Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
KUĞU AÇILIŞI: 1) Sen kuğusun çünkü geçirdiğimiz en güzel günden sonra çekip gittin. KUĞU AÇILIŞI: 2) ben kuğuyum çünkü “yıldızın parladığı an çekip gidişin 400 vuruşlu altın bir darbe!” diye yazdım.
". Her toplumdan bir dâhi çıkması için milyonlarca insan gerekir. İnsanlık tarihinde yıldızın parladığı bir ânı yaşamak için milyonlarca an yaşanmak zorundadır.."
Reklam
Her toplumda bir dâhi çıkması için milyonlarca insan gerekir. İnsanlık tarihinde yıldızın parladığı bir ânı yaşamak için milyonlarca an yaşanmak zorundadır.
280 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Zweig'ın bu eseri bazı önemli tarihi olayları ve tarihi kişilikleri anlattığı denemelerinden oluşuyor. Bize o tarihi an'ları anlatıyor. Kitap tam bir bilgi ve kültür şöleni. Denemelerin başlıkları şu şekilde; * Bizansın Fethi (29 Mayıs 1453) İstanbul'un fethini kısaca anlatıyor fakat Zweig'ın bu konu ile ilgili yararlandığı
Yıldızın Parladığı Anlar
Yıldızın Parladığı AnlarStefan Zweig · Cem Yayınevi · 19745,5bin okunma
İnsan hayatına pek seyrek olarak inmek alçakgönül'ülüğünü gösteren o büyük ân, kendisinden yararlanmasını bilmeyenlerden bu derece müthiş öç alır. O büyük ân, ürkekleri horlukla geriye iter.
Sayfa 132 - Cem Yayınevi 1974 BaskısıKitabı okudu
Tarih kitaplarında hemen de bir eşi bulunmayan muazzam bir hareket böylece başlıyor. Mehmet, büyük bir sükûnet içinde, hadsiz hesapsız yuvarlak odunlar getirtiyor, denizden çıkarılacak gemilerini çekmek için hareket eden birer kara tersanesi gibi kullanmak üzere, bunları marangozlarına verip kızak yaptırıyor. Beyoğlu tepesine tırmandıktan sonra yine kıyıya inen daracık patikayı elden geldiği kadar düzeltip işi kolaylaştırmak için binlerce işçi çalıştırılıyor. Bu hareketin, gemilerin dağları ve vadileri aşıp bir denizden öteki denize taşınmasını saklamaktan ve ilgiyi başka bir şeye çekmekten gayri bir amaç güttüğü yok. İşte böylece, düşman oyalandığı ve karadan, başka herhangi bir hücum olmadığı sıradadır ki; bol bol yağa batırılmış yüzlerce yuvarlak tahta tekerlek harekete geçiyor; bu dev silindirlerin üstündeki kızak ayaklarına oturtulmuş gemiler, bir yandan sayısız mandalarla çektirilerek, bir yandan da gemiciler tarafından itilerek, birbiri arkasından dağları aşacak. Gecenin karanlığı bütün görme olanaklarını ortadan kaldırır kaldırmaz bu mucize yürüyüşü başlıyor; yüce o'an herşeyde olduğu gibi büyük bir sessizlik, bütün zekice işler gibi hesaplı kitaplılık içinde gerçekleşiyor mucizeler mucizesi: ve bütün bir donanma, dağları aşıp Haliç'e iniyor.
Sayfa 22 - Cem Yayınevi 1974 BaskısıKitabı okudu
Reklam
Şiir de öyle ya, bir anıyı temsil eder, tekrarlanamayacak bir an'ı, yıldızın parladığı anlardan birini, özel olanı, yitik olanı, ki artık şiirde saklıdır, şiire kayıtlıdır o, şiirin de bir bellek sayılması bundandır.
Her toplumda bir dâhi çıkması için milyonlarca insan gerekir. İnsanlık tarihinde yıldızın parladığı bir ânı yaşamak için milyonlarca an yaşanmak zorundadır.
