Rotanızı değiştirmenin ve sizi haklı çıkaran birini takip etmenin daha az özgür olmak olmadığını unutmayın. Çünkü değişim sizin kendi eyleminizdir, kendi dürtünüze ve kararınıza göre ve aslında zihninize göre ilerler.
~Marcus Aurelius / Meditations VIII.16
i. Tarihselciler, neden Kur’ân’ın hükümlerini çağın hükümlerine uygun hale getirmeye gayret ediyorlar da, çağın hükümlerini Kur’ân’ın hükümlerine uygun hale getirmeye çalışmıyorlar? ii. Tarihselciler, asr-ı se‘âdet ve kısmen de hulefâi râşidîn dönemi dışında tarihte, Kur’ân’ın bütün hükümlerinin harfiyyen uygulanmasına rağmen onun tarihsel
Eğer bir sonuç çıkarmak istiyorsak, bunu önceden belli etmemeli, öncüileri tek başlarına, konuşmaya serpiştirerek
kabul ettirmeliyiz. Yoksa muhalif tüm kötü niyetiyle güçlük çıkarır. Veya muhalifin öncüileri kabul etmeyeceği anlaşılıyorsa, bu öncüllerin de öncüllerini ortaya koymalıyız,
yani öntasımlar [ Prosyllogismen] getirmeliyiz. Böyle birçok
öntasımın öncüllerini herhangi bir düzen olmaksızın, yani
oyunumuzu belli etmeden kabul ettirerek bunu ihtiyacımız olan her şeyi elde edene dek sürdürürüz. Yani uzak
bir yerden başlayarak sonuca varınz. Aristoteles bu kuralları Topik, VIII,l' de vermiştir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nden Seçmeler I.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın 1000 Temel Eser dizisinden çıkmış, 1971'de İstanbul'da Millî Eğitim Basımevi'nde basılmıştır.
Evliya Çelebi Seyahatnâmesi'nden seçilmiş ve bugünün Türkçesine çevrilmiş parçalardan meydana gelen bir eserdir; bu ciltteki seçmeler 308 sayfadır.
Atsız, seyahatnameyi de şöyle değerlendirmiştir: "Büyük seyahatname esas bakımından coğrafya bilgisi vermekle beraber tarih, etnografya, folklor, binalar, yollar, kültür ve dil bakımından da çok mühimdir. Evliya Çelebi zamanında mevcut olup da bugün bulunmayan köyler, kasabalar, camiler, mezarlar hakkındaki satırları birinci derecede kaynak değerini taşır. Orijinal gözükme gayretiyle bazı zorlama ve uydurmaları olduğu muhakkaktır. Bazen de, eskiden yazılmış kitapları okuyarak seyahatnamesine aldığı bilgileri kendi görgüsü mahsulü diye göstermesi bu kabildendir. Meselâ Viyana'da bulunduğu sırada İmparatordan izin alarak kuzeyde Brandenburg, Danimarka, Hollanda ve batıda İspanya'ya kadar gittiği hakkındaki satırlarının hiçbir değeri yoktur. Faka bazen mübalağa veya uydurma sanılan satırlarının doğru olduğu da muhakkaktır." (Atsız 1971: VIII-IX).
Stoacılar toplanın, kendimize karşı gaddar olmayalım;
''Kendime acı vermeyi hak etmiyorum; çünkü başka birine isteyerek hiç acı vermedim.''
- Marcus Aurelius: VIII.42.
Nerede peki yasa ve düzen? Nerede karşılaşmaktayız
bütünüyle anlayabileceğimiz yaprak, ağaç ve taşlarla?
Onlar, yalnızca güzel bir dilde varolmakta,
salt varoluşta...
ne harf ne söz ne yazı ne işaret
ne büyü ne afsun ne üfleyiş sanatı
ruhu katrandan damıtılmış o sıcak
dağların dibinden gelen depremi durduramazdı
deprem, kollarında bir kuş, berrak ve ak
O kadar ki (Abdülhamit) bir aralık Devlet'in resmi dili olan Türkçenin bırakılıp yerine Arapçanın resmi dil kabul edilmesini bile düşünmüş, fakat Sadrazam Sait Paşa'nın itirazı üzerine bundan vazgeçmiştir", bk. Karal, age, VIII, 545.
Ahîlik, dinî-iktisadî bir teşekküldür. Anadolu dışındaki Türkler arasında da rastlanan bu teşkilatın en fazla VII. asır zarfında Anadolu Selçukîlerinin inhilaline doğru ehemmiyet kazanmaya başladığını görüyoruz. VIII. ve IX. asırlar içerisinde Selçuk devleti yerine küçük beyliklerin kâim olduğu ve Osmanlı İmparatorluğu'nun henüz Anadolu siyasî vahdetini kazanamadığı zamanlarda Ahîlik yarı siyasî mahallî teşekküller halini almış, bazı yerlerde hükümet kuvveti yerine geçmiştir. Ancak Osmanlı İmparatorluğu nüfuzunu Anadolu ve Rumeli'de tamamıyla tesis ettiği zaman artık bu teşkilat da lüzumsuz kalmış ve kendiliğinden inhilale başlamıştır.