Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
Server Hoca'nın sanırım en hacimli ve en unutulmaz çalışması diyebiliriz "Yüzyılların Gerçeği ve Mirası" için. Tarihçilerin eleştirebileceği bir seri olduğunu düşünüyorum. Server hoca en nihayetine entelektüel merakına ve devasa bilgi birikimine dayanarak insanlık tarihini yazmaya çalışmış. Bu kategoride yazılmış daha profesyonel ve
Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 2. CiltServer Tanilli · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201589 okunma
İstediğim yerlere geliyoruz yavaş yavaş ve okumaktan çok zevk alsam da bitmemesi için yavaşlamaya çalışıyorum. William'ın yokluğu neredeyse hiç fark edilmiyordu.
Bohemya'da Skandal'ın böyle kullanılmasına bayıldım açıkçası. Irene'in zekası gerçekten de etkileyici ama içimdeki kafayı yemiş fan Sherlock'a her yaklaştığında ve Sherly dediğinde sinirlenmeden duramadı. Sherlock, onun Bond olduğunu öğrendiğinde ne tepki verecek merak ediyorum. Irene'in William'a katılmasının ardındaki mantığı anlamaya başladım. Animedekinden çok daha uzun bir arc olarak karşımıza çıkıyormuş ve hikaye için gerekli olsa da keşke daha kısa olsaymış diyorum.
Fransız İhtilali ve bununla ilgili o belgeler, hayran olduğum bir konu. Gerçekten Takeuchi'ye hayran oluyorum zaten bildiğim şeyleri okumama rağmen, köprüden sonra nasıl olacak onu hayal bile edemiyorum.
Sherlock'un böyle olmasından pek memnun değilim ama güzel yerlere kadar katlanacağız artık. Mangada John'a ilk defa "My dear Watson" demesi çok çok gerçek hissettirdi. Bu sürecin kalanını merakla bekliyorum ama uzun bir süre bilgisayarın başına geçip iki saat aralıksız manga okumaya vaktim olmayacak, en azından yıl bitmeden asıl istediğim kısımlara ulaşmış olacağımı düşünüyorum.
Zekice kurgulanmış polisiye romanı olmasının yanı sıra ayrıca heyecanlı ve sürükleyici bir konuydu. Ama benim şahsi beğenime uygun düşmeyen çok fazla hristiyanlık ve manastır, rahipler vs. Konuları derin işleniyordu ve adını sanını bilmediğimiz bir ton insanın hayatları detayında boğulduğumu düşünüyorum. İsimlere aşinalığımızda malesef pek olmadığı için sanırım bir yerden sonra ipin ucunu kaçırmak mümkün, ama ben kaçırmamak için notlar alarak ilerledim, genelde bu tarz kitaplarda bunu yaparım. Çünkü kitap sayfa sayısı olarak uzun ve kimin kim olduğunu unutur veya karıştırırsanız okuma zevkiniz hayli düşer ve kitabı bitirmekte zorlanabilirsiniz.
Kitapta sorgucu William adeta bir Sherlock ve yardımcısı ve aynı zamanda kitap onun ağzından yazılmış kişi Aldo ise adeta Watson. Herşeye rağmen okumaya değer.
Dikkat spoiler içerir.
Oldukça güzel hikayelerden oluşan bir derleme. Bir plazada kendisine saat 10 adamı diyen ve sigara kolasına çıkan Brandon Pearson'un bir Yarasa adam görmesi ve bayılmadan önce Duke'un yetişmesi, sadece sigarayı bırakmak ve bırakmamak arasında kalan insanların bunu görebilmesi, Brandon'un Moira ve Cameron ile
Adından da anlaşıldığı üzere içinde birbirinden farklı tür ve yazarlardan onlarca öykü barındırıyor. Birçok yazarı ufak da olsa tanımak için bence büyük bir şans. Bir kenara yazıp bunun bütün kitaplarını okumalıyım dediğim yazarlarla tanıştım ki mükemmel bir kazanım bence. 2.cildini de ilk fırsatta alıp okuyacağım.
Kitaptaki öyküler:
+Edgar
Gizemli bir Orta Çağ romanı...
“Bir roman yazdım, çünkü canım bir roman yazmak istiyordu.”
Orhan Pamuk’un “Benim Adım Kırmızı” eseriyle Umberto Eco’nun “Gülün Adı” romanı arasında ne gibi bir ilişki var? “Çalıntı” meselesine dair şu videoyu buraya bırakıp yorumuma başlıyorum:
youtu.be/M-CVb4B5OSk
Aslında klasik bir Ahmet Ümit polisiyesi tadında “Suç Manastırı” veya
Sineklerin Tanrısı
Kötülük insan yaratılışında doğuştan var mıdır? Peki ya çocuklar tertemiz birer melek midir? Yoksa hrıstiyan inancındaki gibi bebekler günahkar olarak mı doğarlar ?
