1000Kitap üyelerinin çok değerli eğitim çalışanları. Siyasetten tamamen bağımsız ve tüm odağı öğretmenlerin ihtiyaçları olan Genç Eğitim Sendikamız üye alımına başlamıştır. Mali sıkıntıların çok yoğun olduğu ve geçim derdine saplanılıp kalınmış bu dönemde tüm Eğitim çalışanlarına bir umut olmak ve beraber güzel günler göreceğimize olan inancımızla sedikamızı kurmuş bulunuyoruz. Köhneleslşmiş sendikacılık anlayışından Irak bir zihniyetle ve YENİ NESİL SENDİKACILIK anlayışıyla çıktığımız bu yolda siz değerli meslektaşlarımızın tüm sorunlarıyla ilgileneceğimize ve sizleri ASLA yalnız bırakmayacağımıza SÖZ VERİYORUZ. Yetkili ama etkisiz sendikaların ,tek derdi koltuğunu korumak olan zihniyetin bizlere asla katkı sunmayacağı Vaziyeti ahvalimizden anlaşılmaktadır. Bu sebeple tüm meslektaşlarımızı GENÇ EĞİTİM SENDİKASI çatısında Tek Yürek olmaya ve tüm sorunların çözümü için Sendikamıza üye olmaya davet ediyoruz. Saygılarımla...
Unutmayın BAŞKA BİR YOL MÜMKÜN...
Genç Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı
Mehmet Ramazan TURAN
“Nasıl ki yılları buldu
Bir mısra dolu maceram”
Ahmet Arif’in “Hasretinden Prangalar Eskittim” şiirinden, altını çizdiği bu mısralar, bence tam da onun hayatını anlatan nitelikte..
Deniz Gezmiş.. 25 yıllık hayatına sığdırdı bütün vatanseverliğini. Faşist ilan edildi. Komünist, bölücü, anarşist ilan edildi. Anayasayı, adaleti, bağımsızlığı,
FaustusYolculuğundaSonDurak
THOMAS MANN, 1875'te Almanya'da doğdu. 1898'de yayımladığı ve Der kleine Herr Friedemann (Küçük Friedemann) adı altında topladığı ilk öykülerinde, daha çok Schopenhauer ve Nietzsche ile Wagner'in etkisi altında kalarak sanatçının yaratma sorununa odaklanmıştı. Bu ilk öykülerinin, 1901'de
“Siyasal bağımsızlık, adlî, ekonomik ve malî hayatımızı yok etmeye ve sonucunda yaşama hakkımızı ortadan kaldırmaya yönelmiş <Sevr Antlaşması> bizce YOKTUR!”
Mustafa Kemal Atatürk (1921 - Atatürk’ün S.D.I1I, s. 16-17)
*
Uyarı: *Spoiler olma ihtimali olduğu iddia edilen bilgiler olabilir. Bunu kabul ederek
Bu kitaptan yaptığım alıntılar için birkaç takipçi kaybettim ama olsun, "Gerçek İslam bu değil" düşüncesinde olan insanlarla takipleşmemek her zaman daha iyidir zaten. Çünkü ne kadar görmek istemeseler de gerçek İslam bu. Din bu.
Kitap iki bölüme ayrılmış, ilk bölümde Turan Dursun'un, Tevrat ve Kur'an ağırlıklı olmak üzere cinselliğin
“Dünyaya gelmek veya gelmemek insanın elinde olmamıştır ve değildir. İnsan dünyaya geldikten sonra da, daha ilk andan, doğadan ve bir çok canlı varlıktan güçsüzdür. Korunmağa, beslenmeğe, bakılmağa, büyütülmeğe muhtaçtır”''
Kadın doğurduğu çocuğa bakabildiği gibi toplumsal sorunlarla da uğraşıyordu. Doğum olayını hiçbir erkek başaramamış tı. Hâlâ da -şimdilik- başarabilmiş değiller. İleriki yıllarda ne olur bilinmez. Kuşkusuz, çok büyük bir olaydı kadınların doğurması. O günün insanı bu işi yaratıcılık yönünden ele alıyordu ve de öyle düşünmekte haklıydı. Toplumsal yaşamın her alanında yeniliklere imzasını koymuş olan kadın, artık vazgeçilemez bir güç kaynağıdır. Bireyin, uzun süren, bakıma muhtaç çocukluk döneminin ardından, karşılaştığı doğa güçlerine duyduğu korku nedeniyle, insan yeni bir koruyucuya gereksinim duymuş olmalıdır. Uzun yıllar yeteneklerini görerek danıştıkları bilge kadını kutsallaştırdılar. “İnsanlık bir kez yaratma düzeyine erişip” yaşam koşullarını geliştirdikçe, çok yararlı ve sevgili bir varlık olan kadını Tanrıça ilan ettiler. İnsanlar bu kutsallığı, yontulara yansıttılar. “
Bir kadının aşkı için kültürünü bilmediği bir kişi ile evlenmesinden mi başlayayim, evlendikten sonra reva görülen hayatına mı? Uğradığı iftiralar yüzünden öldürür gibi dövülmesinden mi başlayayım yoksa annesinin sözünden çıkmayıp bir evde kadını değersizlestiren kocadan mı?
Bir erkeğin nasıl beyhude değiştiğinden mi başlayayım yoksa evli olduğu
Yazar Patrick Süskind' in alışılmışın dışındaki konusu (spoiler vermeden) ve tarzıyla yıllar sonra bile unutulmayacaktır bundan şüphem yok. Yarına kalmanın en önemli yollarından biri de özgünlüktür. Özgün bir yazar Süskind.
Baş karakter Jean-Baptiste G. bana bi yandan Kafka' nın toplumsal yalıtılmışlığın simgesi böceğini anımsatmadı değil. Topluma olan öfkesinin Koku' sunu aldım açıkçası. Bizler bireyselliğimizin yanısıra bir nev-i toplumumuzun da ürünü değil miyizdir?
Birbirine muhtaç olan insanların oluşturduğu toplumdan soyutlama yoluna giden bir bireyin bu davranışının açıklaması nedir???
Can Yayınları gibi bir yayınevinden ve Tevfik Turan gibi bir üstadın beni çileden çıkaran çevirisi zaman zaman kitaptan kopmama neden olsa da "iyi ki" dediğim kitaplar arasında kalacaktır. Bana göre yazar kadar olmasa da "çeviri" nin önemi hayatidir.
Final beklemediğim türdendi. Aklım hala final kısmını yapamayanlarda (:
Bence kendisini toplumdan soyutlayan insanların toplum için önemi çok büyüktür. En sevdiğimiz yazarların acılarını okurken alkışlan insanları düşünüyorum. Çoğumuz kalabalıklar içinde yalnızlıklar yaşayan o insanları tanıyoruz. İçimizdeler. İnsanlarımızın "Popilst kültür" ün "o insanlardan uzaklaş" fısıltısının kurbanı oluşu...
Neyse...
Yeni kitaplara yelken açmak üzere...
~kitapla kalın~
KokuPatrick Süskind · Can Yayınları · 201821,9bin okunma
Mustafa Kutlu 'dan okuduğum ilk kitap. Yazarı okumak istiyordum sonunda bir kitabını okuduğum için çok mutluyum. Dili kesinlikle beklediğimden daha güzel. Çok samimi bir üslubu var. Ne ara ilerledim de kitap bitti anlayamadım. Karakterin hayatına çok güzel bir şekilde dahil oluyor, kendimiz ile içselleştiriyoruz.
Hikaye ve olayların yaşandığı