Sitede bir dünya popüler kitap var; okusanız da, okumasanız da artık belli başlı diyalogları ezbere biliyorsunuzdur diye tahmin ediyorum.
''Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum.''
"Çocuklar boyama kitabı değildir, onları en sevdiğin renge boyayamazsın."
"Küçük Prens yine konuşmaya
Çocukluğumdan beridir süregelen bir alışkanlıktır benim için günlük tutmak. Kimseye anlatamadıklarımı satırlar ile itiraf etmek ise artık bir nevi terapiye dönüştü. Defterimi açıp bir süre durdum. Ne kadar zamandır yazmıyorum diye. Sonra ne kadar da yorgunum kelimeleri başladı dökülmeye. Yazdıkça yaptıklarımın pişmanlıkları ve sevinçlerinden
Seni seviyorum diyenlere güzel bir iltifat olur gibi :))
Hiçbir yalan bu kadar sevimli ve manalı olmamıştır dünya kurulduğundan beri. Yalan; senin dudaklarında aydınlık, pembe şafaklara benzer. Sen yalan söylerken gözlerin gökyüzünün sonsuz karanlığında parlayan yıldızlar gibidir.
Pazar günü sahafta otururken elime Richard Burgin’in Borges ile Söyleşi kitabı geldi. Karıştırmaya başladım haliyle.(Borges’e ilgisi olanların edinmesi gereken bir kitap kesinlikle.) Bazılarınız kızabilir ama Borges şunları diyordu bir sayfada: “Size şunu söylemek istiyorum; insanlarda edebiyat duygusu hiç yok. Bu yüzden, bir edebiyat parçası
Yaşamadım.
Çocukluğumu, gençliğimi, yaşamadım.
Hep kafamın üzerinde yürüdü vücudum.
Seni seviyorum sözünün bir yalan, bir teselli, bir alay olarak bile muhatabı olmamak.