avrupa'ya aittir. Avrupa roman sanatını oluşturan, keşiflerin birbirini izlemesidir.
Reklam
Ama, ne zamana kadar böyle sürecek bu hayat, ne zaman gün göreceğiz? Nutuklardaki sözlere göre her şey yakında düzelecek, çok iyi olacakmış. Hadi ben yanılıyorum diyelim, dilerim ki yanılmış olayım. Ama biliyorum ki başkaları da benim gibi düşünüyor, işte bunu da biliyorum ve bunda yanılmıyorum..."
Sayfa 109
- "Kırıp dökme tutkusu, bir çocuğun dünyayı kavrayışının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu sapasağlam tren ise, bana çocukluğumun yaşamadığım bir bölümünü hatırlatır hep; gerekçe de trenin pahalılığı ya da babamın başka işi olmasıydı. Ya da belki de, treni her kurduğunda, bana olan sevgisini kanıtlamaktan korkuyordu." -"Hayatımda pek çok sapasağlam tren var.Bunlardan biri, yüreğim. Ben de onunla ancak başka birileri rayları kurduğunda oynardım ve hiçbir zaman doğru anda gelmezlerdi."
Rabb’im gafletten dahi olsa dilimizi hayra alıştır.
Ben derim ki: Dil ile yapılan istiğfar da sevaptır; zira gafletten de gelse, dilin istiğfarla kıpırdatılması, aynı saatte bir müslümanın gıybetiyle veya fuzulî bir konuşmakla kıpırdatılmasmdan daha hayırlıdır. Susmaktansa istiğfar etmek daha hayırlıdır. Sükûta nisbeten istiğfar etmenin fazileti anlaşılmış oldu. Ancak dil ile yapılan istiğfar, kalp ameline nisbeten eksiktir. Bu sırra binaen biri Şeyh Ebû Osman el-Mağribî'ye şöyle dedi: 'Benim dilim bazı durumlarda, kalbim gafil olduğu halde zikreder, Kur'ân okur. (Acaba bunun sevabı var mıdır?)' Şeyh Osman 'Senin azalarından birini hayırda kullanıp ona zikri âdet eden, onu serde kullanmayıp ve fuzulî'yi ona âdet etmeyen Allah'a şükret!' dedi. Ebû Osman'ın söylediği hakikatin ta kendisidir. Çünkü azaları hayır yapmaya alıştırmalıdır ki hayır işlemek, onlara tabii bir durum olsun! Bu alıştırma birçok mâsiyeti defeder. Bu bakımdan başkasından yalanı duyduğu zaman diline istiğfar etmeyi âdet edinen bir kimsenin dili, bu âdetine durmadan sebkat eder ve estağfirullah der. Diline fuzulî konuşmayı âdet edinen bir kimsenin dili 'Sen ne ahmaksın! Senin yalanın ne çirkindir!' (gibi) söze sebkat eder. Herhangi bir şerirden şerrin başlangıçları görüldüğü zaman, istiâze etmeyi âdet edinen bir kimse dilin sebkat hükmüyle Neuzübillâh (Allah'a sığınırım) der. Fuzulîleri konuşmayı âdet edinen bir kimse 'Allah ona lanet etsin!' der ve böylece birinde günahkâr olup birinde selâmet kalır. Onun selâmeti diline hayrı alıştırmanın eseridir. Çünkü Allah güzel amel edenlerin mükafatını zayi etmez.
Benimle ilgili hiçbir şey bilmiyorlardı. Nasıl bilebilirdi ki, kendini en yakınım sananların bile benden haberi yoktu. Oysa ben en çok, kötü bir şeyler söylediğimde ya da yaptığımda birinin kolumdan tutup "Bu sen değilsin," diye beni sarsmasını isterdim, neyi yapıp yapmayacağımı, neden yaptığımı bilecek kadar kim olduğumu bilmelerini. Oysa onlar hep şu şekildeydi: "Bunu yaptın, kötü birisin," falan filan. İnsanların çoğu hiçbir bok bilmiyordu ve kendi günahlarını sürekli şeytana iteleyip duruyordu. Acaba Tanrı da yarattığı kulları yoldan çıkarken, sorunun yaratılışlarında olduğunu hiç düşünüyor muydu yoksa o da her şeyden şeytanı mı sorumlu tutuyordu? Evet, insanların yaptığı tam olarak buydu; kendi günahlarını başkalarının günahlarıyla örtmek ve o günahı işlemediği için önce şükredip sonra tanrılarından istedikleri başka şeyleri daha dilemek. Maneviyata önem veren biriydim ama bir şeyi istiyorsanız gidip türbelerden dilenmeyi hak etmiyordunuz, bir şeyi gerçekten istiyorsanız onun için savaşmalıydınız. Kaybedeceğinizi bile bile, çünkü uyarmalıyım ki Tanrı sizi dinlemiyor, Tanrı sadece şeytanı izliyor.
