Grapon kağıtlarının arka kapağında şöyle yazmış Madak, "Bu kitapta yer alan şahıs ve mekanların gerçekle alakaları tamdır. Kahramanları hep yanlış ata oynayanlardır. Kediler, kadınlar, muhabbet kuşları, gözyaşları hepsi sahiden vardır ve bir dönem yaşamışlardır." Şu satırların güzelliğine bakar mısınız?
Didem Madak şiirlerini okurken neyle karşılaşacağımızı bilemiyoruz. Bazen aşka bazen acılarına bazen annesine bazen de dostlarına yönelik mısralarına denk geliyoruz. En çok annesiyle ilgili olan şiirleri beni etkiliyor. Bazen de aşkla ilgili olanlar.
Şairlerin, yazarların hayatlarını araştırınca eserleri gözünüze daha farklı gelmeye başlar. Sadece kitabı okumazsınız, o yazarın/şairin o satırları yazmasına neden olan yürek yangınını da bilerek okursunuz aslında.
Didem Madak'ın şiirleri okuduğum şiirlerden çok farklıydı ama tam ihtiyacım olandı sanki. Evet, her şiirde yaşanmışlık vardı elbette ama Madak'ın satırlarında beni etkileyen apayrı bir ruh vardı.
İnsan hissetmeden yazamaz bana kalırsa ve bu yüzden Madak'ı okudukça şunu sordum kendime, "neler yaşadı da şair oldu? ne hissettirdiler de kaleme kağıda sarıldı? bu satırları yazmasına sebebiyet verecek derecede nasıl yaraladılar onu?"
Şiirlerinde hayal kırıklığı, yenilmişlik, yorgunluk, acı, ölüm, ölüme rağmen yaşamak... Ama bunları anlatırken sokaklara çıkarır sizi. Günlük hayatı anlatır şiirlerinde, hislerle yoğurur.
"Bazen ölmek istiyorum
Beni yeniden doğurman için"
Bir gün bana “Yaşamak öylesine güç ki!” demişlerdi. Söylenişi de aklımda. Bir başka kez de biri “En kötü yanlış acı çektirtmektir,” diye mırıldanmıştı. Her şey bitti mi yaşam susuzluğu sönmüştür.
Bir toplumun anlayışı ve değerleri insan doğasına, içinde yaşadığı tabiatın doğasına ters düşüyorsa yaşamak zorlaşır, tehlikeye düşer. Örneğin ben küçük bir çocukken Silifke'de çocuklar ishal olduğunda ona su içirmezlerdi, su içirilmezse ishalin duracağı anlayışı hâkimdi. Bu yanlış bilgi binlerce çocuğun hayatına mal oldu. Bugün biliyoruz ki, ishal olan çocuğa bol bol su içirilmesi gerekiyor. Aynı şekilde bir toplum öfkeyi ve yalanı sevgi ve dürüstlükten daha üstün tutuyorsa, o toplumun zayıf düşüp yok olması bir zaman meselesidir.
MAC : Şu dünyada öğütlerden geçilmez: "Aman günah, ayıp, kötü, yanlış!" Karnın açsa kuru öğüt çekilmez Önce doyur da ardından konuş. Nedense hep size göbek, bize ahlak. Unutma, kulak ver de dinle bak, ister böyle düşün, ister başka türlü: Önce ekmek gelir, ardından ahlak! Dünya nimetleri bir koca etmek, yoksullara da birer lokma gerek.
BiR SES : (Perde arkasından) İnsan neyle yaşar?
MAC
İnsan neyle yaşar? Ezmektir işin; insanı vurup, soyup, dövüp gırtlaklamak!
Bu dünyada rahat yaşamak için: Şart insana insanlıktan çıkmak!
KORO
İnsan bu gerçekten kaçınamaz: Kötülük yapmadan yaşanamaz!
Geldik gidiyoruz, bütün mesele "aşk ile ânı seyretmek."
Kitabımız Kemal Sayar ve Saadettin Ökten'in Radyo'da Gönül Sadası programında gerçekleştirilen konuşmalarından oluşmaktadır. Kemal Sayar'ın da dediği gibi tam bir gönül ziyafeti. Radyo sever biri olarak canlı dinlemeyi hayal ettim de tadından yenmezmiş:)))
Bu
G6. Girift Nedenler Safsatası (Complex Cause)
Sonucu etkileyen pek çok olay olmasına rağmen, tek bir nedenle açıklanması; Devede Kulak Safsatası ile karıştırılmasın. Mesela, "reklam tabelasının yanlış yere konulması kazaya neden oldu" haberi doğru olabilir ancak sürücünün alkol almış veya uykusuz kalmış veya bir yayanın yola fırlamış olması gibi faktörler de dikkate alınmalıdır. Keza, "orman yangınlarına sıcak havalar neden oldu" haberi de doğru olabilir ama sabotaj, dikkatsiz ateş yakılması vs. dikkate alınmalıydı. Aynı şeklilde, “suç oranlarındaki artış sitelerde yaşamak isteyenlerin sayısını arttırıyor" olabilir bununla beraber statü, gelir, sitelerin sosyal tesisler vb. dikkate alınmalıdır.
Şizoidlerin temel inançlarının aşağı yukarı:”Başklarıyla ilişkiler önceden kestirilemez ve yorucudur,aynı zamanda da yanlış anlamaların kaynağıdır,ilişki kurmamak en iyisidir”olduğu düşünülür..
Yanıldıkça lüzumsuzluğumu anlayıp
İnsan yaşadığına utanıyor
Uykularımızda yalnızlık korkuları
Dışımız en küstah yanlızlıklar
İçimiz en başka türlü ayıp
Dikkatim dağılır çoğu zaman bazı geceler, kaybolurum... Kırık benliğim, yalnızlığım ve direnmeye devam eden ruhumla başbaşa kalırım. Yaşamayı unutmuş, bezgin ve yıkık bir adam olurum. Bir noktada içimde bir cesetin yaşadığını hissederim. Tam da o an, kalbimin; onarılamaz, küçük parçalara ayrıldığını anlarım. Duygularıma dokunan umutsuzluklarım, beynimin içinde toplanan olumsuzluklarım ve bütün güvensizliklerimle sessizliği dinlerim. Kendimi kandırıp dururum, kendimi avuturum ve bunu yalnız kendim için yaparım. Sonra, kayıp bir çocuk gibi korkarım. Dünyam beni çok kez parçaladı, yine de yaşamak zorundayım ama neyseki eskisi kadar acı vermiyor olanlar. O kadar çok dengesizim ki, bu gece düşebilirim. O kadar çok dikkatsizim ki, bu gece yanlış bir şeyler yapabilirim ve o kadar çok yorgunum ki bu gece, ölebilirim!