Yine Saramago, yine bitmeyen virgüller, yine adı bilinmeyen bir yer ve adı bilinmeyen insanlar..
Körlük ile başlayan macerama, Saramago etkinliği dolayısıyla Görmek ile devam ettim. Yaklaşık üç buçuk saat süren bir okuma serüveniydi ve çok iyiydi. (O virgüller olmasa daha iyi olurdu tabi :D)
Her zaman olduğu gibi fazla ayrıntıya girmeden konudan
Hayatımız gören gözlere göre planlanmış. En temel ihtiyaçlarımızı bile gözlerimiz olmadan karşılayamayız. Çevremizde kimsenin göremediği, ihtiyaçlarını karşılayamadığı, birbirine yardım edemediği ve hayatta kalmak için her türlü kaosun olduğu bir dünya düşünebilir miyiz?
Nobel Edebiyat Ödüllü Portekizli yazar Jose Saramago 1995 yılında yazdığı
Etkinlik boyunca sayısız Saramago eseri okudum ve itiraf ediyorum bir yazarı bu kadar sevebileceğimi düşünmemiştim. Tarza alışmak başlarda zor gelse de, kitaplar değiştikçe virgüller beni adı bilinmeyen ülkelere aldı götürdü.. Okumadığım kitaplarını da mutlaka okuyacağım..
İsmi nedeniyle etkinliğin sonuna bırakmıştım Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş'u.
O eski ben değilim ve o eski ben olmayışım, dersimi layıkıyle almamın neticesi. Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmasın diye sırtımı döndüğüm şeydi mazi ve mazi yalnızca döküntü bir ev gibi üzerime yıkılmayı bekledi. İçinden çıkmayı göze alamadığım bir ev. Ama artık biliyorum ki orası yalnızca bir ev; yuva değil. Çünkü bazen geleceği bir yuva addedip kapı koluna inatla asılmak gerekir.
Arkamı dönüp baktığımda yaşadığım her şey için minnettarım. Tanrının ya da kaderin ya da hareketin adına ne derseniz bütün noktalamasına şükrediyorum tüm eğrilikler pürüzsüzleştiğinde, ağrılar dindiğinde, kırıklar onarıldığında... Genelde olanın tüm yazım yanlışlarını gidermeme olanak tanıyan yollar inşa ettiği için bana, zamanında isyan ettiren fakat zamanla olması gerekiyormuş dedirten virgüller, soru işaretleri, ünlemler ve en önemlisi noktalar koyduğu için ya da yoluma, şükrediyorum.
Yıllardır benimle görüşmeyen biri için karşımdakinin beni tanınmayacağı bir ruh dinginliğine büründüm. Belli bir çember alanı içinde tırnaklarımı derinlere kazımaktan vazgeçip görüş alanımı genişleterek küçük dokunuşlar bırakmayı seçtim hayata ve başka hayatlara. Geçmişe özlem duymaktansa, gelecek uğruna heyecanlanmayı diledim. Kendime hiç benzemiyorum, ya da kendim sandığım beni terk ederek özüme ulaşıyorum. Bilmiyorum. Yalnızca huzurluyum. Değişmek güzel şey.
Zaman bunca hızlı akarken ve olgular dahi durağan değilken insanın tekerrürde olması sanki biraz kabahat gibi düşündürüyor. Hiçbir şey eskisi gibi olmasın. Bunu dedirtebilen kudrete sonsuz minnetle...
Başlığa ek öyle bi içimden geldi 2 :)
José Saramago'nun, bu başyapıtı oluştururken, Kolpaçino filmindeki Galerici Şahin isimli karakterden ilham aldığını biliyor muydunuz? Şaka yapıyorum tabiki :)
Fakat, bu kitapta da ilk körlük vakası, aracın içerisinde, trafik ışıklarında beklerken ortaya çıkıyor. Bu gereksiz benzetmemizden sonra dilerseniz incelememize geçebiliriz..
Adını bu
Odun Kesmek, Bernhard'ın Avusturya sanat dünyasını topa tuttuğu bi' kitap. Özellikle Viyanalı "burjuva"ların sırf sanatsal gözükmek adına nasıl "alçaklık"lar yaptığını ayrıntısıyla anlatan bi' kitap. Ama elbette sadece bu kadar değil.
Viyana'da zaman geçirmiş müzik ve oyunculuk eğitimi alıp bu çevrede yaşadıktan sonra yazına
Kitap acayip iyiydi.Kesinlikle okumalısınız.(sadece yazarın yazı tarzını beğenmedim.Yani virgüller,noktalar,soru işaretleri,bir kitabı okurken anlamamıza yardımcı olacak önemli işaretleri fazla kullanmamış.Bu yüzden bir cümleyi tekrar tekrar okduduğum oldu,acaba nerede başlayıp nerede bitiyor ve adam ne demeye çalışıyor diye)Okuduğumuz zaman bunu