Kulak verin bu muhteşem yazara!! Çünkü o insanın kibrini, nefretini, gelgitlerini kaleme döküyor. Zihnimizle oynuyor ve tüm düşüncelerimizi ortaya koyuyor. Belki baş karakterden nefret etmenizi sağlıyor ama asıl amacı tabi ki bu değil. Asıl amacı insanın kendisini anlaması. Bir deneme yazarken bile ahlak kurallarını göz önüne alıp eleştiri almamak için düzgün insan modelini çiziyoruz ya hani. Dostoyevski öyle değil. İçinden ne geçiyorsa onları yazıyor. Yalan söylese bile peşinden 'hayır hayır yalan söyledim' nezaketini gösteriyor. İlk kez bu kadar içten ve düşüncelerini korkmadan yazıya döken bir eser okudum. Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm Yeraltı. Bu bölümden yazar yaşadığı yerin bir yeraltı olduğunu düşünüyor ve kendi kendine kimseye diyemediği düşünceleri, kendini tanıtmak mahiyetinde yazıyorrr yazıyorrr. Evet okuyan herkes nefret eder bu kişilikten ama insan kendini görüyor, ölçüyor, tartıyor.. hem kendi insanlığını hem de diğer insanları.
İkinci bölüm Notlar. Bu bölümde karakter dışa açılıyor ve insan ilişkilerini kendi hatıraları ile anlatıyor. Fuhuş, çıkar ilişkileri, sahte arkdaşlıkları gözler önüne seriyor. Bu pasajdan anladığım şu ki; her kitap kendi dönemini yansıtır. Bu eser de o dönemdeki Rusya'yı ele alıyor. Peki bu sorunları eleştiriyor mu? Tabiki de hayır. Asıl eleştirdiği bu sorunları eleştiren kişiler. Yani her insanın içinde negatif duyguların olduğunu ve bunları gizlemenin yanlış bir olgu olduğunu anlatıyor. Yani kısacası bı kitap, ruhumuzun ve bilincimizin yazıya dökülmüş hali. Okuyun, okuyun, okuyunn