1953'te Kars'ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul – Bakırköy'de tamamladı. İstanbul üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Türk Edebiyatı dergisi Yazı İşleri Müdürlüğü yaptı. Ayhan Yüceyılmaz'la evli. Ali Arda ve Ahmet Tuna isimli iki oğlu var
Saraylar, dışarıdan halkın hayallerini süsleyen mekanlar. Aslında insan için, öğüten, insanı yitirip bitiren işleyişiyle, iktidarın bıçaklarına değmeden yaşlanabilmek çok zordur.
Yavaş adımlarla yürümeye koyuldu. Nereye gidiyordu? Ne önemi var? Gitmek istiyorsa insan, gidecek bir yer vardır nasıl olsa. Ayaklar bir yere taşırlar insanı. Dünya, hep o bildik dünya olduktan sonra...
"Kuş beyinli" tabirini kullanmazdan evvel bir durup yutkunmalı. Ya da bu ifadeyi kullananların beyinleri ile yürekleri arasında nasıl irtibat olduğunu dikkate almalı. Evet, başları gövdeye nazaran ufak kalıyor. Buna karşılık göğüsleri hayli tombul ve varlıklarının bütün albenisini oluşturuyor. Sanki neleri var neleri yok göğüslerine doldurmuşlar. Kül rengi mantolarının içerisinde küçücük bir yürek taşıdıklarını düşününce, başla gövde arasındaki orantısızlığı esasen çok manidar buluyorum. Küçük kalbe gösterişli bir mahafaza! Yoksa bu yer kuşları sadece yürekten mi ibaret?
Türk Edebiyatı Dergisi - Sayı 408
editör yazısı
HASBIHAL
Sevgili Türk Edebiyatı okuyucuları,
Bildiğiniz gibi, 2007 yılı UNESCO tarafından bütün dünyada doğumunun 800. yılı dolayısıyla "Mevlânâ Yılı" olarak ilan edildi. Büyük sufi, başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede sempozyumlar, sergiler,
Kitap beni o kadar sarstı ve etkiledi ki... Hayal ettiğimden çok daha farklı bir bakış açısı sundu bana. Bu kitabı 10 yıl önce almıştım. Yani 12 yaşımda. Galiba kendi isteğimle aldığım ilk roman. Içindeki bazı bölümleri okumuştum , özellikle Hürrem Sultan'ın harem anılarını ve vefatını. Baştan sona ilk kez bugün başlayıp bitirdim. Açıkçası
Kitaba başlamadan önce hep Hürrem Sultan'ın filmlerde anlatılanların aksine zevkine değil de, dinine bağlı zevk ve sefadan ırak bir hatun olduğunu düşünmüştüm.Ne de olsa Osmanlı kadınıydı benim gözümde...
Ama hayal kırıklığına uğradım çünkü anlatılanlar doğruydu. Amaçları uğruna sessiz sakin mahidevran hatunu sürdürmüş padişahın çocukluk arkadaşı, can yoldaşı veziriazam İbrahim paşayı da idam ettirmiştir. Hatta bununla da yetinmeyip şeyhzade Mustafa'yı da idam ettirmiştir. Süleyman Han'ın ömrü ise seferden sefere at üstünde geçmiştir. Son savaşı zigetvar Savaşından sonra ruhunu teslim etmiştir. Yazar kitabın anlatımı gayet anlaşılır ve sade biçimde roman tadında yazmıştır. Eleştiri yapmam gerekirse de olaylara geçişler parça parça olduğu için romandan ara ara kopma dışında gayet iyi sayılır. iyi okumalar sağlıcakla kalın...