Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ağlamak kötü bir şey. Arkadaşlarımın babaları oğullarına sürekli "Erkekler ağlamaz" diyorlar; bunu dediklerine göre ağlamak doğru değil. Peki ama ağlamak iyi bir şey değilse neden kızlara yasak değil? Acaba kızların kötü bir şey yapmaları doğru da erkeklerinki mı değil? Ya da kızlar için ayrı erkekler için ayrı kötü şeyler mi var? Ama bu olamaz, kötü kötüdür, bazıları için iyi olan, bazıları için kötü olabilir mi?
— İyi ama, ya ben yanılıyorsam?.. –diye haykırdı birden.– İnsanoğlu aşağılık bir yaratık değilse ya?.. Yani genel olarak tüm insanlık, tüm insan soyu… O zaman geri kalan her şey bir boş inançtan, kuruntuya dayanan bir korkudan başka bir şey değil… O zaman… hiçbir engel yok… Zaten olmaması da gerekir!..
Reklam
Daha büyük bir gücün yenemeyeceği bir güç yoktur, daha kuvvetli birinin alt edemeyeceği bir düşman yoktur; muci­zevi zenginliklere ulaşmayı engelleyecek yoksulluk yoktur; eri­meyecek, ısıtılıp kaynatılamayacak buz yoktur. İnsan bir girişime başlarken bitirmek için nelere ihtiyacı olduğunun hesabını iyi yapmalıdır. Eğer yeterince güce ve yetiye sahip değilse bunları işe girişmeden arayıp bulmalı ya da her şeyden vazgeçmeli ve gölge­de kalıp herkesin yaptığı şeyleri yapmalıdır.
Gerçekten ruhumuz herhangi bir doğayı ya da biçimi düşünmek olasılığı çıktığı zaman onun sunumunu ortaya koymak niteliğine sahiptir. Sanırım ruhumuzun bu niteliği, bir doğayı, bir biçimi ya da bir özü açıkladığı ölçüde, bir şeyi düşünelim ya da düşünmeyelim, o şeyin bizde bulunan tam fikridir. Çünkü ruhumuz Tanrı'yı ve evreni, tüm varlıkları olduğu kadar tüm özleri açıklar. Bu benim ilkelerimle uyuşuyor, çünkü, elbette, zihnimize dışarıdan hiçbir şey gelmez; ruhumuz dışarıdan bazı haberleri içeri alıyormuş,ruhumuzun kapıları, pencereleri varmış gibi düşünmemiz kötü bir alışkanlıktır. Biz ruhumuzda tüm bu biçimlere sahibiz; çünkü zihin her zaman tüm gelecek düşünceleri açıklar ve seçik olarak düşüneceği ne varsa hepsini bulmak bir biçimde şimdiden düşünür. Fikri zihnimizde önceden bulunmayan hiçbir şey bize öğretilemez, bu düşüncenin oluşma biçimi gibidir bu fikir de. Platon "anımsama"sını öne sürmekle çok doğru bir tutum almıştır, "anımsama"sı çok sağlamdır, yeter ki iyi ele alınsın, öncesellik yanılgısından arındırılan, ruh şu sıra öğrenip düşündüğü şeyi daha önceleri de seçik biçimde bilip düşünmüştür diye düş kurulmasın. Platon görüşünü pek güzel bir deneyle pekiştirir... Bu da şunu gösteriyor, ruhumuz her şeyi gücül olarak bilir, doğruları tanımak için yalnızca iyi bakması gerekir, dolayısıyla ruhumuz hiç değilse kendi fikirlerine, bu doğruların bağlı bulunduğu kendi fikrine sahiptir. Ayrıca bu doğrular, fikirler arasındaki ilişkiler olarak alınırsa ruh bu doğrulara önceden sahiptir.
Sayfa 167Kitabı okudu
Hep demişimdir ya, kem esen yelin kimseye bir faydası yok. Ve sonu fena değilse iyi sayılır her şey.
