Tarık Tufan benim için bütün yazarların üstünde, çok ayrı bir yerde. Bir Adam Girdi Şehre Koşarak kitabıyla tanıdım onu. 21 yaşında olmalıyım. Anna'sını dinledim İsmail Kılıçarslan 'ın sesinden. İnsaf et Anna, gidelim buralardandan diyordu. Orhan' ın hikâyesini dinlerken kadim bir konuyu aşkı, tutkuları işliyor olması o kadar tanıdıktı ki. Ben okuduğumda beni mahveden kitapları seviyorum. Aşıklara Yer Yok benim için mahvolduğum kitaplardan biriydi ama mutluyum da. Çünkü Tarık Tufan hep "iyi ki" dedirtti bana. Orhan kendi mahvoluşunu dev ekranda izleyen duygusal bir adam. İnsan tutkularına bu kadar kapılınca böyle güçsüzleşebiliyor dedirten cinsten bir adam. Yaraları var, babasından, annesinden aldığı kanayan yaraları. Bu dünyaya ayak uyduramamış,her şeyi fazla anlamlandırmış biri. Firdevs bile belki bize anlattığı kadar derin biri değil. (ki ben çok kızgınım ona, bir de mektupla veda etmek yazık ya ulan adam neler yaptı senin için ). İnsan sevince cenneti de cehennemi de taşıyor içinde. Nereye giderse gitsin yaraları da onunla geliyor, ta ki onları kabul edene, güneşin içinde açmasına izin verene kadar. Güneş bazen bir dost, bazen bir kitap, bazen niye geldiğini hiç bilmediği bir şehir oluyor. Hiçbir şey sebepsiz değildir dedirtti kitap bana. Ve umut içimizde kanat çırpan bir kuş. Sen hep yaz #TarıkTufan.