Reklam
Korktuğum şey, kurtulmaya ve insanları kurtarmaya çalıştığım o bataklığa bir zamanlar hizmet ettiğimin hatırlanması. Ve bu da asla engel olamayacağım bir gerçek, daima varlığımla var olacak. Bu utancı ömrümden silmemin hiçbir yolu yok. Ben hatırlandıkça, bu da hatırlanacak.
Sayfa 390Kitabı okudu
“Yaşıyorum,” dedi delikanlıya, aysız ve kamp ateşsiz bir gece, hurma yerken. "Ve bir şey yerken yemekten başka bir şey düşünmem. Yürüdüğüm zaman da yürüyeceğim, hepsi bu. Savaşmak zorunda kalırsam, ölüm şu gün ya da bugün gelmiş vız gelir tırıs gider. Çünkü ben ne geçmişte ne de gelecekte yaşıyorum. Benim yalnızca şimdim var ve beni sadece o ilgilendirir. Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirsen mutlu bir insan olursun. Çölde hayat olduğunu, gökyüzünde yıldızlar olduğunu ve insan hayatının özünde bulunduğu için kabile muha- riplerinin savaştıklarını anlayacaksın. O zaman hayat bir bayram, bir şenlik olacak; çünkü hayat, yaşamakta olduğumuz andan ibarettir ve sadece budur. “
Sayfa 106Kitabı okudu
Zerdüşt delikanlının yaslandığı ağacı tuttu ve şunları söyledi: "Bu ağacı ellerinle sallamak isteseydim, gücüm yetmezdi buna. Oysa gözümüzle göremediğimiz rüzgar ona istediği gibi eziyet ediyor, onu eğip büküyor. Görünmez ellerdir bize en kötü eziyetleri çektirenler, bizi eğip bükenler. " Bunun üzerine delikanlı şaşkınlık içinde ayağa
Devam Edelim Mektuba
Yanan Alnım , Müşfik avuçlarına ne kadar da muhtaç bilemezsin... Beni ne kadar ateşe versen de, hiçbir hatıramız küllenemez, bunu bilesin. Zümrüdü Anka gibi kendi külümden doğar Ve katar katar turnalar gibi yine kanat vurarak yine revan olurum yollarına... Gözlerimde bir mahmurluk, sensiz uykularımdan arda kalan Sinemde yumru yumru
Sayfa 125 - Kapı Roman YayınlarıKitabı okudu
Reklam
'Oğlum Mustafa ilkokulun son sınıfındayken karnesini öfkeyle önüme attı.''Senin paradoksların yüzünden matematikten iyi not alamadım'' dedi. Henüz on bir yaşında olan oğlumun paradoks sözcüğünü kullanmasından hafif bir gurur duymakla birlikte, bu suçlama beni üzdü. ''Ne gibi paradokslar?'' diye sordum. Mustafa açıkladı: Öteki anneler, çocukları iyi karne getirmeyince, onlardan hesap soruyor, onları azarlıyorlarmış. Bende, gerçek kültürün, okullarla ve üniversitelerle hiçbir ilgisi olmadığını anladığımı söylüyormuşum, bir insanın bir yığın diplomayla karacahil kalabileceğini savunuyormuşum. Tanıdığım en bilgili ve en kültürlü insanlardan biri olan Abidin Dino'nun ortaokul diploması bile almadığını boyuna anlatıyormuşum. Asıl amaç, diplomalı değil, bilgili ve kültürlü olmaktır diyormuşum. Buna benzer paradokslar yapıyormuşum sabahtan akşama kadar. İşte, çok kitap okuyan Mustafa da, bu aykırı düşüncelerim yüzünden, bol bol kitap okumuş, dolayısıyla matematik dersine boş vermiş, sonuçta kötü not almış. Oğlum bir daha karne getirdiğinde ciddi pozlar alıp yazı masama oturdum, okuma gözlüklerimi taktım, karneyi dikkatle inceledim. Sonra, sert yapmaya çalıştığım yapay bir sesle, ''oğlum, matematkten daha iyi bir not alabilirdin'' dedim. Mustafa karneyi öfkeyle elimden kaptı, ''Ben de seni adam sanmıştım, tıpkı öteki anneler gibisin'' dedi. Yani oğluma gene yaranamamıştım; çünkü çocuklarınıza yaranabilmenizin yolu yoktur nasıl olsa. ''
