Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

384 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Yıkılış ve Kurtuluş!
“Siyasal bağımsızlık, adlî, ekonomik ve malî hayatımızı yok etmeye ve sonucunda yaşama hakkımızı ortadan kaldırmaya yönelmiş <Sevr Antlaşması> bizce YOKTUR!”
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
(1921 - Atatürk’ün S.D.I1I, s. 16-17) * Uyarı: *Spoiler olma ihtimali olduğu iddia edilen bilgiler olabilir. Bunu kabul ederek incelemeyi okumaya devam edebilirsiniz... * ~
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
~'ün adının olduğu yerde; "spoiler" değil olsa olsa "HAKİKAT" vardır! ~ .
Murat Ç
Murat Ç
* Mustafa Kemal bu konuşmayı yaptığında; Sakarya Meydan Muharebeleri ve Büyük Taarruz Başkomutanlık Meydan Muharebeleri kazanılmamış, Kocatepe’den meydanlara eğilip bakmamış, Sath-ı müdafaa ile düşmanı şaşırtmamış, Ordulara “İlk Hedefiniz AKDENİZ, İleri!” taarruz emrini vermemiş, İzmir düşman işgalinden kurtulmamış, Lozan imzalanmamış, Sevr masadan kalkmamış, İstanbul emperyalistlerden geri alınmamış, Bağımsızlık henüz timsal olunmamış, İngilizler ve Yunanlar limanları terk etmemiş, Ülke yabancı sömürgesinden kurtulmamış, Devrim başarılmamış, Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalanmamış, Hilafet ve Saltanat birbirinden ayrılarak Saltanat kaldırılmamış, Gümrü antlaşması imzalanmamış, Ankara Antlaşması imzalanmamış… Var olan durumdan istifade edip konuşmamış, işgal altında ki ülkede; yokluk içindeyken dayatılan sömürgeyi ve köleliği en başından reddetmiştir! Sarayın/sultanın yalakası olmamış, TAM BAĞIMSIZ bir ülkenin planını cephede yapmış, Milletin KENDİ kendisini yönetmesini, çalışan KÖYLÜNÜN üretmesini, Bilimin yolunda yeni nesillerin yetişmesini, KADINLARIN özgürlüğe kavuşmasını Anafartalar’da, Conkbayırın’da, Kocatepe’de, Katma’da, Trablusgarb’da aklına koymuştu! Sömürge değil, kendi ayakları üzerinde durabilen bir “TÜRKIYA” ifadesini kullandığında, Yunanlılar, Ankara yolundaydı… * Atatürk Etkisi; İFLASA ve İŞGALE karşı DİRENİŞİ ve KURTULUŞU yaratan etkidir! Atatürk Etkisini anlayabilmek için Cumhuriyet öncesi dönemi, Cumhuriyet mücadelesini, Cumhuriyet’in kurulduktan sonraki evresini iyi bilmek gerekir. Dünü anlamadan, bugünü anlamanın bir yolu yoktur. Cumhuriyet tarihini yalanlarla karalamak isteyenlere karşı, belgeli tarih okuyup, iftiralara cevap verebilmek, asla geri adım atmamak "Boynumuzun" borcudur! * Sürekli bir kıyas yapma eğilimi içinde olan her bireye sormakta fayda vardır; Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşını vermek için toprağı kendi kanıyla sulamaya hazırken diğerleri ne yapıyordu? Mustafa Kemal, savaştığı cephelerde, ulaşabildiği tüm kurumları telgraf yağmuruna tutarken ve uyarırken diğerleri ne yapıyordu? Peki Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’u ülkenin bağımsızlık planı olarak görürken, diğerleri ne yapıyordu? Mustafa Kemal, ordu idaresinin Alman komutanlardan acilen alınması için telgraf üstüne telgraf yazarken, üst makamların rütbelileri ne yapıyordu? Mustafa Kemal, tüm olumsuzluklara rağmen oradan oraya sürülürken, onu kendi hırsları uğruna harcamayı seçenler ne yapıyordu? Kimse kusura bakmasın, aynı dönem içinden Mustafa Kemal tüm özellikleriyle bütün kurmaylardan, devlet yetkililerinden, tüm düşünce ve fikirlerden ayrılıyor ve sıyrılıyorsa, bu onun karakterinden, ileri görüşlülüğünden kaynaklanıyordur. Diğerlerinin de ileriyi göremeyen, dönemin içinde yabancılara bel bağlamasından kaynaklanıyordur. Bir Yarbay düşünün Çanakkale’yi ilk başta kıyıdan savunmak gerektiğini söylüyor ve düşmanın çıkarma yapacağı yeri harita da çiziyor. Bir General düşünün ki bu savunma hattını gereksiz görüp, geriye çekiyor. Bu Yarbay; Mustafa Kemal iken, General ise; Alman Liman von Sanders’tir. Yarbay Mustafa Kemal, 1 Haziran 1915’te Albaylığa terfi ettirilirken, 8 Ağustos 1915’te Anafartalar Grubu Komutanlığına getiriliyor. Bu durum neden önemlidir? Mustafa Kemal’in savunma hattı ilk başta uygulansaydı, düşmanın kıyıya çıkması engellenecek ve binlerce verilen kayıp önlenecekti. Bu plan uygulanmadığı için, binlerce şehit kanı toprağı sulamıştır. Bunun sorumlusu orduyu Alman Generallere teslim edenlerdedir. Almanların tek amacı, İngilizleri Çanakkale de daha fazla tutmak, kendi çarpıştıkları cephelerde savaşı kazanmaktır. Bizim erlerimiz, bir yabancının elinde oyuncak olmuştur. Kendi menfaatleri için kullanılmıştır… Bunu hala anlayamadınız mı? Bunu anlamamakta hala zorlanıyor ve tarihe yumuşak bir bakış atmak niyetinde misiniz? Bir karar, binlerce insanın boşuna ölmesine sebebiyet vermiştir, o yüzden geri dönüp baktığımızda, hata yapmıştır diyerek geçiştiremeyeceğimiz konularla doludur tarih! Bu çarpık düzenin biraz öncesine gidelim… Değinmeden olmaz, kısaca II. Abdülhamit Han’ı ziyaret edelim. * II. ABDÜLHAMİT Zor bir dönemde tahta geçti, Operadan hoşlanırdı, Polisiye kitapları severdi, Fransızca bilirdi, Döneminde imzalanan 1878 Berlin Antlaşması ile; Batum, Ardahan, Kars, Oltu, Kağızman Ruslara, Kotur Kazası ve civarı İran’a, Bosna Hersek, Avusturya’ya bırakıldı, Bulgaristan, Karadağ, Sırbistan ve Romanya bağımsız oldu, Kıbrıs ve Mısır kaybedildi, Ondan önce 1854’te ilk dış borç alındı, 1881’de Duyunu Umumiye idaresi kuruldu, İflas eden ekonomi için milyonlarca borç alındı, Yüksek faizle geri ödemeler yapılmaya çalışıldı, Köylü vergiye bağlandı, Döneminde 13 dış borç anlaşması yapıldı, Borçlar millete için değil, Yeni saray yapımında zevk için kullanıldı, Galata bankerlerine borçlanıldı, Saray yabancı elçiler tarafından kontrol altındaydı, Ordu Haliç’te çürütüldü, Suikast korkusuna herkesten şüpheleniyordu, Hatalı kararlar ile topraklar