‘İnsan birini sevmeden yaşayabilir mi, Mösyö Hamil?’
1975’te Fransa’da Goncourt Ödülüne layık görülen ‘Onca Yoksulluk Varken’, bir hayat kadınının oğlu olan Arap bir çocuğun, fahişe çocuklarına bakmaya hayatını adamış Yahudi Madam Rosa’yla geçirdiği çocukluğunu ele alan, muhteşem bir mizahî üslupla kaleme alınmış, minicik, ama kırılgan bir hikaye.
Emile Ajar’ın, aynı ödülü gerçek ismi Romain Gary ile de almış olması; yazarın mizahî yönünün, kalemi gibi karakterinde de etkin olduğunun kanıtı bence.
Momo. Eserde baş karakter olarak hikayeyi dilinden dinlediğimiz küçük bir erkek çocuğu. Emile Ajar, Momo’yu duygularını inkâr eden, bastıran, fakat onların içi boş bir şişe gibi su yüzüne fırlamasına engel olamayan, ‘anne’ yokluğunu bu düşkün, hasta ve karamsar Madam Rosa’yla telâfi etmeye çalışan bir çocuk olarak hayal etmiş.
Momo’nun tüm hikaye boyunca Madam Rosa’nın kiloları hakkındaki tabirleri okurun yüzünde gülücükler oluşturuyor. Bu kırılgan yahudi kadına karşı insanın içinde kocaman bir şefkat uyandırıyor.
Şartlar ne olursa olsun, insanın insana kopmaz bağının hikayesi bu.
Öyle sade, öyle muhteşem.