Baban Mustafa Han'ın ve benim şu halim sana ibret olsun. Biz vezirlerimize teslim olduğumuz, her işi onlara bıraktığımız için senin şu an çıktığın tahttan indik. Kendini vezirlerinin nüfuzu altına sokma. Her şeyi onlara bırakma, her daim işinin başında ol. Kendin gör, kendin anla. Bizi berbat ve perişan eden hallerden sakın. Akil ve ihtiyar ve umur görmüş, bu fena dünyanın türlü belasını çekmiş pirler ile daima meşveret eyle. Zalime şiddetli, mazluma adil ol. Sırrını ifşa etme ki keder ve nedamet gelmeye. Hayatım ve evlatlarım sana emanettir. Emanete sahip çık.
1
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut
Şimdi biz neyiz biliyor musun?
Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
Birbirine uzanamayan
Boşlukta iki yalnız yıldız gibi
Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
Ne kalacak bizden? bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim
Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
Bizden diyorum, ikimizden
Ne kalacak?
Atsız'ın Dostları ve Ziyaretçileri: Türk milliyetçiliğinin "uyutulma dönemi"nde Atsız'ın da faaliyetleri sınırlıdır. Günleri, yollarda ve Süleymaniye Kütüphanesi'nde geçmektedir. Tanıdıkların, kendisini merak eden Türkçülerin ziyaretlerinin de ardı arkası kesilmemektedir. Ya bilhassa öğle tatillerinde kütüphanede, ya da
Mamak Askeri Cezaevi. Ön hücrelerin havalandırması. Görünen her şey, bir gün, beş gün, beş ay öncesinin aynı. Duvarlar, tel örgüler, karşıda tepesi görünen kel bir dağ bozuntusu, tutuklular, askerler, gardiyanlar, subaylar. Korkunç bir farklılık var ama bugün. Görülmeyen bir farklilik bu. Sadece duyulan ve duygularla algılanabilen bir
"Hepimiz parlayan bir ay gibiyiz ama görünmeyen karanlık bir tarafımız da var."
-Halil Cibran
Kitabı gerçekten çok beğendim, her şeyiyle harikaydı. Okumaktan çok keyif aldım. Normalde 10 verecektim ama bir yıldızı az sonra spoiler kısmında bahsedeceğim sebepten dolayı kırdım yoksa 10 yıldızlık bir kitaptı bana göre. 3. kitabı okumak
"Her türlü teselli sözü bir ihanet gibi geliyor kulağıma. Parmaklarım alev alev yanıyor. Kâğıt tutuşacak, mektup yanacak diye çekiniyorum. Cehennemden betermiş, seni kazanmak için senden uzaklaşmak. Kırk senedir beklediğimdin, geç bulduğumdun, şimdi yoksun. Daha kaç sene bekleyeceğim Çöldeki kumlar kadar susuzum, gelişin nisan yağmuru olsun. Sözlerin kulaklarımda bala taze, kelimeler yıldız yıldız, cümlelerin mehtapların en şahanesi. Tebessümün geliyor gözümün önüne, vuslat gibi güzel bir sabah güneşi gülüşlerin. Biz birbiriyle genişleyen, kenetlenen ve sonsuzlaşan tek ruhuz. Nasıl bir pınarsın sen Şems? İçtikçe susadığım. Nasıl bir ateşsin sen ey Şems? Yandıkça serinlediğim. Sen görünüşte etten kemikten ibaret bir insan; ama bütün insanlığı kalbinde taşıyan. Senin yüzünü görmedikten sonra, varsayalım ki yüzlerce dünya görmüşüm, ne çıkar?"