kaybedildi, Bazı topraklar masa başında kaybedildi, Baskı rejimi kurdu, Basın susturuldu, Sansür uygulandı, Devrimler, suikast, grev, cumhuriyet, vatan, millet gibi (…) sözcükler basında yasaklandı, TRT dizilerinde ki gibi değil, Gerçekte milyonlarca metrekare Osmanlı toprağı, onun döneminde kaybedildi, 1908’de tahttan indirildi, II. Abdülhamit dönemi sona erdi… 1905’te kendisine suikast düzenlendi, Belçikalı Edward Jorris yakalandı, İdama mahkum edildi, Yabancı baskısına dayanamayan II.Abdülhamit, Günümüzde PAPAZ’ı salanlar gibi dik duramayıp, Jorris’i güle oynaya gönderdi. Ne demiştik, dünü bilmeden, bugünü anlayamazsınız! Hafiyeler zamanıydı, II. Abdülhamit baskıyı artırmıştı, Her yerde sarayın/sultanın hafiyeleri vardı, Kitaplar yasaklıydı, Yayın yapmak suçtu, Mustafa Kemal öğrenciyken suçlamalarla karşı karşıya kaldı, Hapse atıldı, Suçlamalar kanıtlanamadı, Birkaç ay tutuklu kaldı, Dışarı çıktığında ise sürülecekti, Görev Yeri: Suriye olacaktı… Sürgün onun kaderi olacak, Vatan savunmasından ve Bağımsızlıktan geri adım atmayacaktı! * *** KUT’ÜL AMARE ve KATMA ZAFERİ *** Şimdi Kut’ül Amare Zaferine bir göz atacağız, KATMA zaferi ile karşılaştırıp, milli bayramlarımızı kutlamamak için, alternatif kutlamalar çıkaranların, neyi kutladığını anlayacağız. Halil (Kut) Paşa İngilizlere karşı parlak bir zafer kazandı. Üç tarafı Dicle Nehri ile çevrili olan Kut’ül Amare doğru hamleler ve sabır soncunda İngilizlerin eline bırakılmadı. Irak topraklarında kazanılan bu zafer, günlerce kutlandı ve dillerden düşmedi. İngilizler, teslim oldu olmasına da bunu unuttu mu? Enver Paşamızın(!) hamleleri sayesinde, Halil Paşa’nın himayesinde ki ordunun yarısını, İran’a gönderdi. Türk gücü bu hamleden sonra zayıfladı. İngilizler bu durumu değerlendirmek için tüm imkanlarını seferber ederken, yanlış hamlenin bedelini ödeyeceğinden habersiz olarak Enver Paşa zafer sarhoşuydu. Bütünü görememek sorunu yaşıyordu. 11 ay sonra İngilizler 22 Şubat 1917’de Kut’ül Amare’yi ele geçirdi. 11 Mart 1917’de de Bağdat’ı aldılar. Bu kaybın en baş sorumlusu Enver Paşa'dır. Şimdi bu konuyu neden anlattım? Kut’ül Amare ile ilgili bir çok yayın yapılıyor ve kitap basılıyor. Zafer güzel bir şeydir, kutlanır, hatırlanır, kahramanlıklar anılır, hep birlikte analım. Yalnız; 11 Ay sonra kaybedildiği neden hatırlatılmaz? Eğer bu gerçekten zaferse, neden bu bölge sınırımızda değil? Devamlılığı olmayan bir zafer, zafer midir? Gazi Paşa şöyle der; “Hiçbir zafer gaye değildir, zafer ancak kendisinden daha büyük bir gayeyi elde etmek için en belli başlı vasıtadır.” Peki Kut zaferi, ne işe yaramıştır? 11 Ay sonra kaybedilmiştir. Anlık olarak kazanılan, daha sonra kaybedilen yeri, milli bayramlara alternatif diye ortaya çıkartmak neyin göz boyamasıdır? Zaferi anlatanlar, Halil Kut Paşamızın ve şehitlerin ve gazilerin haklarına tecavüz etmiyorlar mı? Onları kullanmıyorlar mı? Durum ortadadır ve menfaat uğruna kullanılmaktadır. Siyasete alet edilmiştir. * Mustafa Kemal ve KATMA Zaferi * Atatürk, Katma Zaferini anlatırken “Türk süngüleriyle sınır çizdim” diyor ve bunu Erzurum ve Sivas Kongrelerinde “Türkiye’nin milli sınırlarını belirlemek için ben Türk süngülerinin çizdiği bu hattı ileri sürdüm” diyecekti. Katma Zaferi ile ilgili Fahrettin Altay Paşa; Yıldırım Orduları dağıldı. Ordu Komutanı Liman Von Sanders kaçtı. Cevat ve Mersinli Cemal Paşalar da ordu komutanlığını Mustafa Kemal'e bırakıp gittiler. Mustafa Kemal'in bu koşullarda “istila ordusunu” Halep civarında durdurması “hayrete şayan bir olaydır.” diyecekti. 30 Ekim 1918’de Osmanlı Mondros ile teslim olurken, Mustafa Kemal teslim olmayacaktı, o hiçbir zaman teslim olmadı. I. Dünya Savaşı’nın son muharebesini o kazandı. Son milli sınırları SÜNGÜLER ile çizdi. “Türk Ordusu'nun geri çekildiğini düşünen İngiliz-Arap kuvvetleri, 26 Ekim 1918'de saldırdılar. Ancak hiç beklemedikleri bir direnişle karşılaştılar, yenilip geri çekildiler. Atatürk, çok güçlü bir İngiliz atlı tümenini geri püskürterek I. Dünya Savaşı'nın son muharebesini kazandı. Böylece 19 Eylül 1918'de Yafa'nın kuzeyinde başlayan İngiliz saldırısını, 500 km'yi aşan bir ilerlemeden sonra, 26 Ekim 1918'de Katma bölgesinde; İskenderun, Beylan, Dir Cemal, Telrifat çizgisinde durdurdu. İki gün sonra Antakya'yı da kontrol etti.” (ATASE, Birinci Dünya Harbi'nde Türk Harbi, Sina-Filistin Cephesi, C.4, Kısım 2, s. 728 vd) Şimdi Kut ile Katma Zaferini neden anlattığımı anlamışsınızdır. Tarihimizi karşılaştırıp küçültmek ya da büyütmek gayesi değildir, tarihi yanlış anlatıp, insanları kutuplaştıranlara karşı bir cevaptır. Kronik kitap bu konularda çok başarılı, gündemi kaçırmıyor hemen kitap basıyor. Maşallah diyelim onlara… * * YIKILIŞ VE KURTULUŞ *
Muazzez İlmiye Çığ
Muazzez İlmiye Çığ
,
Atatürk ve Sumerliler
Atatürk ve Sumerliler
kitabında der ki; Türkiye'de Atatürk Devrimi'yle birlikte tam üç devrim birden yaptık. 