Mesela kalabalık bir ortamda kendimden ne kadar ödün verdiğimi bir ben biliyorum. Asla ağzıma almak istemeyeceğim, hiçbir şekilde duygularımı yansıtmayan laflar nasıl da rahat bir şekilde dökülüyor ağzımdan! Evet, kolayca yalan söylüyorum ama böyle yapmak en iyisi, en kârlisı. Yaptığımın iyi bir davranış olduğunu savunmuyorum kesinlikle. Umarım böyle yalanlar söylemeye gerek duymayacağım ve bu saçma ahlak kurallarının tamamen değişeceği günler bir an önce gelir. İşte o zaman insanların düşüncelerine göre değil, kendi doğrularıma göre özgürce yaşayabilirim.
"Böylece halk arasında öfke ve intikam hisleri yayılır. Sonra da gerektiğinde bu hislerin karşısına hedefler çıkarırsın." "Yanıltma taktiği." "Ben dikkat dağıtma demeyi yeğliyorum. Onlara sorgulama fırsatı verme. Hatalarını daha fazla kanun koyarak gizle. İllüzyonu karmaşıklaştır. Boğa güreşi taktiği."
Sayfa 195 - İTHAKİ YAYINLARIKitabı okuyor
Konuyu kısaca özetleyecek olursak, hatayı görmek önemlidir ama suçluluk sürecini dramatize etmek, düşünceyi çarpıtmaktan başka bir şey demek değildir diyebiliriz. Yaratacağı sonuç, tabii ki mutsuzluk olacaktır. Sevginin olduğu yerde suçlama yoktur, yargılama yoktur. Sadece olan vardır. Olduğu haliyle orada öylece olan. Ne iyi, ne kötü, ne doğru, ne yanlış, ne suçlu, ne masum. Sadece olan. Aynı şekilde başkalarını suçlamak da tıpkı onay beklemekte olduğu gibi, mutluluğunuzla ya da mutsuzluğunuzla ilgili tamamen başkalarını yani dışarıyı, dış faktörleri sorumlu tutmaktır. Oysa kimsenin ne mutluluğunuzda ne de mutsuzluğunuzda bir payı vardır. Sevgi, tamamen kendi emeğinizdir. Kendinizde var edip yaydığınız bir etkidir. "Onun yüzünden böyle oldu, öyle yapsaydı böyle olmazdı, her şey onun hatası, o söyledi, o konuştu, o bozdu, o dağıttı, o toplamadan gitti, o aldattı, o yalan söyledi, o berbat etti, o düşünmedi, o dikkat etmedi ve ben bu yüzden mutsuzum." Odağınızda zaten hep bir "o” varsa burada "siz"de bir mutluluk nasıl var olabilsin ki? Üstelik onu, bunu ya da onları suçlayıp durmak, dağlardan çağlayıp gelen ve kendine yeni yollar açarak ilerleyen bir nehri, kendi etrafında dönüp duran hırçın bir girdaba dönüştürmekten farksızdır. İzin verin, su kendini yenileyerek ve temizleyerek akıp gitsin.
Sayfa 166
Ben aşık oldum. Şüphe yok. Buz soğuktur, gül kırmızı. Ve bu aşk beni sürükleyip bir yerlere götürmeye çalışıyor; öyle güçlü bir akıntı ki ondan kendimi korumam neredeyse olanaksız. Ama artık dönüş yok. Kendimi bu akıntıya bırakmak dışında bir şey yapamam. Yanıp kül olsam da, yok olup gitsem de...
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.