Sayfa 355 - Metis yayınlarıKitabı okudu
İyi ama, ya ben yanılıyorsam?.. –diye haykırdı birden.– İnsanoğlu aşağılık bir yaratık değilse ya?.. Yani genel olarak tüm insanlık, tüm insan soyu… O zaman geri kalan her şey bir boş inançtan, kuruntuya dayanan bir korkudan başka bir şey değil… O zaman… hiçbir engel yok… Zaten olmaması da gerekir!..
Reklam
Hiçbir gerçek yoktur ki, karşıtı da gerçek olmasın! Yani şöyle: Bir gerçek ancak tek taraflıysa, dile getirilip sözcüklere dökülebilir. Düşüncelerle düşünülüp sözcüklerle söylenebilen ne varsa tek taraflıdır, hepsi tek taraflı, hepsi yarım, hepsi bütünlükten, mükemmellikten ve birlikten yoksun. Ulu Gotama öğrencilerine dünyadan söz açarken, çile ve esenlik diye ikiye ayırdı. Başka türlüsü olanaksızdır, öğretmek isteyen birinin izleyeceği başka yol yoktur. Ancak dünyanın kendisi, gerek çevremizdeki, gerek içimizdeki varlık asla tek taraflı değildir. Asla bir insan ya da bir eylem tümüyle Sansara, tümüyle Nirvana değildir, asla bir insan tümüyle kutsal ya da tümüyle günahkâr olamaz. Böyle gibi görünmesi yanılmamızdan, zamana gerçek bir nesne gibi bakmamızdandır. Zaman gerçek değildir, Govinda, ben sık sık yaşadım bunu. Zaman da gerçek değilse, dünya ile sonsuzluk, acı ile mutluluk, kötü ile iyi arasında var gibi görünen çizgi de bir yanılgıdan başka şey değildir.
Sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduklarını sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinde okuyorum. Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnızca bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin medeni durum dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. Hem de hiç bir çaba harcamadan. Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. istediğiniz düzeye erişmek o denli kolay ki… Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiç bir değeri yok ki. bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla bağdaşan hiç yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum, hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi değer verdiğiniz için. İçgüdülerimi hiç bir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hiç bir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz. Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlenizle. Okullarınızla. İş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz.”
Kendimi iyi hissetmenin değilse bile kötü hissetmemenin muhakkak bir yolu olmalıydı, ölmedik ya?
— İyi ama, ya ben yanılıyorsam?.. –diye haykırdı birden.– İnsanoğlu aşağılık bir yaratık değilse ya?.. Yani genel olarak tüm insanlık, tüm insan soyu… O zaman geri kalan her şey bir boş inançtan, kuruntuya dayanan bir korkudan başka bir şey değil… O zaman… hiçbir engel yok… Zaten olmaması da gerekir!..
Reklam
“Bu öykü farklı olsun isterdim. Daha uygarca olsaydı keşke. Keşke, daha mutlu değilse de daha iyi bir ışık altında gösterseydi beni, sonra en azından daha aktif, daha az kararsız, dikkati önemsiz şeylere yönelmemiş. Daha biçimli olsaydı keşke. Ve keşke aşk hakkında olsaydı ya da insan yaşamındaki önemli ani farkındalıklar, günbatımı hakkında hatta; kuşlar, fırtınalar ya da kar. Bu öyküde bu kadar acı olduğu için üzgünüm. Parça parça olduğu için de üzgünüm, çapraz ateşe yakalanmış ya da zorla parçalanmış bir beden gibi. Ne yazık ki değiştirmek için yapabileceğim bir şey yok. İçine iyi şeyler koymaya çalıştım oysa. Çiçekleri örneğin, çünkü onlar olmasa, biz nerede olurduk? Her şeye karşın, onu tekrar tekrar anlatmak incitiyor beni. Bir kere yeterdi: Bana bir kere yetmemiş miydi o zaman?”
Sayfa 329
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.