1- Rönesans, 2- Sanayi Devrimi, 3- Fransız Devrimi. #37051398 Mustafa Kemal, bağımsız bir ülke kurma uğraşına girişirken, aynı dönemlerde Faşizm ve Bolşevizm dalgaları yayılıyordu. Hepsine set çekti ve bu topraklara özgü modernleşme atılımları ile, tam bağımsız, üreten bir Cumhuriyet kurdu. Mustafa Kemal’i anlamak, az zamanda yaptığı ÇOK ve BÜYÜK işleri bilmekten geçer. Mustafa Kemal’i anlamak, bir kitapla olmaz, Cumhuriyet döneminin öncesini ve sonrasını da anlamak gerekir, Mustafa Kemal’i anlamak, İZİNDEYİZ demekle de olmaz; hem de hiç olmaz, Fikirlerinin etrafında beyin fırtınası yaparak daha da büyütmek gerekir, Mustafa Kemal’i anlamak, sadece onu anlamakla da olmaz, en az bu kadroyu da anlamakla olur; *Dr. Reşit Galip, *Mahmut Esat Bozkurt, *Şükrü Saracoğlu, *Salih Bozok, *Albay Nazım, *Yarbay Mahmut, *Ali Kemal Efendi, *Rifat Börekçi, *Mazhar Müfit Kansu, *İbrahim Ethem Akıncı, *Asker Saime, *Eribe, *Türkan Baştuğ, *Mustafa Necati, *Vasıf Çınar, *Hasan Ali Yücel, *Ruşen Eşref Ünaydın, *Yunus Nadi, *Falih Rıfkı Atay ve niceleri… Mustafa Kemal fikir adamı idi, tek başına hiçbir şey yapmamıştır. Arkasında dev bir kadro vardır. Onu yalnızlaştıran aslında, bu isimleri saklayanlardır. Bilmenizi istemiyorlar, neler yapıldığını anlamanızı istemiyorlar, Cumhuriyet’in nasıl yokluk içinde kurulduğunu bilmenizi istemiyorlar, kısaca anlatarak bir günde kurulmuş hissi veriyorlar… Atatürk'ün kendisinin kurduğu ve özerk kurumlar olan Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu ne yapmaktadır? Neden Cumhuriyet dönemine ait kitapları tekrar basmamaktadır? Nedeni şu, kendi ayakları üzerinde dursun diye devletten bağımsız kurulan bu kurumlar, 1980'lerden sonra devlet himayesine alındı. Yani iktidara göre yayınlar çıkarmaya, Cumhuriyet döneminin yayınlarını tekrar basmamaya başladı. Türk Tarih Tezi sahaflarda ateş pahası ama TTK bu kitabı inatla tekrar basmıyor, basmak istemiyor! Mustafa Kemal’i anlamak için, Cumhuriyet’i anlamak gerekir. Ne haldeydik, ne hale geldik sorunu sorduğumuzda, Turgut Özakman şöyle diyor; "Kısacası ölüyorduk, dirildik; kulduk, vatandaş olduk; yarı sömürgeydik, tam bağımsızlığa kavuştuk; çağdışıydık, çağı yakaladık; dünyaya kapalı bir toplumduk, dünyaya açıldık; ikinci sınıf bir devlet muamelesi görürken, milletler ailesinin eşit bir üyesi olduk; her yerde ve her düzeyde saygı gördük; uygar dünyanın kamuoyu karşımızdaydı, yanımızda yer aldı; milli ekonomi ve planlı kalkınma dönemini açtık; Batı on yıl tek kuruş kredi vermediği halde, dürüst ve bilinçli bir yönetim sayesinde sanayi dönemini başlattık; birçok fabrika kuruldu; Osmanlı Devleti borca batıktı, bütün borçlarını son kuruşuna kadar ödedik; kıt kanaat geçindik ama tüm yabancı kurumları ve demiryollarını millileştirdik; yeni demiryolları yaparak yurdun batısıyla doğusunu, kuzeyiyle güneyini birleştirdik; sanata, kültüre, spora büyük önem verdik; onurlu, bağımsız bir dış politika izledik; bütün komşularımızla dostça ilişkiler kurduk." #29696994 Yetmez ama kısa bir özet bile nefeslerimizi kesmeye yetiyor haliyle… * "Çözümleri, yaşadığımız hayatın içinden çıkardık. Hiçbiri sebepsiz değildir, hepsi hayat kadar güçlü gerekçelere dayanmaktadır." Bu söz o kadar büyük anlamlar içeriyor ki, etrafımıza baktığımızda her şeyde bu sözü görebilmemiz mümkün. Kahvesine atacak şeker bulamayan Atatürk, 1926 yılında Uşak Şeker Fabrikası’nı kuracaktı. İstikbali Göklerde arayan Atatürk, 1936’da Nuri Demirağ Uçak Fabrikası’nı kuracaktı, Savaşta silah bulamayan Atatürk, 1926’da Kırıkkale Mühimmat Fabrikası’nı kuracaktı, Kurtuluş Savaşını veren askerlerin halini bilen Atatürk, 1927’de Bünyan Dokuma Fabrikası’nı kuracaktı, Eskişehir Kiremit Fabrikası 1927’de, Kırıkkale Elektrik Santrali ve Çelik Fabrikası 1928’de, İstanbul Otomobil Montaj Fabrikası 1929’da, Nuri Killigil Tabanca, Havan ve Mühimmat Fabrikası 1930’da, Konya Ereğli ve Bakırköy Bez Fabrikaları 1934’te İzmit Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası 1934’te, Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası 1934’te, İzmit Kağıt ve Karton Fabrikası 1934’te, Bursa Merinos Fabrikası 1935’de Ankara Çubuk Barajı 1936’da, Malatya Sigara Fabrikası 1936’da, Karabük Demir Çelik Fabrikası 1937’de, Divriği Demir Ocakları 1938’de, Sivas Çimento Fabrikası 1938’de kurulmuştur. Bu fabrikalar neyi ifade etmektedir? Batı tarafından sömürülen Osmanlı üretmemiş, tüketmiş, borçlanmış ve sömürge edilmiş, en sonunda fişi çekilmiştir. Genç Cumhuriyet ise, kısa vadede borçları kapatmış, yabancı sermayeli şirketleri millileştirmiş, üretmiş ve kalkınmaya başlamıştır. Bu fabrikalar, TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ ifade etmektedir! Şehit kanlarının boşa gitmediğini göstermektedir! Köylünün, çalışıp millete efendilik etmesini ifade etmektedir! Bu fabrikalar DİRENEN bir ülkenin Kaleleridir. Atatürk “Her Fabrika Bir Kaledir.” demiştir. Bu sözün haklılık payı o kadar yüksektir ki, bu sözü kavrayamamış olanlar değer bilememiştir. Batı 300 yıldır atılım yaparak gelişmiş ve modernleşmiş bir toplum olmasına karşın, Osmanlı bu durumdan çok uzaktı. Genç cumhuriyet 15 yılda yapılan atılımlarla arayı kapatmış, ekonomik alanda yükselme yaşanmış, üniversite reformları ile eğitim çağ atlamış, okuma yazma oranı harf inkılabı ile yükseltilmiş, yetişen öğrencilerimiz yurt dışına eğitimine “KIVILCIM” olarak gönderilmiş, “ALEV” olarak dönmüşlerdir. Cumhuriyeti anlamak için, her bir kıvrımı, her bir dokunuşu bilmek gerekir. Hissetmek, ait olmak, paylaşmak ve minnet duymak gerekmektedir. Yanında arkadaşları vardı, evet. Nutuk’ta çok önemli bir gerçeği söyler Atatürk; “Millî Mücadele’ye beraber başlayan yolculardan bazıları, millî yaşamın bugünkü cumhuriyet ve cumhuriyet yasalarına kadar gelen gelişmelerinde, kendi fikrî ve ruhî yeteneklerinin kavrayış sınırı bittikçe, bana karşı direnişe ve muhalefete geçmişlerdir. Bu son sözlerimi özetlemek gerekirse, diyebilirim ki, ben milletin vicdanında ve geleceğinde hissettiğim büyük gelişme yeteneğini, bir millî sır gibi vicdanımda taşıyarak yavaş yavaş, bütün toplumumuza uygulatmak zorunluğunda idim.” 1927 (Nutuk I, s. 15-16) Yavaş yavaş yaptı, Cumhuriyet’i içinde sakladı, soranlara cevap vermedi, ta ki ilan edeceği evreye kadar. Üst paragrafta Nutuk’tan yaptığım alıntı çok önemlidir. Yanındaki arkadaşlarının KAVRAYIŞ SINIRINDAN bahsediyor Atatürk. Nasıl ki, bugün "nasıl anlamıyorlar" diyorsak, o gün de anlaşılmıyordu. Mustafa Kemal Cumhuriyet derken, Saltanat diyorlardı, Mustafa