Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
o beni tâkip eden ve sesini kulağıma yetiren hayâli nasıl itip de kaçmalı? o hep benimmiş ve ben hep onunmuşum sanki..
Sayfa 138 - Kubbealtı Neşriyâtı
"Etrafımı kuşatan alem, bir buhar hafifliği ile silinip kayboldu. Artık hislerimi gizleyememekten gelen bir hicapla, kaçmak, her şeyden, herkesten, hatta kendimden bile kaçmak istiyorum. Fakat ne yapsam, nereye gitsem, bir gölgeden daha takipçi olarak benimle gelen bir hayal var."
Reklam
"Ne için varım" sorusuna cevabı olmayan kişi, hakikatte var mıdır? "Yaşamak ne, ölmek ne" diye bir meselesi olmadan yaşayan, yaşayan bir ölü değil midir? Ölmeden evvel ölmek mesuliyetini yüklenemeyenden yaşıyor diye bahsetmek mümkün mü?
Sədi Şirazi
Zində könül zində vücuddan - yəni könlü diri, vücudu torpaq altında olan bədən könlü ölü, vücudu diri olan bədəndən daha yaxşıdır. Vücud sağlığının bir sonu vardır, sonsuz həyat isə ancaq yaşayan könüllə əldə edilər.
Sayfa 102Kitabı okudu
Olmak ya da olmamak..
... Ya da daha açık bir biçimde «aynı nehre giriyoruz, ama nehir aynı değil, bu biziz ve bu biz değiliz.» Ya da «yaşayan ve ölü «yuyan ve uyanık, genç ve ihtiyar olarak şeylerde bir ve aynı şey kendini gösterir.» Laotse'nin felsefesinde aynı ol­gu daha şiirsel biçimde anlatılmıştır, Taoist paradok­sal düşünceye en iyi örnek şu önermedir: «Hafifliğin kökü yerçekimidir. Hareketsizlik, hareketliliğin ölçü­südür. Ya da «Tao her zaman olduğu gibi hiçbir şey yapmaz ve bu yüzden yapmadığı hiçbir şey yoktur. > Ya da «benim söylediklerimi anlamak ve uy­gulamak çok kolaydır, fakat dünyada onları anlaya­bilecek ve uygulayacak hiç kimse yoktur. »Taoist düşüncede, Hint ve Sokrat düşüncesinde olduğu gibi, düşüncenin varacağı en yüksek nokta hiçbir şey bil­mediğimizi bilmektir, «Bilmek ve hâlâ bilmediğimiz (düşünmek) en yüce (hünerdir). Bilmediğimiz halde (bildiğimizi) sanmak hastalıktır.»(iEn yüce Tanrıya isim takılamayacağı bu felsefenin sadece bir sonu­cudur. Son-gerçeği, son-Bir’i sözle ya da düşüncey­le kavramak olanaksızdır, Lao-tse'nin koyduğu gibi «ayaklar altında çiğnenebilen bir Tao sonsuz değişmez olamaz. Ad konulan bir ad, sonsuz ve değişmez bir ad değildir,»Ya da bir başka anlatımla «Ona bakar ama onu göremeyiz, ona (Görülemeyen) deriz. Dinle­riz ama sesini alamayız duyulamayan deriz, tutmak isteriz ama yakalayamayız» ona yakalanamayan deriz.
KİTAP TAVSİYEM Bu dünyayı değiştirecek,zalimin düzenini yıkacak,adaleti tesis edecek,insanlığa anlam katacak olanlar : Yazarlar,ressamlar,şairler kısaca; fikir sanatkarlarıdır... Okuyan ve farkında olan insanlar her dönemde başkaldıran,çarklara çomak sokan,yanlışları söylemek cesaretini gösteren insanlar olarak sevilmedi,sevilmiyor ve
Reklam
"Bir zaman geldi ki dostluğumu suiistimal edenler, güvendiğim dostluklarının mütebessim maskesi altında en namert ve alçak çehreler gizleyenler, yüze gülen, yaltaklanan ve riya mikroplarını etrafına dökenlerin ortasında şiddetle bunaldım."
Kulağınızda bulunsun: Dünyada şu anda yaşayan bir tek medeniyet var, diğer medeniyetler ölü medeniyetlerdir. Yani bugün İslam medeniyeti, Sümer medeniyeti kadar ölüdür. Ama birisi canlandırmak istiyordur, onu bilemem, şahsım itibariyle bir medeniyetin canlandırılmasından yana değilim. Bir kültürün canlandırılmasını savunurum. Sözlerimin ideolojik bir sırt sıvazlama olarak anlaşılmasını istemiyorum. Türkiye'de ya da dünyanın herhangi bir yerinde Müslümanların yapacakları şey Rasullulah'ın sünnetinin ihyası olabilir. Bu asla bir medeniyetin inşası anlamına gelmeyecektir. Medeniyetin inşası genellikle insanların teorik bir çerçeve kurmalarını gerektirir ve dinin de bu teorik çerçeveye girmesini zaruri kılar.
Namazı kılan da, kılınmasına müsaade eden de aynı zihniyet çerçevesinde düşünmeye şartlanmıştır. En katı olanlar bile, namaz kılma hadisesine son kertede zararsız bir itikat ve ibadet gözüyle bakmakta- dır. Çünkü İslâm onların gözünde, artık varlığıyla yokluğu birbirine denk bir ölü kültür müessesesidir. Ancak seküler zihniyetin bugünkü durumuna ulaşmasının kolayca ger- çekleşmediği, nice zorbalıklardan sonra bu noktaya ulaşıl- dığı belirtilmelidir. Müslümanlar, süregelen gidişata müdahale etmedikçe, kendilerine en aykırı düzenler içinde bile Müslüman ola- rak yaşayabilirler; Marksist bir toplum düzeni içinde bile... Nitekim bu gerçeği kavramaya başlamış olan Marksistler, kendi düzenleri içinde birer yurttaş olarak yaşayan çeşitli din mensuplarına göz yumabilmektedirler. Fakat mesele bir "yaşama tarzı" biçiminde ele alınırsa, aynı ölçüde mü- samahakâr davranacaklarını farz etmek mümkün mü?
Reklam
Bütün Alıntılar
BİLDİĞİM kadarıyla kur- ban kesilirken kanının iyice akıtılması gereki- yor. Bunun sebebi nedir? Evet, hayvanın kesilme- sinden maksat, ‘kanının’ vücu- dundan mümkün olduğunca akıtılıp uzaklaşması ve ayrıl- masıdır. Hayvanların kesilmesi sırasında hızlı ve etkili kan kay- bının olması kesimin kalitesi açısından oldukça
denize düşen bir damla gibi benim varlığımda kaybolmalı, eriyip silinmeli. hattâ kendimde, kendim de arasam bulamamalıyım..
Sayfa 103 - Kubbealtı Neşriyâtı
Üzüntü ve Zehir Etkisi
Ölüp rahata kavuşan, ölü değildir! Asıl ölü, yaşarken ölendir; Kederle yaşayan.. Zihinleri kapalı... Umutları kalmamışlardır
"O kimseyi dost edin ki, yokluğunda seni arasın, neşenle neşelensin, kederinle mahzun olsun ve ona karşı bir hatâ işlediğin vakit kendi yapmış gibi hicap duysun..."
Sayfa 69 - Kubbealtı yayınlarıKitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.