Bu şundan ileri gelir: “Sıradan” fakat zeki olan bir insan, yenilik doğurabilen yetenekte olsa bile, kendi kendini yiyerek, büyük bir ümitsizliğe düşer. Hayattaki konumuna razı olmak isterse, ezilmiş gururunun duyguları ile kendisini zehirler. Bundan başka biz, en yüksek bir sınırı göz önünde tuttuk. Çoğunlukla, zeki olan bu aracı sınıfın, her
Anlatıbilim Açısından Budist Sinema: Yeni Bir Türe Doğru mu?
Budizm’in sürekli olarak, bir din değil bir felsefe olduğu ileri sürülür. Bireysel düzlemde böyle olabilir, ancak kurumsallaşmış bir ideoloji olması dolayısıyla dinsel niteliği bulunuyor. Budizm, yaşamı acı ile tarifler. Bir tanrı inancı olmayan Budist ideolojiye göre, Buda, insanın içindedir. Bu özellik doğuştan gelir. İçimizdeki Buda kimileri
Reklam
İyi bir filozof olabilmek için gereken tek şeyin hayret etme yeteneği olduğunu söylemiştim değil mi? Daha önce söylemediysem işte şimdi söylüyorum: iYİ BİR FİLOZOF OLABİLMEK İÇİN GEREKEN TEK ŞEY HAYRET ETME YETENEĞİDİR. Küçük çocukların hepsinde bu yetenek vardir. Yok bir de olmasaydı! Çünkü çocuklar doğduktan birkaç ay sonra yegyen bir gerçeklikle karşı karşıya geliverirler. Büyüdükçe hayret etme yetenekleri kaybolur gibi olur. Neden böyle olur acaba? Sofi Amundsen biliyor mu bu sorunun cevabını? Yani, küçük bir bebek konuşabilseydi, bize, ne ilginç bir dünyaya gelmiş olduğunu anlatırdı. Çünkü görürüz ki bebekler konusamasalar da, parmaklarıyla etrafındaki şeyleri gösterir, odadaki nesneleri merakla tutmaya çalışırlar. Birkaç kelime konuşabilecek yaşa geldiğinde, çocuk bir köpek görüşünde durup, "hav hav der. Bebek arabasında bebek köpek gördüğünde ellerini ayaklarını oynatıp yerinde zip zip zıplayarak nasıl "Hay hav! Hav hav!" dediğini gördüğümüzde, sırtinda yaşanmış epeyce yıl taşıyan bizier, bebeğin bu coşkusunu biraz abartılı buluruz. "Tabi, tabii" deriz çok alışkın bir tavırla, "hav hav" işte Ama sen şimdi güzel otur arabanda bakayım. Biz bebek gibi heyecanlanmayız, çünkü çok köpek görmüşüzdür o güne dek. Bebek, köpek gördüğünde aklı başından gitmeyecek bir hale gelene kadar, belki yüz kez daha tekrarlar bu çılginlik gösterisini Ya da bir fiil, veya bir su aygırı.Ancak çocuk konuşmayı ve de felsefî düşünceyi bile daha tam öğrenmemişken dünya bir alışkanlık haline gelir.
Uzun ama muazzam bir alıntı (Başka Bir Kıza Bakma Meselesi)
Peki, kadının empati konusundaki bu yeteneği doğuştan gelen bir özellik miydi yoksa sonradan kendisinin geliştirdiği bir yetenek mi? Aslında her ikisinin de katkısı olmakla beraber, yapılan çalışmalar kız çocuklarının bu konuda çok kuvvetli bir güdü ile doğduklarını göstermektedir. Örneğin yeni doğmuş bebeklerde yapılan bir çalışmada bebeklerin
Kimsin sen insan?
Aç gözlerini, zayıf ve kibir dolu insan, toz zerreciğinin üstüne güçlükle tırmanan zavallı karınca; kendi kendine özgür ve büyük olduğunu söylüyorsun, kendi kendine saygı duyuyorsun, hayatı süresince o kadar aşağılık olan sen, ve kuşkusuz alay etmek için, gelip geçen çürük bedenini selamlıyorsun. Ve sonra sanıyorsun ki, büyüklük adını verdiğin bir
3.bölüm * Karanlıkta bakterilerin saçtığı ışık, ay ışı yukarıdan vurduğunda mürekkepbalığının siluetini yırtıcılardan gizliyor. Bu hayvanın gölgesi yok. (…) Embriyologlar Hawaii kısa kuyruklu mürekkepbalığına, mikrobiyologlarsa ışıldayan bakterilerine aşinadır. Ancak aralarındaki ortaklık, daha önceleri bütünüyle göz ardı ediliyordu. (…) Her
Reklam
18 öğeden 11 ile 18 arasındakiler gösteriliyor.