Kemal Özgür Kadın derken, onlar perdeler arasında kadın istiyordu, Mustafa Kemal Üretelim derken, onlar borç alalım diyordu, Mustafa Kemal Geldikleri Gibi Giderler derken, onlar Amerikan ve İngiliz Mandası diyordu, Mustafa Kemal Tam Bağımsızlık derken, onlar yapma etme İzmir’i de mi alacağız diyordu, Mustafa Kemal Eğitim derken, onlar medrese diyordu, Mustafa Kemal Bilim derken, onlar halife diyordu, Mustafa Kemal Modern Türkiye derken, onlar hilafet istiyordu, Yanında olan insanlar kısım kısım, fikir fikir ona karşı çıkmıştı. Onları idare etti, dereyi geçmesi gerekiyordu. Yaptığı birçok şeyi tabi ki onunla yola çıkanlarla yaptı, ama; Birçok yeniliği ve gelişimi de ONLARA RAĞMEN yaptı! * * LOZAN * Özellikle LOZAN’ın hala anlaşılamadığını görüyoruz. Bu kitap özelinde bilerek konu etmedim, çünkü LOZAN’a yakışır bir inceleme, LOZAN ile ilgili bir kitapta olmalı. ABD’li senatör Upshow’un, 1927 yılında ABD Senatosu’nda, Lozan hakkında yaptığı konuşması; “Lozan Antlaşması, Timurlenk kadar hunhar, Korkunç İvan kadar sefil ve kafatasları piramidi üzerine oturan Cengiz Han kadar kepaze olan bir diktatör’ ün zekice yürüttüğü politikasının bir toplamıdır. Bu canavar, savaştan bıkmış bir dünyaya, bütün uygar uluslara onursuzluk getiren bir diplomatik anlaşmayı kabul ettirmiştir. Buna her yerde ‘Türk Zaferi’ dediler.” Kuyruk acısının farkındasınız değil mi? Lozan işte böyle bir anlaşmadır. Lozandan önce kaybedilen toprakları ve ada ve adacıkları bilmeyenler ilk önce onları öğrenmeliler. Torun tombalak lafları ağızlarından düşmüyor ama soru sorduğunuzda “sen benim ceddime” diye başlıyorlar. Neyse… Mondros, Sevr ve Lozan ile ilgili başka planlarım var, şimdilik affınızı istiyorum. *
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
Kuldan birey, Ümmetten millet, Saltanattan Cumhuriyet yaratmıştır. Bugün yapılmak istenen şey, Bireyden Kul olması, Milletten ümmet olması, Cumhuriyet Rejiminin Saltanat vari bir rejim halini almasıdır. FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR, İRFANI HÜR bireyler yetişmesi için bize en büyük eserim dediği Cumhuriyet’i bırakan Atatürk’e karşı, onu anlayan ve fikirlerini kendisine rehber edinen Türkiye Halkı, gerçek anlamda bu saçmalığı yer mi? Yiyenlere afiyet olsun, CUMHURİYET evlatları buna izin VERMEZ! İçiniz müstereh olsun! * Kitap içeriğinde olan ama değinmediğim, Hitler ve Mussolini konusunu başka incelemelerde detaylıca anlatıyorum, o yüzden incelemeyi uzatmak istemedim. Hitler ve Mussoli’nin kadınlar hakkında ki görüşlerinden iki alıntı paylaşıp, Özdemir İncenin Cumhuriyet kadınlarımıza sorduğu soruyu, ben de okurlarımıza sormak istiyorum. Mussolini; "Çalışan kadın, erkeğin işsiz kalmasına neden olmaktadır." #40425413 Hitler; "Nasyonel Sosyalistler, kadınların politik hayatta konumlanmasına yıllarca karşı çıktık, çünkü bize göre bu değersiz olurdu." #30664054 Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini Etkisi Batılı kadına adeta “cehennem” hayatı yaşatırken aynı dönemde Türkiye’de ATATÜRK Etkisi, Türk kadınını bin yıllık zincirlerden kurtarıp ÖZGÜRLEŞTİRİYORDU. O zaman şu soruyu soralım; "Ruh ve Kafa sağlığı yerinde bir kadın kendisini esaretten kurtaran bir yasa yapan Cumhuriyet'e nasıl karşı olur?" #36123811 *
Sinan Meydan
Sinan Meydan
‘ın belgelerle yazdığı kitaplar, birçok kıyıda köşe kalmış konuyu gün yüzüne çıkartıyor. Kendisine yazdığı bütün eserleri için teşekkür ediyorum. Cumhuriyet’in ilk döneminde
Falih Rıfkı Atay
Falih Rıfkı Atay
vardı, ben ona Atatürk’ün kalemşörü diyorum, bizim dönemimizde ise Sinan Meydan var! * Ve Unutmadan; "Bu toprakların kötü kaderini değiştiren etki;
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
Etkisidir." #40428206 Ve son olarak, diyeceğim o ki; "Bu topraklarda yaşayan aklı başında birinin -eğer cahil veya hain değilse- Atatürk'e düşman olması mümkün müdür Allah aşkına?" #28672371
Sinan Meydan
Sinan Meydan
* İncelemeyi okuduğunuz ve zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Bu kitabı okumadan önce
Yüzyılın Kitabı - Yüzyılın Lideri
Yüzyılın Kitabı - Yüzyılın Lideri
nı okuyunuz. Atatürk Etkisi, bu kitabın devamıdır. 10/10 * Kitap içerisinde bulunan kaynakça kitapların bir çoğuna sahibim. Bu kitapların bir kaçını sizler içinde ekliyorum;
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
- https://1000kitap.com/kitap/nutuk--131279 ve
Atatürk'ün Bütün Eserleri
Atatürk'ün Bütün Eserleri
Falih Rıfkı Atay
Falih Rıfkı Atay
-
Çankaya
Çankaya
Cahit Kayra
Cahit Kayra
-
1923 - 1950 Devletçilik Altın Yıllar
1923 - 1950 Devletçilik Altın Yıllar
https://1000kitap.com/yazar/Ismail-Yavuz -
Mustafa Kemal'in Uçakları
Mustafa Kemal'in Uçakları
Lord Kinross
Lord Kinross
-
Atatürk
Atatürk
https://1000kitap.com/yazar/Afet-Inan -
Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler
Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler
Şerafettin Turan
Şerafettin Turan
-
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
ve
Türk Devrim Tarihi (1. Kitap)
Türk Devrim Tarihi (1. Kitap)
Şevket Süreyya Aydemir
Şevket Süreyya Aydemir
-
Tek Adam - Cilt 1
Tek Adam - Cilt 1
(I-II-III) İlave olarak;
Cengiz Özakıncı
Cengiz Özakıncı
-
Tarih Üzerinden Psikolojik Savaş ve Atatürk Dersi
Tarih Üzerinden Psikolojik Savaş ve Atatürk Dersi
Kansu Şarman
Kansu Şarman
-
Türk Promethe'ler
Türk Promethe'ler
Arnold Reisman
Arnold Reisman
-
Nazizmden Kaçanlar ve Atatürk'ün Vizyonu
Nazizmden Kaçanlar ve Atatürk'ün Vizyonu
Murat Bardakçı
Murat Bardakçı
-
Yıkılış ve Kuruluş
Yıkılış ve Kuruluş
Andrew Mango
Andrew Mango
-
Atatürk: Modern Türkiye'nin Kurucusu
Atatürk: Modern Türkiye'nin Kurucusu
Erol Mütercimler
Erol Mütercimler
-
Fikrimizin Rehberi
Fikrimizin Rehberi
(...)