İlk okuduğum Hüseyin Rahmi kitabı Gulyabani’ydi. Daha sonra Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç sonra
Gönül Bir Yel Değirmenidir Sevda Öğütür ve Mürebbiye … Hüseyin Rahmi Gürpınar, Servet-i Fünün döneminin bağımsız yazarlarındandır. Eserlerini Servet-i Fünun dönemi anlayışıyla değil de tamamen kendine has bir anlayışla kaleme almıştır ama
"Biz Oğuz'la ömrünün son dakikasına kadar kavga ettik; seviştik ve kavga ettik, " diyordur Uğur Ünel; hemen ardından da, kavga diye adlandırdığının bir tür coşku boşalımı olduğunu ekliyordur. "Müthiş gürültülü kavgalar, tartışmalar yaşardık: O bizim 'katharsis'imizdi. Kavganın sonunda müthiş bir de barışma olurdu. Hani, 'ölümü öp, Allah aşkına, ' denir ya. . . Oğuz da, 'herkes birbirinin ölüsünü öpsün,' derdi; barışılırdı," diye anlatır Sinan Ersan, o nabzı yüksek yaşam anlarını.
Merhum Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan Hocanın, "Babalarımızı, dedelerimizi kestiniz" diyen bir Ermeni'ye cevabı :
"Bir Ermeni ile bir yerde karşılaştıkta konuştuk. Türkçe konuşuyor. Siz bizim dedelerimizi kıtır kıtır kestiniz diyor. Ne zaman kesmişler dedim.
İşte babalarımızı dedelerimizi kesmişler diyor.
Ben durmadan soru
İnsanlar, birbirlerinden uzun mesafelerle ayrılmış yıldızlar gibi, kendi hususi boşlukları içinde dönen, hepsi yalnız, hepsi mahrem ve başkalarına kapalı birer dünyadır. Bir yıldız sönünce ondan uzaktakiler bir şey duymaz .
Merhaba kitap sever dostlar. Bugün sizlere @edayildzz._ 'ın kaleminden çıkan #hayalizi kitabı ile geldim. #zihnihüküm eseri ile tanışıp kalemine hayran kalmıştım. Bu kitabı da mutlaka okumalıyım dedim ve iyi ki okudum diyorum.
#kitabınkonusu
Buse ve Özge iki yakın arkadaştır. Hasan Özgen'nin erkek arkadaşıdır.
Olaylar Özge'nin annesinin hastaneye kaldırılması ile başlıyor. Özge'nin annesinin ölümü herkesi çok üzmüş ve Buse arkadaşını bu süreçte arkadaşını asla yalnız bırakmamıştır. Özge' nin sakladığı bir şeyler vardır. Tabi birde Hasan Bey' in ihaneti var. Cansu meselesi var.
Özge yaşadıklarından sonra kendi kabuğuna çekilmiş aşka olan güveni yıkılmıştı.
Kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan Özgr'nin karşısına Buğra çıktı. Peki Özge'ye iyi gelecek miydi? Özge yeniden aşka inanacak mıydı?
Kitap öyle bir yerde bitti ki biz okurlara haksızlık oldu diyordum ki devam kitabının çıktığını duymak beni rahatladı. En kısa zamanda onu okuyacağım.
Dostluk, arkadaşlık, aşk, ihanet ve aile bağlarının işlendiği harika bir kitaptı. Okumaya başladığınızda akıcı dili ve güzel kurgusu ile ne zaman bittiğini anlamıyorsunuz.
Keyifle okuyacağınız güzel bir kitap bırakıyorum sizlere. Gönülden tavsiyemdir.
Kitapla ve sevgiyle kalın...
Köln'de her yıl insan hakları haftası kutlanır. Her yıl kutlanır olmasını sağlayan, 2014 yılının ilk günlerinde kaybettiğimiz ve ömrünün sonuna kadar da insan hakları aktivisti olarak kalan Adnan Keskin dir. Adnan, 80`li yıllarda cezaevinden tünel kazarak firar eden ve ikinci firarından sonra yurt dışına çıkıp, ömrünün sonuna kadar Köln`de
Bu kitap. Bu kitap biraz farklıydı. Hissettirdikleri, belki de içinde yaşattığı o kargaşa çok güzeldi. Kitabı okurken eğleneceğimi sandım fakat büyüdüler. Sanki onlarla beraber bende büyüdüm. Yalnız hissettirmesi mi gerekiyordu bu kitabın, ya da eksik? Boğazım bitirdiğimde düğüm düğümdü. Çünkü hem bu kadar eksik hissettirip hem de bu kadar sevgi