Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hiçbir Şey İçin, Artık Çok Geç!
-Neden, çift olarak satın almak zorundayım? Asla diğer eşini giyemeyecek ki? Niye kusurumuzu, engelimizi böyle bir satış yaparak yüzümüze vuruyorsunuz ki? -Beyefendi, tek olarak ayakkabı satılmaz. Lütfen zor durumda bırakmayınız beni, alacaksanız çift olarak almak zorundasınız! Lütfen. -Hayır, almayacağım, teşekkür ederim. Bir tanesini hiç
238 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 günde okudu
Puslu Sözlük
İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor... İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202048,2bin okunma
Reklam
Savaşta güçlüler güçsüzleri, barışta da zenginler fakirleri köleleştirir. Yaşamak için çalışmak zorundayız, fakat bize o kadar düşük yevmiye veriyorlar ki, resmen ölüme terk ediliyoruz. Biz onlar için bütün gün eziyet çekerken onlar kasalarına altın yığıyor, bu arada çocuklarımız vakitsizce çöküyor ve sevdiklerimizin yüzü katılaşıp canavarlaşıyor. Üzümleri biz eziyoruz, şarabı başkaları içiyor. Darıyı biz ektiğimiz halde tabaklarımız bomboş. Zincirlerimiz olduğu halde kimsenin gözü onları görmüyor, köle olduğumuz halde insanlar bizi hür sanıyor.
“Yaşamak için çalışmak zorundayız, fakat bize o kadar düşük yevmiye veriyorlar ki, resmen ölüme terk ediliyoruz.”
Sayfa 15 - Can YayınlarıKitabı okudu
Şu sabahki bahsettiğim biz bu işe nasıl başladık anlatayım mı? Çok ilginizi çekecek... Yani tabii çekirdekten zaten biz bu işin içerisindeyiz baba mesleği de, ben küçüktüm daha, hazırdan yiyorum.. Neyse biraz büyüdüm hem okul, hem kendi gelişimim vs, hem de babamların yanına takılıyorum yardım etmeye çalışıyorum.. Fakat abim bana hiç
O iyi insanlar, o güzel atlara binip gittiler…
Sinema sanatçısı Münir Özkul anlatıyordu: “Mühendislik Fakültesindeyken okula yakın bir yerde bir matbaacı arkadaşım vardı. Kendi cebinden kitaplar basar, insanlar okusun diye uğraşırdı. Bugün gelirken ona rastladım. İşleri bozulmuş, kapatmak zorunda kalacakmış matbaayı..” Hani o eskilerden can alıcı sahne var ya, Münir abimiz “Sen değil, ben büyüğüm ben!”, der. İşte yine o sahnelerden birinde gün bitiminde herkese yevmiyeler dağıtılır, fakat Münir’e 10 yevmiye verilir. Bu ve diğer sanatçıların yevmiyeleri o gece toplanır, o zor durumda olan matbaacıya verilir. O matbaacı merhum Tarık Akan’dır.. Bugün Tarık’ın vesilesiyle o matbaa halen çalışıyor ve geçtiğimiz gün 20.000 adet kitap basılıp tüm ülkedeki okul kütüphanelerine yollandı. Dağıtılan 20.000 adet kitabın ismi ise
Nutuk
Nutuk
‘tu.. Yaşar Kemal’in de söylediği gibi; “O güzel insanlar atlarına binip gittiler”.. Bugün Münir Özkul’un doğum günü anısına bunu paylaşmak istedim. Aramızdan ayrılan bu güzel yürekli sanatçılarımıza rahmetle... #15Ağustos1925🎂
Reklam
120 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
ANTON ÇEHOV & HAYATIM
Selam arkadaşlar Bir Anton Çehov eseriyle geldim. Anton Çehov'dan okuduğum kaçıncı eser saymadım ama her seferinde hayran olduğum bir yazar. Eleştirel bakış açısı, dünyaya ve çalışma hayatına bakış açısı beni hep etkiliyor. Düşünmeye itiyor. Vanya Dayı eseriyle konu bakımından benzerlik gösterse de Hayatım eserinde çalışma hayatını, işçi
Hayatım
HayatımAnton Çehov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20191,920 okunma
316 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
İşçinin çilesi bitmez
