_Hayat, sürprizlerle dolu bir kumardır ve hayatın ne olduğunu sadece kumarbazlar bilir.
_Eğer cesur değilsen samimi olamazsın, sevemezsin, güvenemezsin, gerçeğin peşine düşemezsin. O yüzden önce cesaret gelir. Ve diğer her şey onu izler.
_Risk al. Belirsizlik deme; merak de. Güvencesizlik deme; özgürlük de. Bu güvencesizlik, hayatın
Dinin bana yararı yok. Başkalarının görünmeyene beslediği inancı, ben elle tutulana, gözle görünene besliyorum. Benim tanrılarım insan eliyle yapılmış tapınaklarda oturuyorlar, gerçek deneyimlerden oluşan bir çerçeve içinde inancım kusursuzlaşıyor, tamamlanıyor. Belki de aşırı tamamlanıyor; çünkü "Cennet'i yeryüzünde bulanların birçoğu, belki tümü gibi ben de, bu dünyada yalnız "Cennet"in güzelliğini değil, "Cehennem"in dehşetini de buldum. Dine kafa yorduğum ender zamanlarda, içimden inanamayanlar için bir mezhep kurmak geliyor; adı "Pedersiz Kardeşler Cemiyeti" olabilir, hiçbir mumun yanmadığı bir mihrap üzerinde, yüreğinde huzur olmayan bir rahip, kutsanmamış ekmek ve içinde şarap olmayan bir kadehle ayin yapabilir. Her şey, gerçek olabilmek için bir dine dönüşmek zorundadır. Agnostisizmin de, her inanç gibi ayini olmalı. O da şehitler verdi, onun da azizleri olmalı; kendini insanoğluna göstermediği için Tanrı'ya her gün şükretmeli. Ama ne inanç ne de agnostisizm, benim dışımda kalan şeyler olmamalı. Simgelerini ben yaratmış olmalıyım. Ancak kendi biçimini kendi yaratan bir şey tinsel olabilir. Eğer sırrına kendi içimde varamıyorsam, hiç varamayacağım demektir. Eğer zaten bulamamışsam, hiçbir zaman bulamayacağım demektir.
Nasıl yaşamıştım acaba ben onsuz?
"Senin için yanıp tutuşuyorum" dedi boğuk bir sesle. "Sü-rekli seni istiyor canım. Parmaklarını şıklatsan sertleşiyorum." Aralık ağzımdan çıkan nefesimi soluyarak dilini altdudağımın kenarında gezdirdi. "Geldiğim zaman senin için geliyorum. Senin yüzünden, ağzının, ellerinin ve o doymak
Heinrich Böll'den okuduğum ikinci roman. Kendine has bir kalemi var. Eleştiri ağırlıklı ve psikoloji, duygu yüklü. 1972 Nobel edebiyat ödüllü olan yazarın
Palyaço eseriyle tanıştım ve bu eser dini eleştri sebebiyle zamanında yasaklanmştır. Yazarımız
Trenin Tam Saatiydi eseriyle beraber bu sefer ikinci dünya savaşında bulunan kendi ülkesini eleştirmiş ve
Apateizm nedir?
.
Okuyup öğrenince çok şaşıracaksınız.
.
En sade tanımı ile Apateizm, Tanrı inancına karşı ilgisizliktir. Apateistlere göre Tanrı’nın varlığının veya var olmamasının insan yaşamı için önemi yoktur. Bu yüzden apateizm bir inanç değil, inanca karşı bir tutumdur.
.
Apati (ilgisizlik) ve teizm (Tanrı inancı) kelimelerinin birleşiminden
“Oysa kapattığım kapıları
cennet dahi olsa
bir daha açmayacağımı bilmiyordun.” (s. 20)
Bir dost tavsiyesi üzerine tanıştım
Sudan Mürekkep ile. Şiirden anlayan insanlar olmalı etrafımızda, olmalı ki güzel tanışıklıklara vesile olsunlar. “Tamam,” dedim. “En kısa sürede inceleyeceğim.” Bir sayfa iki sayfa bakayım derken bir de baktım kaybolup gitmişim
Sana göre gelecekteki hazların bir kıymeti yok. Sence haz peşin, yakında ve ulaşılabilir olmalı. Cennetse ileride, uzakta ve ulaşması şimdilik zor. Bu yüzden seni cezbetmiyor. Cehennem seni korkmutuyor, oraya şimdilik girmediğin için.
Açlarla güreşmeği büyük bir zafer sayan, Kafkasya-dağları'nda çığ gibi yuvarlanan Düşman üç ay içinde girmişti Erzurum 'a, Canlar dayanmıyordu bu uğursuz duruma.
El-oğlu geziyordu sevinçle Erzurumda, Dağları biz yarattık gibi hepsi kurumda. Hepsi de mala, cana, nâmûsa el atıyor, Türk gözüne bu hâller diken gibi batıyor.
Birgün geldi
Ben, eden bulur karşılığı peşindeyim, bulamazsam kendimi yok etmem lazım. Hem bu karşılık ileride, sonsuzlukta değil, hemen burada, yeryüzünde olmalı; bunu gözlerimle görmeliyim. İmanım vardı, görmek de isterim; o ana kadar ölürsem diriltsinler beni, çünkü her şey bensiz olursa acınırım doğrusu. Hayatta işlediğim suçların, çektiğim acıların