1968 yılındayız. Gary, köpeği Sandy’nin getirdiği Batka’nın siyahlara saldırmak için yetiştirilen bir polis köpeği olduğunun kısa zamanda farkına varıyor ama bir köpeğe bağlanmak için gereken zaman daha da kısa. Artık bu ırkçı hastalığından onu kurtarmak için ne gerekiyorsa yapacak. Eşi Jean Seberg de siyahlar için mücadele eden bir film yıldızı. Martin Luther King’in öldürüldüğü yıl, Vietnam Savaşı bitmemiş, Amerika, Paris karışık, çatışmalar, protestolar, ayaklanmalar… Irkçılık ve Gary’in ezberlere yenik düşmeyen umutlu, şefkatli, sağduyulu, gerçekçi ve aslında bütün taraflara biraz da “yettiniz be” diyen sesi.
“Bize benzeyerek kendinize çok zarar veriyorsunuz. Bizi matah bir şey sanıyorsunuz.” diyor Batka’yı iyileştirsin diye emanet ettiği siyahi Keys’e. Karşıtlık, intikam, düşmanlık iki tarafı da ne çok aynılaştırıyor ve sevimsizleştiriyor gerçekten.
Yazdıklarını sevmemiz için yazarların kendilerini sevmemiz gerekmiyor ama Romain Gary’i yazmasa bile severdim, öyle bir yakınlık hissediyorum. Bu, birine yakınlık duyma hissiyatını çok önemsiyorum son yıllarda, sevgiden bağımsız.
Bu kitabı özellikle Romain Gary’le temasını kuvvetlendirmek istersen okuyabilirsin. +18