Geçmişten günümüze gelene kadar hep aynı senaryo, işçi elinden geleni yapar ama işveren daha fazlasını ister, peki işçi hakkını isteyince her zaman işin rengi değişir. Eli kolu mahkumdur evinde bakmakta olduğu bir ailesi vardır, hiçbir olumsuzluğa ses çıkaramaz çünkü işini kaybedecek korkusu vardır her zaman, bu korkuyu tehditkâr tutumu ile işveren sağlar. Bu sorunlar hiçbir zaman bitmedi yıllar sonra da bitmeyecek gibi gözüküyor. İşte John Steinbeck tam olarak bunu bize tam anlatmaya çalışmış, gayet anlaşılır, sade bir dille güzelce anlatmış. Bu kitap her işçinin kalbine dokunur kesinlikle. Kitaba gelecek olursak yevmiye olarak çalışan bir grup elma toplayıcıların ücretinde düşüklüğe gidilmiştir, komünist parti üyesi olan Mac ve Jim bu olayı duyar duymaz hemen oraya gidip işçilerin haklarını araması için grev yapmayı planlarlar. Peki her şey onların istediği gibi mi gidecek yoksa yıldırılmaya, caydırılmaya mı çalışılacaklar. İşçilerin örgütlenmesi, bir arada hareket etmesi her şeyi çözecek mi? Bu uğurda ölümlerin, yaralanmaların, korkup kaçanların, fazla ücret vaadinde bulunup grevden vazgeçmelerini isteyen grupların, tehditlerin, açlık çekenlerin, davasını ne pahasına olursa olsun satmayanların ama 3-5 dolar için hemen cayanların, polise, devlete, bütün medyaya direnenlerin, bu uğurda malını kaybedenlerin, kısacası işçinin aleyhine olan herşeyin anlatıldığı bu kitabın bütün işçiler, işçi haklarını savunan, işçileri farklı sınıfa koymayan herkesin okuması, okuması gerektiğini düşünüyorum. Şimdiden keyifli okumalar.
Bitmeyen Kavga
Bitmeyen KavgaJohn Steinbeck · Sel Yayınları · 20165,9bin okunma
Ben halktan yanayım, köylüden yanayım, dar gelirli memurdan yanayım, soyguncudan, hırsızdan yana değilim. Bize solcu diyorlar, ne var solcuysak? Yaşamımı görüyorsun Mustafa Efendi, şurada sessiz sessiz kitabımı okuyorum, yazımı yazıyorum, kimsenin işine karışmıyorum. Aramızdaki yoksullara da elimden geldiği kadar yardım etmeye çalışıyorum. Ya sana ne demeli? Koğuşta içki içersin, kumar oynatırsın, on kuruş yevmiye ile fakir fukarayı çalıştırırsın, onların yaptığını dışarıya satar para kazanırsın.
Yeter
İki hafta önce, eski çalıştığım restoranta Yeter adında bulaşıkçı bir teyze geldi. Extra yani yarım gün ya da tam gün ( 6 yada 12 saat ) 50-25 tl yevmiye için. Aslen Tokatlıymış, Sivas'ın bir köyüne gelin gitmiş. Ondan önce dört kardeşi doğumda öldüğü için annesi "Yeter artık, bu da ölmesin." diye adını Yeter koymuş. Anlatırken
Reklam
Dokuz gün önce, 309 yıllık bir yabancının kesesinden çıkan şu sikkeyi yine böyle parmaklarının arasında evirip çevirirken, yaşanmışın bıraktığı kaydın tutkusuyla "Şu bana verdiğin akçe," demişti gezgin Al-Mina'ya. "Kim bilir kimlerin elinden geçti, kimlerin kesesine girip çıkarak bana kadar geldi? Dile gelse ve anlatabilse." Anlatmıştı işte. Bir maaş, bir yevmiye, bir emeğin karşılığı, bir para üstü olduğunu. Elden ele nasıl geçtiğini, düştüğünü, kaybolduğunu, bulunduğunu, aynı keseye iki kez girdiğinin de vaki olduğunu. Sikkenin evleri vardı ve kilise arşivcisi, bir gözün üzerine bir kusurun nasıl indiğini öğrendiğinde kader gerçekleşmişti. Ama Colosseum'a büyük yıldırım düştüğü esnada meselâ III. kapı VIII. sıra I numaralı koltukta kimin oturduğunu hâlâ öğrenememişti. Bir anlatıda onu yazana bile saklı kalan yanlar vardır.
Sayfa 587Kitabı okudu
Dokumacı, “savaşta,“ diye karşılık verdi, “güçlüler güçsüzleri, barışta da zenginler fakirleri köleleştirir. Yaşamak için çalışmak zorundayız, fakat biz o kadar düşük yevmiye veriyolar ki, resmen ölüme terk ediliyoruz.
493 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.