Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bugünün Türk yazarlarının en büyük sorunu, kendi lisanlarını bilmemektir. Bu, sadece eski ve yeni lügatleri kapsayan bir sorun değil; lügatle çözülemeyecek bir sorundur. Bunlar cümle kurmayı bilmiyorlar, gramerleri yok. Başka bir dil bilip ona hâkim olsalar anlarım. Ne var ki Türkiye'nin aydınları; yabancı okula da gitseler, hatta yurt dışında da okusalar, çok uzun zamandan beri gramer denen dalla ve zenginlikle ilgi kuramamıştır. Dil bilmeyen insanların, kuralları tanımayanların, şüphesiz iyi yazmaları mümkün değildir. Bugün dil bilmeyen yazarlarımız bazen ön planda da duruyor. Bazılarının yazdıklarını, İngilizce tamir edilmiş tercümelerden okuyabilirsiniz. Ama herhâlde Türkçenin lezzetini ortaya koyan, geliştiren yazarları mumla arayacaksınız.
Sayfa 225Kitabı okudu
(...) nasıl bir yabancı öğrencinin dil bilgisine dayalı bir eğitim alması onun Türkçeyi öğrenmesini sağlamaz ise, aynı şekilde sizin de dil bilgisi ağırlıklı bir dil öğrenimi ile herhangi bir yabancı dili öğrenmeniz mümkün değildir. Bu yüzden, bunca zaman, para ve emeğe rağmen, yabancı dilde istediğiniz düzeye ulaşamadınız.Türkiye'de yabancı dil eğitimin de temel sorunu budur. Yabancı dil eğitimi dil bilgisi odaklı sürdürülmekte ve dil bilgisi bilmek o yabancı dili bilmekle eş tutulmaktadır.
Reklam
Terör
Terör bir insanlık suçudur, dil, din, ırk, mezhep, cinsiyet, yaş, meslek ayırt etmeden insanları kaos, korku ve paniğe sürükler. Muhasır medeniyetlerin taşeron eliyle yaptırdıkları hain bir eylem biçimidir. Bulunduğumuz coğrafya ve konum itibari ile haçlı savaşları terör savaşlarına dönüşmüştür. Kitaplarımda da bu terör konusunu hikaye olarak
Bağlam
Bununla birlikte Biçimciler yine de "yabancı kılma"nın, edebi olanın özü olduğunu düşünüyorlardı. Dilin bu kullanımını göreceleştirerek onu bir söz tipi ile bir diğeri arasında bir karşıtlık sorunu olarak ele aldılar. Peki ya pubda yan masadan birinin "Berbat, karmakarışık bir el yazısı" dediğini duyarsam? Bu "edebi" bir dil midir, yoksa "edebi olmayan" bir dil midir? Gerçekte bu "edebi" bir dil, çünkü Knut Hamsun'un Açlık romanından alınmıştır. Ancak ben bunun edebi olduğunu nasıl anlayabilirim? Çünkü cümle sözsel bir gösterim olarak özellikle kendi üzerine dikkat çekmiyor. Bunun edebi olduğunu nasıl anlarım sorusunun yanıtlarından biri cümlenin Knut Hamsun'un Açlık romanından alınmış olmasıdır. Yani bu cümle kendini "roman" olarak ortaya koyan, üniversite edebiyat antolojilerine konulabilecek, benim "kurmaca" kabul ederek okuduğum metnin bir parçasıdır. Bana bu cümlenin edebi olduğunu söyleyen bağlamdır; ancak dilin onu başka söylem çeşitlerinden ayıran hiçbir içsel özelliği ya da niteliği yoktur, pekala edebi ustalığına hayranlık duyulmaksızın herhangi biri tarafından bir pubda söylenebilir.
HARF DEVRİMİ
Latin harflerini sadece Türkçenin imlasına ve ses uyumuna uygun olduğu için benimsedik; yoksa bazılarının ifade ettiği gibi bir medeniyet değişimi ve savaşı değildir. Alfabe ile milliyetçilik olamaz. Zaten bu alfabenin sahibi olan eski Romalılar da artık yaşamıyor. Harf devrimi yapılmıştır, çünkü mevcut yazı okuma yazmada imla sorunu yaratıyordu. Bu böyle, sadece şahsî mektup yazarken hissedilen bir zaruret değildir. Çünkü adamlar askerdi ve kumandan dediğin doğru mesaj çeker, çabuk yazar, imla yanlışı yapmaz, talebenin okul ödevi gibi metin yazmazdı. Çok açık ki şehrin adını yanlış okursun veya köyün adını yanlış yazarsan, okunmaz. Sekiz tane sesli harf telaffuz eden bir dil sahibinin elinde sadece üç tane sesli harfi olan bir alfabeyle bilinmeyen köylerin adını yanlış yazması, bilinmeyen isimleri yanlış yazması kaçınılmaz. Goethe'yi "Kute" diye yazmaları gibi yer ve şahıs isimlerinde sorun yaratır. Bu konuda 20. yüzyılın başındaki aydınlar radikaldir. Osmanlı mirasının ölmesi o kadar kolay değildir, Osmanlıca öğrenilir. Yabancı talebenin on beş günde öğrendiği harfleri ve okumayı sökmeyi bizimki de on beş günde öğrenir; söz konusu olan Çince değildir.
Sayfa 356Kitabı okudu
* Avrupa’da yabancı dil sorunu olan iki büyük kitle, İspanyollar ve Yunanlılardır. *
Sayfa 373 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bugünün Türk yazarlarının en büyük sorunu, kendi lisanını bilmemektir. Bu, sadece eski ve yeni lügatleri kapsayan bir sorun değil; lügatle çözülemeyecek bir sorundur. Bunlar cümle kurmayı bilmiyorlar, gramerleri yok. Başka dil bilip ona hâkim olsalar anlarım. Ne var ki Türkiye'nin aydınları; yabancı okula da gitseler, hatta yurt dışında da okusalar, çok uzun zamandan beri gramer denen dalla ve zenginlikle ilgi kuramamıştır. Dil bilmeyen insanların, kuralları tanımayanların, şüphesiz iyi yazmaları mümkün değildir. Bugün dil bilmeyen yazarlarımız bazen ön planda da duruyor.
Sayfa 225Kitabı okudu
Harf devrimi yapılmıştır, çünkü mevcut yazı okuma yazmada imla sorunu yaratıyordu. Bu böyle, sadece şahsi mektup yazarken hissedilen bir zaruret değildir. Çünkü adamlar askerdi ve kumandan dediğin doğru mesaj çeker, çabuk yazar, imla yanlışı yapmaz, talebenin okul ödevi gibi metin yazmazdı. Çok açık ki şehrin adını yanlış okursun veya köyün adını yanlış yazarsan, okunmaz. Sekiz tane sesli harf telaffuz eden bir dil sahibinin elinde sadece üç tane sesli harfi olan bir alfabeyle bilinmeyen köylerin adını yanlış yazması, bilinmeyen isimleri yanlış yazması kaçınılmaz. Goethe'yi "Kute" diye yazmaları gibi yer ve şahıs isimlerinde sorun yaratır. Bu konuda 20. yüzyılın başındaki aydınlar radıkaldir. Osmanlı mirasının ölmesi o kadar kolay değildir, Osmanlıca öğrenilir. Yabancı talebenin on beş günde öğrendiği harfleri ve okumayı sökmeyi bizimki de on beş günde öğrenir; söz konusu olan Çince değildir.
Sayfa 355Kitabı okudu
_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer. _Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır. _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
73 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.