Atatürk Etkisi
Atatürk EtkisiSinan Meydan · İnkılap Kitabevi · 2018435 okunma
··
1.337 görüntüleme
Furkan okurunun profil resmi
Kelime kelime,anlamaya ve anlamlandırmaya çalışarak okuduğum,kitabı okumasam dahi,kitaba ilişkin olarak olumlu kânâat edinmeme vesile olan,okurken Atatürk birikimime vefa hissiyatı kazandıran incelemen için sana çok teşekkür ediyorum Murat ☺️İyi ki sonuna değin sabırla,inatla okumuşum;sabırla,inatla yazmışsın!
Murat Ç okurunun profil resmi
Öncelikle zamanından ayırıp okuduğun için teşekkür ederim. Bir katkım olduysa ve hissiyat bakımından da bir şeyler hissettirdiysem buna çok sevindim. Atatürk hakkında yazarken, zaman ve mekandan ayrılıyorum, ona karşı içimdeki sevgi ve minnet duygusu bambaşkadır. Çok sağol katkın için. 😊
Murat Ç okurunun profil resmi
Bir röportaj tadında yorumlaşma şeysi daha. :) https://1000kitap.com/AdemYesil : Ya arkadaş, hafta içi resmen burada bu inceleme için cenk ettim, hesabımın kapanmasına kadar uyarı aldım, kendimce değerli gördüğüm bir dava da hattı müdafaa yaptım, sonrasında Hacı ile özel görüşmeye kadar giden bir macera yaşadım, bugün, sırf Pazar günü, sabahın bir vakti bu inceleme için kalktım ve yorum atamadım, bari yorumlayayım, ayıp olacak dedim ve ne gördüm dersin?! >Ya sen zaten bana ve benim gibi düşünen arkadaşlara neredeyse anlatacak ve yorumlayacak bir şey bırakmamışsın ki!
Murat Ç
Murat Ç
: Şimdi Beethoven - A melody of tears’ı açtım. Kahvemi de yanıma koydum. İşin yorgunluğu bir kenara bırakırsak, bir de böyle şeylerle yoruluyoruz. Hayatımızın her bir evresinde Hattı değil de sathı müdafaa yapıyoruz. Malum zamanında Hattı müdafayı Yunanlılar anlamamıştı, şimdi de söz meclisten dışarı, bir çok insan anlamıyor ya da anlamak istemiyor. İncelemede senin bilmediğin bir şey yok zaten, yine de kendin gibi naif düşüncen için teşekkür ederim. : ) https://1000kitap.com/AdemYesil :İnan hiç ikilemeyeceğim, şu şöyleydi ya da bu böyleydi demeyeceğim. Bu aralar senin de bildiğin gibi, resmen bir kış uykusu dönemi yaşıyorum ve ülkemin içinde bulunduğu, yaklaşık olarak, 3'lü koalisyon döneminde sürecinde planlanarak (daha öncelerinde olanları anlatmaya bile lüzum yok), biz Türk Halkına tezgahlanan, bizlere dayatılan ılımlı İslam yanlısı projenin nimetleri yüzünden "EKONOMİK ve SİYASİ KRİZ/LER" yaşıyoruz. Bu büyük puntolar ile yazdığım, benim gibi bu ülkede yaşayan tüm bireyleri de derinden etkilediğinin ve insanların sindirilmek suretiyle susturulduğunun farkındayım. Ben 16 yıldır orta ölçek bir işletme sahibiyim ve böylesi krizin bizi teğet geçmeyeceğini, gelecek bir derin dalga "Deep Impact" ile bizleri daha da kötü duruma sürükleyeceğini düşünenlerdenim. Ben ekonomiyi sıkı takip ediyorum, ve neredeyse 20 yıldır işin içindeyim ve hep Dolar, Euro ile çalıştım. Arz talep ve piyasa daralmasının ne olduğunu ve üretimden ziyade tüketime endeksli ülkelere de yan etki olarak neler yaptığını çok iyi gören, okuyan ve tahmin edenlerdenim. Hislerimde ve düşüncelerimde, bizi bekleyecek olanlarda yanılmak ve burada yazdıklarımdan utanmak isterim, ama zaman bize gerçekleri acı bir şekilde tattıracak. Elinizde altınınız varsa satmayın, zorda kalsanız da bekleyin, ama asla satmayın. O dar gün geldiğinde bunu çok iyi anlayacaksınız.
Murat Ç
Murat Ç
: Kış uykusunda olmanın belirli etkenleri var. Sosyal hayatın, iş hayatın, burada ki hayatın. Hepsi birbiri ile paralel ilerliyor. Sosyal Medya dediğimiz yerde bile kafamız rahat değil, daha da beter hatta. Türkiyenin piyasasını korku ile zapt etmeye çalışıyorlar, 1999’da ki beyler şuan bu ortamda koalisyonda olsaydı, tepe taklattı ülke. Her yeri ele geçirmişler, insanlar zarar ettikleri işyerlerini kapatamıyorlar, maaş veremiyorlar, insanlar maaş alamıyor. İthalat hacmi düştü, Appel’ı hiç sevmem ama kardan zarar ettikleri için, Türkiye’de ki fiyatlandırmayı hatalı yaptıklarını, kur nedeniyle yanlış yaptıklarını, yeni düzenleme yapacaklarını söylediler. Çin de piyasa daralıyor. Tüketim çılgınlığı var ama her yerde daralma var. Yakında çok büyük patlamalara neden olacak. https://1000kitap.com/AdemYesil : Uzun zamandır içinde olduğum bu kış uykusunun sebebi, burada yaşanan ve belli bir kitle tarafından yaşatılmak istenen nahoş durumlardan dolayı ve boşa giden emeklere üzüldüğümden. Onlarca sayfa yazıyor, araştırıyor ve yayınlıyoruz, sonra bir tanesi geliyor ve "He, bir sen mi biliyorsun!" düşüncesinin vermiş olduğu kinle şikayet butonuna basıyor ve senin ya da benim gibi onlarca sayfayı 2 3 bilemedin 4 günde olan emeğimizi saniyesinde hiç ediyor. İşte size yasaklar, sansürler ve bu gibi düşünceleri savunan zihniyetin kısa ve öz şeması!
