Tanpınar yine sahip olduğu dehayı konuşturuyor ama bahsedilem yerleri bilmemek alacaklarınızın maddi ve manevi değerini azaltıyor. Kitaptan faydalanma oranınız oldukça düşüyor. Bu şehirler : Erzurum, Ankara, Konya, Bursa ve İstambul'dur .Tanpınar bu eserinde hem tarih hem sosyoloji hem müzik hem mimarîden hem de coğrafyadan gayet hoş ve geniş bir dille bahsediyor. Özellikle İstanbul'u anlatirken sahip olduğu bilgiyi ve tecrübeyi kıskanıyorsunuz. Sadece tarihi açıdan bazı konular sakat ve dar bir görüşle ele alınmış diyebilirim. Beğenmediğim başka bir taraf yok bu eserde. Bir yazarın nühüft, acemaşiran, ferahfeza vb. makamlardan bahsedebilmesi ne kadar güzel.İnce ve nazik bir müzik zevkine sahip olan Tanpınar Türk mimarisine de yine aynı ölçüde yaklaşıyor desem yeridir. Şimdiler bırakın mimari estetiği müzik zevki dahi insanimızda mevcut değil. Sonra haberlerde her gün berbat bir olaydan bahsediliyor. Müzik, şiir vb. ince zevkleri olmayan biri insan dilinden ne kadar anlayabilir. Hayatinız ve kişiliğiniz kulağınız, gözünüz ve gönül zevkinizle dogrudan orantılıdır. Tanpınar bu eserinde geçmişi nezih bir dille aktarıp gözler önüne seriyor. Aslında bizim edebiyatımız(klasik olandan bahsediyorum, bugünden degil) bize biz olmayı her anlamda öğretiyordu. Türkün üstünlüğü kitapda da bahsedilen gönülden kopup gelen mimarisinde, müziğinde, geleneğinde, dininde vb.saklıdır. Biz özene özene özenti olduk ve dilimizde neden bu haldeyiz gibisinden cümleler dolanıyor. Atasını tanımayan it izinde gezer derler. Kısacası Tanpınar edebiyatımızdaki en nadir simalardan biridir. Ruhu şad olsun.