“Yıpranmış ve solmuş değil midir insan? Koptuğu ağacı bir daha bulamadan rüzgârlarla oraya buraya sürüklendikten sonra toprağın altına gömülüp kalacak bir yapraktan farkı var mıdır onun?”
“Bir dürtü olmadıkça hayat karanlıktır gerçekten ve bilgi olmadıkça tüm dürtüler kördür.İş olmadıkça tüm bilgiler boşunadır ve aşk olmadıkça tüm işler boştur.”
“Bazılarda yol girdi sanıyorum ayağıma. O yola giriyorum. Bir dağ görüyorum yolun kıyısında. Bu yolun sırtı diyorum bu dağı kaldırmaz. Sonra hep küçük şeylere benim dönüklüğüm. Ne iyi olurdu bir çakıltaşı dursaydı şu dağın yerinde diyorum. Çağıra çağıra sonra bir denizi biriktiriyorum yanıma. Benim gibi bir deniz, balıkları çıtlatmayan kimseye.”
“Yorgun musun öyle?
Çıkarayım seni sessizce, beni de bıktıran bu gürültüden.
Yaralanırız bu zamanların zorundan ince.
Bak, ürküyle geçtiğimiz ormanın ötesince,
Aydınlık bir saray gibi akşamdır bekleyen.”
“Bir sonuca varmadan dağılan binlerce konuşmanın acısı çöktü içine. Ölü doğduğu için, kimsenin içine işlemediği için hemen unutulan binlerce sözün ağırlığını duydu. Bilge beni ne yapsın? Ben kendimi ne yapacağımı bilmiyorum ki.”