Doğrusu ben çocuklara olan sevgim ve ilgimden kaynaklanan saf masumane duygularımla bebekleri ve çocukları yetişkinlerin hırslarına kapılmamış dünyada ki tek
4 ölü kadın ve 4 ölü erkek bir romanın konusu olunca akla ‘Neden’ öldüler sorusu geliyor ve kitabın adı ‘Niçin?’ konuluyor. Bunun akabinde olaylar çok hızlı gelişiyor ve güzel hanımefendi Cornell Woolrich’in macera ve aksiyon dolu, güzide bir romanını okuma fırsatı kazanıyoruz.
Ayrıca kitapta hem Watson hem de Holmes karakterlerine yer verilmesi, o dönemin en popüler roman serisi olan Sherlock Holmes’in yazarımızı da etkilediğini bizlere göstermesi bakımından ilginç. Keyifli okumalar, mutlu sabahlar dilerim efendim..
"Gülün Adı" okuyucunun geleneksel bir tarihsel kurgu eserine başlamak üzere olduğunuz beklentisiyle hafifçe alınacak bir kitap değil. Umberto Eco bu kitabın okuyucusundan çok şey bekliyor. Öncelikle Ortaçağ'ı çok iyi kavramak lazım.
Tarihsel bağlamda, öykü Papanın İtalya'daki konumundan Avignon'a taşındığı sırada başlıyor. John XXII,
Dikkat spoiler içerir.
Bir kadın yakın bir arkadaşı ile vedalaşıp ortadan kaybolur. Ancak niyeti pek de iyi değildir. Önce Bliss adında bir adama yaklaşır ve adam tam nişanlandığı gece terastan direk ölür. Sonrasında Mitchell, Ferguson ve Moran olmak üzere 3 isim daha. Ölenler hep en sonunda bir kadınla görülmüştür ancak bu kadın birinde sarışın diğerinde kumral, bazısında da esmerdir. Ancak dedektif Wanger hepsinin aynı kadın olduğunu düşünmektedir. Mister Corey, hem Bliss hem de Ferguson'un dostudur ve kadını bir yerden çıkarmak üzeredir. En sonunda Watson da tehlikeye girer ama katil onu öldüremez. Çünkü Wanger onun yerine geçmiştir. Katil Julie Killien'dir ve kocasını öldürdüğünü düşündüğü isimleri öldürerek intikam almak istemiştir. Ancak Jack Killien'in katili beklenmedik bir isimdir. Acaba Wanger onu alacak mıdır? Julie bundan sonra ne yapacaktır? Keyifle okunan bir roman.
* * * Giz içermez* * *
Madem Türkçe var ingilizce de (spoiler) olmasın
"Bay Sherlock Holmes" keyif ile izlediğim bir kaç filminden bana sepetin içerisinden böylesine göz kırparak okuman gereken bir ben var Kadim çekiciliği vardı "Holmes"in pişman etmeyen, bir tavırla çekip çıkartmıştım. Ne bir şüphe de bulundum, ne de
Sherlock Holmes - Görünen Gerçeklerin ÖtesindeArthur Conan Doyle · Yakamoz Yayınları · 2016605 okunma
Yazar Ortaçağ'da geçen, Hristiyanlık düşüncesini tartışan -bunu yaparkende İtalya'da o dönem var olan birçok tarikata ait bilgiler veriyor- aynı zamanda bir manastırda ardı ardına işlenen cinatleri çözmesiyle bir polisiye tadında bir kitap yazmış. Kitap Adso adında, rahip William'a cinayetleri çözmede yardım eden bir çömez tarafından anlatılıyor. Bu ikili bana Sherlock ve Dr.Watson'a çağrıştırdı. Tabi Adso Watson kadar bilgili değil, her ne kadar kitapta istemeden de olsa önemli bilgiler verse de. :)
Kitabın dili, ağır bir kitap ne kadar yalın olabilirse o kadar anlaşılır, çevirmeni takdir etmeden geçemeyeceğim, zor bir çevirinin hakkını vermiş bence. Eco, bir dergideki yazısında "yayın evindeki arkadaşlar çok zorlayıcı ve usanç verici buldukları ilk 100 sayfayı kısaltmamı öğütlediler. Hiç kuşkunuz olmasın, reddettim; çünkü, diye öne sürüyordum, bir insan manastıra girip orada yedi gün yaşamak istiyorsa, onun ritmini kabul etmek zorundadır. Bunu başaramazsa, kitabın bütününü de okumayı da başaramayacaktır. Bu nedenle, ilk yüz sayfanın bir kefaret ve başlangıç işlevi vardır; her kim bundan hoşlanmazsa kendi bilir, tepenin eteklerinde kalır." demiştir. Gerçekten de kitabı elime aldım bir solukta okudum demek çok zor. Eco'nun bilgi birikimi o kadar fazla ki kitaplarını genelde 'aa burda şunu mu ima etti ki' demeden kendimi alamıyorum. Kısacası, doyurucu bir roman ama sakin kafa ve de sabır gerekli.