Murat Ç
Murat Ç
: Bir incelemeyi yazmam 3 saat bazen 4 saat sürüyor. İnsanlar 1 Word sayfasını zor doldururken, 15-16 bazen 20 Word sayfası uzunluğunda inceleme yazıyoruz. Kimseden bir beklentimiz yok, para almıyoruz, para alsak anca bu kadar yazarız ama bir şeyler katmak, insanlara fikir vermek, yazdıklarımızdan keyifli yorumlarla çıkarımlar istiyoruz o kadar. 3 saat inceleme yazmak yerine, kitap okuyabilir, film izleyebilir, uyuyabilir, koşabilir, tiyatroya gidebilirim ama yazıyoruz işte. Sonrası ise malum. Tek diyeceğim şey üzücü… https://1000kitap.com/AdemYesil : Ben şahsen hiçbir kimseyi tekelime almadım! Ama uğrunda emek vereceğim, düşüncemi paylaşacağım, benim gibi düşüncede olan ve bu dava için çırpınanları da asla yalnız bırakmayacağım. Ona yapılan her neyse, be şahsi olarak bunu önce davama ve sonra bana yapılmış sayarak, sana bu güzel inceleme için teşekkür etmek ve emeklerini taktir etmek istiyorum. Deminde dediğim gibi, konuna yorum yapmadım, yapacak bir şey kalmadığı için. Sadece burada yaşanan ufak hadiselere biraz olsun farklı yaklaşmak istedim. :))
Murat Ç
Murat Ç
: Konuya yorum yapmanın hiçbir önemi yok, fikrimiz ve görüşlerimiz belli. Birbirimize bilgi olarak kattığımız çok şey var, bunu biliyor ve farkındayız. Yolun sonu nereye gider bilemeyiz ama, Dostluk başka bir şeydir, kazandığımız bu güzel duygu hiç kaybolmasın, arkamda değil yanımda bilmek, yanında bilmek paha biçilemez bir hissiyat olsun. https://1000kitap.com/AdemYesil : Ya sabah sabah başınızı ağrıttım, lütfen kusuruma bakmayın. Aslında içimde, derinlerde daha çok şeyler yatıyor, ama bir gün onlar da uyanmayı ve kaleme dökülmeyi bekliyorlar. Şimdilik hepinize güzel bir Pazar günü dilerim.
Murat Ç
Murat Ç
: Şimdilik derin bir nefes almakta yarar var. Konuştuk bunu, sakin olalım, biraz görmemek, bakmamak iyi gelir. Sen içinde tut, yavaş yavaş kaleminden akıllıca ortalığa çıkacaktır. Bunu biliyorum! : ) Yoğun ama sonu güzel bir Pazar oldu, umarım senin de öyle olmuştur. Eline, emeğine, dostluğuna sağlık!
Gamze Ö.
Gamze Ö.
birazdan damlar buraya. :)
Adem YEŞİL okurunun profil resmi
Ya arkadaş, hafta içi resmen burada bu inceleme için cenk ettim, hesabımın kapanmasına kadar uyarı aldım, kendimce değerli gördüğüm bir dava da hattı müdafaa yaptım, sonrasında Hacı ile özel görüşmeye kadar giden bir macera yaşadım, bugün, sırf Pazar günü, sabahın bir vakti bu inceleme için kalktım ve yorum atamadım, bari yorumlayayım, ayıp olacak dedim ve ne gördüm dersin?! >Ya sen zaten bana ve benim gibi düşünen arkadaşlara neredeyse anlatacak ve yorumlayacak bir şey bırakmamışsın ki!< Olsun, her şeyi olması gerektiği ve hatta daha fazlası ile layıkıyla, tarihe yakışır bir şekilde anlatmışsın. Bize ve bizim gibi belli bir eksende dönenlere ise bunu taktir etmek ve bilmediklerimize birikim katmak düşer. İnan hiç ikilemeyeceğim, şu şöyleydi ya da bu böyleydi demeyeceğim. Bu aralar senin de bildiğin gibi, resmen bir kış uykusu dönemi yaşıyorum ve ülkemin içinde bulunduğu, yaklaşık olarak, 3'lü koalisyon döneminde sürecinde planlanarak (daha öncelerinde olanları anlatmaya bile lüzum yok), biz Türk Halkına tezgahlanan, bizlere dayatılan ılımlı İslam yanlısı projenin nimetleri yüzünden "EKONOMİK ve SİYASİ KRİZ/LER" yaşıyoruz. Bu büyük puntolar ile yazdığım, benim gibi bu ülkede yaşayan tüm bireyleri de derinden etkilediğinin ve insanların sindirilmek suretiyle susturulduğunun farkındayım. Ben 16 yıldır orta ölçek bir işletme sahibiyim ve böylesi krizin bizi teğet geçmeyeceğini, gelecek bir derin dalga "Deep Impact" ile bizleri daha da kötü duruma sürükleyeceğini düşünenlerdenim. Ben ekonomiyi sıkı takip ediyorum, ve neredeyse 20 yıldır işin içindeyim ve hep Dolar, Euro ile çalıştım. Arz talep ve piyasa daralmasının ne olduğunu ve üretimden ziyade tüketime endeksli ülkelere de yan etki olarak neler yaptığını çok iyi gören, okuyan ve tahmin edenlerdenim. Hislerimde ve düşüncelerimde, bizi bekleyecek olanlarda yanılmak ve burada yazdıklarımdan utanmak isterim, ama zaman bize gerçekleri acı bir şekilde tattıracak. Elinizde altınınız varsa satmayın, zorda kalsanız da bekleyin, ama asla satmayın. O dar gün geldiğinde bunu çok iyi anlayacaksınız. Uzun zamandır içinde olduğum bu kış uykusunun sebebi, burada yaşanan ve belli bir kitle tarafından yaşatılmak istenen nahoş durumlardan dolayı ve boşa giden emeklere üzüldüğümden. Onlarca sayfa yazıyor, araştırıyor ve yayınlıyoruz, sonra bir tanesi geliyor ve "He, bir sen mi biliyorsun!" düşüncesinin vermiş olduğu kinle şikayet butonuna basıyor ve senin ya da benim gibi onlarca sayfayı 2 3 bilemedin 4 günde olan emeğimizi saniyesinde hiç ediyor. İşte size yasaklar, sansürler ve bu gibi düşünceleri savunan zihniyetin kısa ve öz şeması! Ben şahsen hiçbir kimseyi tekelime almadım! Ama uğrunda emek vereceğim, düşüncemi paylaşacağım, benim gibi düşüncede olan ve bu dava için çırpınanları da asla yalnız bırakmayacağım. Ona yapılan her neyse, be şahsi olarak bunu önce davama ve sonra bana yapılmış sayarak, sana bu güzel inceleme için teşekkür etmek ve emeklerini taktir etmek istiyorum. Deminde dediğim gibi, konuna yorum yapmadım, yapacak bir şey kalmadığı için. Sadece burada yaşanan ufak hadiselere biraz olsun farklı yaklaşmak istedim. :)) Ya sabah sabah başınızı ağrıttım, lütfen kusuruma bakmayın. Aslında içimde, derinlerde daha çok şeyler yatıyor, ama bir gün onlar da uyanmayı ve kaleme dökülmeyi bekliyorlar. Şimdilik hepinize güzel bir Pazar günü dilerim.
