Umut yeni bir giysidir, kolalı, pürüzsüz ve parlak, ne var ki insan onu hiç giymemiştir ve bu yüzden de yakışıp yakışmayacağını, üstüne oturup oturmayacağını bilmez.
Namaz
" Namazda ayakta durmanın zahir manası şudur: Kişi kendi bedeni ile Hak Teâlâ'nın önünde kul gibi başını öne eğip durmasıdır. Bunun da sırrı şudur: Gönlün bütün hareketlerinden geçip hürmetle Hak Teâlâ'nın hizmetine hazır ve O'nunla meşgul olmasıdır. Bu zamanda da Kıyamet gününde Allah'u Teâlâ'nın önünde durmayı yâd
Reklam
Yüce Allah’ın, kullarına olan rahmet ve sevgisinin görüntülerinden biri de tevbe kapısını açık tutması, ruhun çekildiği ve imtihan döneminin sona erdiği hayatın son anları dışında insanın önünde onu kapatmamasıdır.
Sayfa 29 - beka
Nur çocuğa isim verildi: Muhammed (S.A.V)
" Umumî ziyafetten sonra nur topu Efendimize ne ad koyduğunu, dedesinden sordular. Şu cevabı verdi: "Muhammed..." "Neden atalarından birinin ismini takmadın da bu ismi verdin?" dediler. Cevabı şu oldu: "Allah'ın ve insanların onu övmelerini istediğim için!.. "
E - PUB NESİL YAYINLARIKitabı okuyor
İmam Gazali
" Bil ki, sana yetişen ilk şey Ezan'dır. Ne vakit namazın ezan sesini işitirsen onunla gönülden ilgilenmek gerekir. Ne işte olursan ol, o işten el çekmelisin. Geçmiş salih kimseler böyle yaparlardı. Ezanın sesini işitince o kişi demirci ise ve eğer çekici havaya kalkmışsa onu aşağıya indiremezdi. Yaşmakçı ise bezi suya daldırmışsa çıkarmazdı, yerlerinden fırlarlardı. Şu sebeple ki bu nidadan Kıyamet Günü'ndeki nidayı anarlardı. Bilirlerdi ki, bir kimse, bu fermana vaktinde uymak için acele eylerse Kıyamet Günü'ndeki nida onu sevinçten başka bir şeyle erişemez. Öyle ki, eğer bu nida ile kendi gönlünü zevk ve sevincin kapladığını görürse Kıyamet Günü'nde gelecek nidayı da böyle görür. Çünkü o din gününde kulaklarında çınlayacak olan kurtuluş ve müjde sesidir. Bundan ötürü Rasûlullah (SAV) şöyle buyurmuştur: " Ezan ve namazda bizi rahata erdir, ey Bilâl." Çünkü namaz Rasûlullah'ın göz bebeği gibiydi." İmam Gazali Müslümanın Şahsiyeti
Geçmişindeki sevgi eksikliğinin tamamlanması için herkesin onu sevmesini bekleyen birinin dikkatini de çoğunlukla onu sevmeyen insanlar çekiyor. Gerçekten onu seven insanlardan ziyade, sevmeyen ve sevmeme ihtimali olan insanları düşünüp, bu insanlar için kaygılanıyor ve bu insanları memnun etme gayretine girebiliyor. Çünkü kafasında cevap vermek istediği bir soru var: Ben sevilmeye layık bir insan mıyım?
Sayfa 92
Reklam
Sahibinin en mahrem dostu olan, bileğinde nabzının atışına arkadaşlık eden, göğsünün üstünde bütün heyecanlarını paylaşan, hülâsa onun hararetiyle ısınan ve onu uzviyetinde benimseyen, yahut masasının üstünde, gün dediğimiz zaman bütününü onunla beraber bütün olup bittisiyle yaşayan saat, ister istemez sahibine temessül eder, onun gibi yaşamağa ve düşünmeğe alışır.
Aşk sizi çağırdığı zaman onu izleyin... yolları zorlu ve dik olsa da kanatları sizi sardığı zaman, ona teslim olun. tüyleri arasına gizlenmiş kılıç sizi yaralayacak olsada. hem aşk sizinle konuştuğu zaman ona inanın. bahçeyi tarumar eden Kuzey rüzgarı gibi darmadağın etse de düşlerinizi sesiyle. çünkü aşk tatlandırdığı gibi çarmıha da gerer sizi. hem besler büyütür hem de budar sizi.
15 Ocak 1953'te Collège de France'ta yaptığı, Felsefeye Övgü adıyla yayımlanan açılış konuşmasında, filozofların deneyimlerimizde belirsiz olan ne varsa onlarla ilgilenmeleri gerektiğini söylüyordu. Aynı zamanda, bu belirsizlikler hakkında akıl ve bilimi kullanarak berrak bir şekilde düşünmeleri gerekiyordu. Böylece, diyordu Merleau-Ponty, "Filozof, onu diğerlerinden ayıracak, birbirinden ayrılamaz iki özelliğe sahip olacaktır: kanıtlara bağlılığı ve belirsizliğe ilgisi." Bu iki özellik arasında sürekli bir gelgit, "bilgiden bilgisizliğe ve bilgisizlikten bilgiye doğru durmak bilmeyen" bir salınım yaşamalıdır. Merleau-Ponty'nin burada tarif ettiği şey farklı bir tür "kesişme", X biçimini alan bir iç içe geçiştir. Ancak bu kesişme bu sefer bilinç ve dünya arasında değil, bilgi ve soru sorma arasında gerçekleşmektedir. Bilgisizlikten kesinliğe hiçbir zaman tam olarak ulaşamayız çünkü araştırma ve inceleme zinciri bizi daima bilgisizliğe geri götürecektir. Bu benim şimdiye kadar okuduğum en iyi felsefe tanımı ve aynı zamanda da felsefenin bizi çıkış noktamızın bir adım ötesine taşımadığı zaman dahi (belki de özellikle o zaman) neden felsefe yapmaya devam etmemiz gerektiğine dair en iyi çıkarımdır.
:D
Aptal bir kitap bile onu ilk kez açtığımda zevk verir. Kitap zekileştikçe, beni kendisine daha çok çeker ve kabının güzelliği benim için önemli değildir. Bu kadınla söz konusu olduğunda ister istemez doğru değildir.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.