Fosforlu bir kurt, mavi-beyaz yanıp sönerek ilerliyor. Etrafta, karanlığın içinde kırlar, neredeyse güzel bir koku yayan, geniş bir gürültüsüzlük. Her şeyin huzur içinde olması beni kötü ediyor, ağır geliyor. Muğlak bir sıkıntı nefesimi kesiyor. Zaten seyrek giderim kırlara, bütün bir gün, hele üst üste iki gün geçirdiğim daha da nadirdir. Ne var ki bu sefer, şu an evinde bulunduğum bir dostum, davetini geri çevirmeme izin vermedi ve içimde bir sıkıntıyla, görkemli bir kutlamaya davet edilmiş çekingen bir adam gibi geldim ben de; sonuçta geldim ve çok memnunum, açık havayı, uçsuz bucaksız manzarayı sevdim, hoş bir öğle yemeği, akşam yemeği yedim; şimdi, karanlık gecede, ışıksız odamda, bu belirsiz yer içime sıkıntılar veriyor. Kaldığım odanın penceresi, bütün kırlar gibi belirsiz kırlara, gökyüzünde tek tük yıldızın parladığı, sesi duyulmayan, ama hissedilen bir rüzgârın yarıp geçtiği engin geceye bakıyor. Pencerenin kenarına oturmuş, dışarıda var olan evrensel hayat denen hiçliği seyrediyorum. Zaman nesnelerin görülebilir görülmezliğinden sol elimin yanında uzanan beyazımsı pervazın, kabuk kabuk kalkmış boyanın altında belli belirsiz pütürlü tahtasına dek her şeye, hafif bir kaygı olarak sindi.
Sayfa 81 - Olaysız Bir Özyaşam Öyküsü, 50 H.K. Başlangıç metni, 24 Mart 1930Kitabı okudu
birazcık tanrıbilim
Ben kendi deneyimlerime, ayrıca okuduklarıma dayanarak insanları iki ana tipe ayırarak bunlardan birine ussal, ötekisine dindar tip diyebilirim. Bu pek kaba şemaya uyarak bir düzene sokabilirim dünyayı. Ama böyle bir yola başvurarak sağlanacak düzen, kuşkusuz ancak bir an için geçerliliğini koruyor, sonradan dünya yine çözülmez bilmecemsiliğine bürünüyor. Dünyadaki olaylar karmaşasını bilip tanıma, karmaşanın içyüzüne vakıf olma konusunda yıldızın parladığı bir an sağlanacak bu sözümona düzenden daha fazla bir şeyin, kaosu (karmaşa) kosmos (evren) olarak tasarlama yanılgısına düşmeden arada bir yaşanacak bu kısa süreli küçük mutluluktan daha fazla bir şeyin bize bağışlandığı inancımı yitireli çok zaman oldu.
Sayfa 123Kitabı okudu
Reklam
İnsan hayatına pek seyrek olarak inmek alçak gönüllülüğünü gösteren o büyük an, kendisinden yararlanmasını bilmeyenlerden bu derece müthiş bir öç alır. O büyük an, ürkekleri horlukla geriye iter ve yeryüzünün bir başka tanrısı olan yılmaz yaradılışları ise ateşli kolları arasına alıp kahramanların gökyüzüne yükseltir.
Sayfa 132Kitabı okudu
Gözlerini kaybeden gezgin bilge, milyonlarca yıldızın yere dökülecekmiş gibi salkım salkım parladığı karanlık bir gecede yanında küçük bir prensle bir daha dönmemek üzere ayrılıyordu Meyafarqîn'den. Mir'in askerleri tarafından fark edilmemek için o gece yayan yürümeleri gerekiyordu. Kasım gözlerini kaybettikten sonra ilk defa yolculuk yapıyordu. Bu yeni duruma alışmasının hiç de kolay olmayacağının farkındaydı. Rüzgâra kapılmış bir yaprak gibiydi. Her an bir şeye çarpacakmış gibi hissediyordu..
yıldızın parladığı an çekip gidişin 400 vuruşlu altın bir darbe
64 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.