Kaan okurunun profil resmi
Sitenin Atatürk konusundaki uzman kişisi Murat Ç 'den çok güzel bir inceleme ;) Emeğine sağlık. İncelemende özellikle üzerinde durduğun Genç Cumhuriyet'in gelişimini o zamanlar tüm Batı hayranlıkla ve şaşkınlıkla izlemiş ve buna Türk Mucizesi demişlerdir. Atatürk zamanı dış politikada yaşanan olayların çözümleri için izlenecek yollara baktığımızda, saygın bir devlet nasıl davranmalidir görmekteyiz; kimseye dayilanmadan, diplomatik dille ve şekille... Özellikle son zamanlarda "Atatürk de insan, o da hata yapmıştır" sözünün arkasına saklanarak Atatürk'ün her yaptığını hata hatta dış güçlerle (İngilizlerle) anlaşmalı şekilde yaptığı izlenimi vermek için yürütülen çalışmalar fazlasıyla mevcut. Bunların 'naifce' yaptıkları ve ilk başta mantıklı gelen bir eleştiri vardır: "Atatürk İnkılaplari çok hızlı yaptı, zamana yaysaydi yada (bu yada kısmı onemli) halka danissaydi". İncelemende belirttigin üzere senelerce hatta yüzyıllarca artarak gelen yoksulluk ve her tarafta kol gezen cehalet içindeki halka sorulsaydi; sanırım ne hilafet kalkardi ne saltanat. Tabiki Atatürk inkilaplarini yaparken halktan büyük destek gördü. Halk belki nedenini anlamiyordu ancak 'Gazi Paşa dediyse doğrudur' diyerek destekliyordu. Öte yandan yavaş yavaş yapilsaydi deniliyor. Ben buna katılmıyorum. Başta mantıklı gelirdi lakin bu durumu suna benzetiyorum: Ameliyat masasında kalbi duran ve ölmek üzere olan bir hastaya 'bu ilaçları düzenli kullan' denmesi saçmadir; yapılması gereken şok uygulanmasidir. Türk milletinin de kaybedecek zamanı yoktu; kalbi durmustu, şok uygulanması lazımdı. Atatürk de inkilaplariyla şok tedavisini uyguladı. Buradan 'Atatürk elestirilemez mi kardeşim' diyenler olabilir. Elestirilsin tabiki. Sadece eleştirirken günümüz siyasi emellerinize alet etmeden, bilimsel ve akılcı şekilde yapın eleştirinizi. Keza Atatürk de bunu isterdi. Kendisi hayattayken bir İngiliz ajanı olan Amstrong'un kara propaganda amacıyla yazıldığı açık olan Bozkurt kitabının bile yasaklanmasini istememistir. Lakin yakın arkadaslarinin baskısıyla yasaklanmış. Bu arada diktatör denilen Atatürk'ün mecliste yaptığı tek tehdit sunun icindi: komisyonda görüşülen saltanat görüşmeleri uzamis ve saltanat sahibi Vahdettin'in o kadar hainligine ve saltanat yönetiminin artık yozlasmasina rağmen hala saltanat yanlisi sesin yükselmesi üzerine, sinirlenen Mustafa Kemal komisyona gelerek; Ya bu yasa geçer ya da üzülerek söylüyorum ki birkaç kelle gidecek der. Tabi birebir böyle mi demişti tam hatırlamıyorum, ancak buna benzer bir tehditte bulunmuştu. Sonuna kadar haklıydı. Ben olsam komisyonun masasini devirirdim :D
Murat Ç okurunun profil resmi
Malum durumdan dolayı yorumuna yorum yapamamıştım. :) Giriş cümlen için söyleyeceğim tek şey, estağfurullah. :) Öğrenecek çok şey var daha, sadece bildiklerimi ve öğrendiklerimi aktarmaya çalışıyorum. :) Döneme baktığımızda müthiş bir baskı ve saldırı var. Buna rağmen verilen cevaplarda hiddet yok, küçülmeden doğru tespitlerle verilen cevaplar var. Saygıyı havadan kazanmadık, saygının nasıl kazanılacağını öğrenmek isterlerse, kuruluşa bakmalı günlük siyasetçilerimiz... Atatürk, 300 yıldır uyutulmuş bir milleti ayağa kaldırmaya çalışmış, bunun içinse 15 yıl şans elde etmiş. 15 Yıla daha ne sığdırsın? Komik laflar bunlar, hepsi fesligillerin milleti kışkırtması. başka bir şey değil. Günümüzde çoğu insan basit eleştirileri dahi kaldıramıyor, kaldı ki Atatürk ü mü eleştirecekler. Gülmek lazım onlara, sokak ağzı ile kimse bunu denemesin. Denediği anda çok komik duruyor çünkü. *** Paşa oturduğu yerin üzerine çıktı. Tam yanında Ankara Milletvekili Hacı Mustafa Efendi vardı. "Efendiler! İçinde bulunduğumuz acil şartlara rağmen, safsatayla, nazariyatla vakit geçirdiğimizi görüyorum. Hâkimiyet ve saltanat, hiç kimse tarafından, hiç kimseye, ilim icabıdır diye, müzakere ile, münakaşa ile verilmez. Hâkimiyet ve saltanat, kuvvetle, kudretle, zorla alınır. Türk milleti de hâkimiyet ve saltanatını, isyan ederek, bilfiil kendi eline almıştır. Bu olmuş bitmiş bir durumdur. Söz konusu olan, millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız meselesi değildir. Mesele bu olmuş bitmiş durumu ifadeden İbarettir. Bu her halde olacaktır. Burada toplanan Hacı Mustafa Efendi, Meclis ve herkes, meseleyi böyle görürse, fikrimce uygun olur. Aksi takdirde yine hakikat usulünce ifade olacaktır..." Eliyle işaret etti: "..Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir." * Enfes. :))) Yorumun için Eline sağlık sağolasın! Okuduğun, yorumladığın ve yanımda olduğun için ayrıca teşekkür ederim! :)
6 sonraki yanıtı göster
Gamze Ö. okurunun profil resmi
Ben de Adem paşkanım gibi gördüm ve kayda aldım:)))
Gamze Ö. okurunun profil resmi
Murat, senin Atatürk hakkında incelemelerinin her biri sitenin efsaneleri arasına giriyor. Yazıya tüm duygu ve düşüncelerini ruhunu katıyorsun herhalde çünkü okurken sadece bir yazı okumuş hissi uyandırmıyor bende. https://1000kitap.com/Sun35 arkadaşın yorumunda belirttiği gibi incelemeyi kürsüden okuyormuşçasına hissettim resmen. Sanki o anları yaşıyorum; Lozan'a, Kocatepe'ye, 1. Meclis'e, Samsun'a ışınlanıyorum böyle içim umutla, heyecanla doluyor ve sonra da gerçekliğe sert bir dönüş! Yaşasın şizofreni demekte haklıyım işte! Biz milletçe görselliğe önem veriyoruz, görsel hafızamız ve algımız daha gelişmiş. Bu yüzden son derece şekilci bir millet olduk çıktık! Arabalara Atatürk'ün sözlerini, resimlerini, imzasını yapıştırmakla, kurumlara resimlerini asmakla, parklara, meydanlara, caddeler vb. heykellerini dikmekle Atatürk'ü seviyoruz, sayıyoruz ve onun izinde gidiyoruz sanıyoruz! Onu tanımadan, yaşadıklarını ve içinde olduğu dönemi öğrenmeden peşin hükümlerle sürdürüyoruz hayatımızı! Ben öğrenciyken hep aynı bilgiler her sene baştan ezberletilir derinlere inilmezdi. Bunu çok sonradan farketmiş biri olarak şikayet ederdim ama şimdiki yetişenlere bakınca görüyorum ki o zamanlar yine iyiymiş: youtube.com/watch?v=tov80gj... Atatürk etkisi, sadece Türkiye'ye değil tüm dünyaya yayılmış bir etkidir. Hem de öyle bir etkidir ki, aynısının ne bu ülkede ne de emperyalizmin pençesine almak istediği diğer ülkelerde tekrarlanmaması garanti altına alınmıştır. Günümüzde tarih ya hiç öğretilmiyor ya da birilerince şekillendirerek törpüleyerek öğretilmiş gibi yapılıyor. İnsanlara 'Bakın Atatürk hiçbir şeyi tek başına yapmadı, memleket ona o kadar da borçlu değil, yanında bir sürü insan vardı' dedirtmekle başlayıp yavaş yavaş unutturma peşindeler onu. Askeri deha, iyi komutan olarak çok isim sayarsın; sonuçta hepsi düşmanı ülke topraklarından kovmak istiyor. Peki ya sonrası? Ülkeyi kim, ne şekilde yönetecek, halk savaş yaralarını nasıl saracak, insanların karnı neyle doyacak, çoook gerisinde kaldığımız çağa nasıl ayak uyduracağız başka kimsenin kafasında bu sorulara cevap yoktu. Başlangıç tarihi 19 Mayıs 1919 alırsak vefatına kadar 19 senede askeri, siyasi, ekonomi, eğitim, sanayi, tarım, ticaret gibi alanlarda ön ayak olduğu işler, en az 50 sene sürecek icraatlar normalde. 80 seneyi geçti, biz ondan kalanlara ne kadar sahip çıkabildik, ülkenin şu anki haline bakınca anlaşılıyor. Resimlerine bakmaya utanıyorum ben şahsen, emanetini hakkıyla koruyamadık! Daha neler neler yazardım da burada bitireyim... Emeğine, ruhuna, eline koluna sağlık..
