Filiz Özdem (İstanbul, 19 Temmuz 1965) İtalyan Lisesi ’nden mezun olduktan sonra İÜ Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi, aynı bölümde yüksek lisans programına devam etti. Çeşitli dergi ve gazetelerde şiirleri, yazıları, yorumlayıcı sanat metinleri ve çevirileri yayımlandı. Urfa, Balıkesir, Mersin, Mardin, Kars, İstanbul, Maraş, Denizli, Çanakkale üzerine şehir monografileri hazırladı. Pier Paolo Pasolini, Luigi Malerba, Italo Calvino, Edmondo de Amicis ve Carlo Collodi ’nin çeşitli kitaplarını çevirdi. Maltepe Sanat Galerisi Yayınları’ndan Saydam ve Seyirci (1999) adlı şiir kitabı yayımlandı. Korku Benim Sahibim (2007), Düş Hırkası (2009), Yalan Sureleri (2010), Rüya Bekleyen Adam(2012) adlı romanları ve çocuk edebiyatı alanında da pek çok kitabı YKY’den yayımlandı.
Gün gelecek, hepimiz fotokopiyle çoğaltılmış suretlerimizin altında adımızın, başlangıç ve bitiş tarihlerimizin yazılı olduğu, yakalara iğneyle tutuşturulan, sonra kimisinin bir kitabın arasına sıkıştırdığı ya da bir çekmecedeki evrakların arasında kayboluşa bıraktığı, kimisinin de buruşturup çöpe attığı kağıt parçalarında kalacaktık. Son kez kağıtlarda çoğaltılan ve yok olmaya, unutulmaya yazgılı suretler. Hepsi buydu ve biz çok daha fazlasını umuyorduk.
Hiçbir şeye sesini çıkarmazdı, ama içinde, sesini çıkarmadığı şeylerin sesi birikirdi. Bir ses kumbarası gibi tıka basa dolardı içi: Söyleyemediği, üzüldüğü, yokluğunu hissettiği, anlayamadığı, yüzleşemediği, kızdığı, alındığı, göstermediği gözyaşlarının sesiyle. Bütün sesler, kim bilir nasıl bir infilakla metal, parlak gülleler olarak ortalığa saçılacakları günü dipte, haince göz kırparak, sinsice beklerdi.
Okuduğum ilginç kitaplardan bir tanesi. Filiz Özdem, varoluşsal sancı ile umudu birarada barındırmış ender yazarlardan olduğu kesin. Kitabın gelişme bölümünde agnostisizm ve nihilizmin kırıntıları da var ayrıca. Kurgu- örgü, giriş- gelişme ve sonuç bağlantısı zayıf olsada, asıl eleştiriyi kötü Türkçe üzerine almalı bence. Türkçe konusunda sıkıntıları var anladığım kadarıyla. Başka kitaplarını okur muyum, kesinlikle. Yazarı topyekûn toprağa gömmek adil olmaz diye düşünüyorum. ~~Objektif perspektif ~~
Bir meçhulün romanı, ismi gibi. Mercan’ın Abidin’le evliliğini anlatmasından başlıyor, Abidin’in siyasi geçmişi nedeniyle öldürüldüğünü ve birkaç intihara daha şahit oluyoruz,sonrasında kız kardeşini ve diğer yan rollerini okuyoruz. Sonlara doğru gelince hangi yaşamının gerçek hangisinin bilinmez veyahut düş olduğunu anlayamıyorum. Tam bir meçhullerle dolu, akıcı, karanlık ve ürkütücü bir romandı.
Bu kitabı aslında öğrencilerin seviyesine uygun olup olmadığını incelemek için okumuştum. Ancak okuduktan sonra şunu fark ettim; birkaç sayfalık bir çocuk kitabı da insanın kendini iyi hissetmesine neden olabiliyor ve güzel şeyler öğrenmesine katkı sağlayabiliyor. Ayrıca kitap içerik ve resimleme açısından da iyi bir şekilde hazırlanmış, sınıf öğretmenlerinin etkileşimli sesli okumalarında kullanabilecekleri ve yine öğrencilerin de okuyabilecekleri bir akıcılığa sahip.