fazi okurunun profil resmi
Uzun uzun yaz, yaz da okuyalım derken tam da bunu kastetmiştim. Okudukça okuyası geliyor insanın hele ki konu Atam olunca :) Fikirlerini anlamak için çok yolumuz var, çok okumamız bir o kadar da çok düşünmemiz gerekiyor... Cumhuriyet'i, devrimleri, ilkeleri anlamak gerek Mustafa Kemal'i anlamak için. Anlamak yetmez, anlatmaya da çalışacağız tıpkı senin yaptığın gibi. Emeğine sağlık sevgili arkadaşım...
Fırat Çevik okurunun profil resmi
Türkiye de Radikal İslamcı kesim Anti Kemalist düşünceyle yaşıyor. Bunu Tarihsel olarak ele alırsak şayet Cumhuriyet Rejimine geçiş sürecinden önce 1299-1923 yılları arasında yaşamış olan Mutlak Monarşi ile yönetilen bir coğrafyadan bahsediyoruz. Genç Cumhuriyet ilan edildikten sonra 1925 yılında yaşanan Tarih Literatüründe Genç hadisesi bilinen adıyla Şeyh Sait isyanı gerçekleşti ve bu isyan Radikal İslamcı grupların gerçekleştirdiği bir isyandı. Aradan 5 yıl geçmeden bu sefer Dinci güruh İzmir Menemen,de ortaya çıktı. Teğmen Mustafa Fehmi Kubilay Ve bekçi Hasan ile Şevki şehit oldular. İsyancıların elinde Kuran yaprağı olan süngüler vardı. Şapka kanununa karşı gelen ve bu yüzden idam edilen İskilipli Atıf hoca ve yine İstiklal Mahkemelerinde idam edilen kişiler mevcut. Verebileceğim bir sürü örnek mevcut. Yazar Sinan Meydan hakkında ise bana göre objektif ve gerçekten Tarih bilinci olan bir kişi değil. Ekonomi noktasında ise bence Murat arkadaş Ziya Gökalp,e yer veemeliydin. Neden diyecek olursan Şayet Aslında cumhuriyeti kuranların hiçbirisi doktriner kişiler değildir. Hemen hemen hepsi Islahat, Tanzimat, Meşrutiyet eylemlerini bilen ve 1789 Fransız İhtilali’nden gelen “Akıl Çağı”na geçiş anlayışı ile Atatürk sistemi Cumhuriyete dönüştürmüşlerdir. Bu anlayış içindeki dönemde bütün Türk Liderler arasında, ekonomik sistemi öne alan tek kişi, Ziya Gökalp’tir.Ziya Gökalp’in 1917 yılında Rusya’da Çarın devrilmesi ve Lenin’in temel anlayışı olan kapitalizmi geliştirme ve bunun devlet kapitalizminin tesis etme düşüncesi ideolojisinden değil Osmanlı toplumunun gerek siyasal gerekse ekonomik yapısının geri kalmışlığından kaynaklanmıştır. Yani, Osmanlı imparatorluğu feodal yapısının kendi kendine kapitalizm aşamasına gelemeyeceğini öngören Ziya Gökalp daha önce üst yapıda ( sosyal yapıda ) reformlar önerdi ama bunun yanında Leninist formül olan devlet kapitalizmini ısrarla öne sürmüştür.Türkiye dünyada karma ekonomi düzenini yaygın olarak uygulayan ilk ülkelerden birisidir, öte yandan ülkemizde karma ekonomi düzeninin doğmasına doktriner görüşler değil fakat hızlı gelişme ihtiyacı, çağdaş uygarlık düzeyine tüm kaynaklan kullanarak süratle yaklaşma gereği sebep olmuştur.Özzel teşebbüsün diğer bir deyişle, tek başına Türk toplumunun amaç aldığı hızlı gelişmeyi sağlamaya yeterli olmaması kamu sektörünün doğrudan doğruya üretim faaliyetlerinde bulunmasını gerektirmiştir. Kısaca , buradan çıkarılacak önemli sonuç salt kapitalizmin ya da salt devletin başarısız olacağı kaçınılmaz olduğudur. Başarılı bir ekonomik sistemin: 1)Emek=ücret ilişkisinin olması , Kıtlıkları ve bollukları saptayacak ve yönlendirecek fiyat mekanizmasının varlığı,Üretim yapacak birimlerin özel sektör ile birlikte kamu sektörüyle yürütülmesi gereği önemli bir iktisadi realitedir.Kısaca, bu ekonomik sistemde temel şart piyasa mekanizmasının muhafıza edilmesi ve devletin özel sektörle birlikte çalışması (Lenin-Roosevelt- Atatürk modeli) Bunun en çarpıcı başarısını Mustafa Kemal Atatürk’ün uyguladığı devlet kapitalizminde( karma ekonomi görmekteyiz. Çok uzattım bu arada Sivas Çimento Fabrikasın da uzun süre görev yapmış bir kişi olarak Şunu söylüyorum 1938 yılında Yapılan bu fabrika bölgesel ekonomik güdümleme politikaları kapsamında kurulmuştur ve mükemmel bir yatırımdır. 2015 yılında Brezilyalı Votorantim Çimento 125 milyon€ yatırım yapmıştır.
Murat Ç okurunun profil resmi
Okudum, detaylı olarak eve geçince cevap yazıcam. Eline sağlık, görüşüne sağlık. Sinan Meydan'ı dediğim gibi kalemşör olarak görmekte fayda var. Olumsuz bir yorumunu bulamazsın. Ama seviyorum o ayrı. :) Devletin kuruluşunda bir çok şeye Atatürk 'ün el attığını görürüz. Bu bilmesinden ziyade zorunluluk. Çünkü bilen kadro yok. Yoktan var etme çabası böyle bir şey. O da bunun bilincinde olduğu için, ilk adımı atmak hep ona mahsus olmuş. Eve gideyim daha uzun yazıcam, teşekkür ederim tekrardan. :)
1 sonraki yanıtı göster
Ebru Ince okurunun profil resmi
#SPOİLER'ına kurban :))
Murat Ç okurunun profil resmi
Bana bay spoiler derler... 😎 :)
15 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.