15 yaşında yanılmak normaldir.
Yetişkinler gibi havadan sudan konuştuk ama birdenbire şaşkınlık ve sevinçle anladım ki kalbimdeki boşluğun ve keyifsiz geçen günlerimin tek bir nedeni varmış: Andrée'nin yokluğu. Onsuz yaşamak, yaşamak değildi artık. Matmazel Villeneuve yüksek sırtlı sandalyesine oturduğunda bir kez daha düşündüm: "Andrée olmadan yaşayamam artık." Sevincim eleme dönüştü: "Peki ama," dedim kendi kendime, "o ölürse ben ne yaparım?" Sıramda oturuyor olurdum, müdire hanım sınıfa girer ve ciddi bir sesle: "Dua edelim çocuklarım, Tanrı dün gece küçük arkadaşınız Andrée Gallard'ı yanına aldı," derdi. "Pekâlâ! Çok, basit," diye karar verdim, "oturduğum sıradan kendimi yere bırakır, ben de ölürüm." Ölüm düşüncesi beni korkutmuyordu zira cennetin kapısında hemen buluşacaktık.
bir korku, fobi, panik atak ya da takıntılı düşünceyle boğuşuyorsanız, içsel yaşamınızın hapishanesinde tutsak olmanın nasıl bir duygu olduğunu çok iyi biliyorsunuzdur. kendi içinizde geçirdiğiniz zorlu zaman (sürekli endişelenmek, baskın duygular, sinir bozucu hisler) duruşma ya da mahkumiyet olmadan verilmiş bir müebbet hapis cezası gibidir. korku ve endişeler, gününüzü ve yaşamınızı sınırlandırarak dünyanızı küçültür ve canlılığı yok eder. bu şekilde yaşamak çok yorucu olabilir. bir yol bulmak, düşündüğünüzden daha kolaydır. sadece başka türlü bir müebbet hapis cezanızı çekmelisiniz; en kötü korkularınızın yarattığı cümleyle... bu cümle muhtemelen çocukluğunuzdan beri sizleydi. bu cümle, yüksek sesle de söylense sessizce de ifade edilse umutsuzluğunuzu derinleştirir ancak diğer yandan sizi hapishane kapısından çıkarıp yeni bir anlayış ve çözüm dünyasına da götürebilir. işte bu cümleye, çekirdek cümle denir. çekirdek cümle haritanız, gömülü hazinenizin yerini bulmak için bir araçsa çekirdek cümleniz de oraya vardığınızda bulduğunuz elmastır.
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
Yaşam hakkında, tüm zamanlarda en bilgeler hep aynı yargıya varmışlardır: d e ğ m e z . . . Her zaman ve her yer de aynı ses duyulmuştur ağızlarından, — kuşku dolu, efkâr dolu, yaşam yorgunluğu dolu, yaşama karşı direnme dolu bir ses. Sokrates bile demişti ki ölürken: “ yaşamak — uzun süre hasta olmak demek: kurtarıcı Asklepios’a bir horoz borçluyum.” Sokrates bile bıkmıştı. — Neyi k a n ı t l a r bu? Neye i ş a r e t e d e r bu? — Eskiden denilmişti ki, (— ah, dediler bunu, hem de yeterince yüksek sesle ve bizim kö tümserlerimizden önce!): “Burada her halükârda bir hakikat payı bulunmalı! Consensus sapientum,* hakikati kanıtlar.” — Bugün de hâlâ böyle mi konuşacağız? h a k k ı m ı z var mı buna? Burada her halükârda bir h a s t a l ı k payı bu lunmalı” — b i z de yanıt veriyoruz: bu tüm zamanların bilgeleri, onları önce bir yakından görmeli! Belki hepsi de ayaklarının üstünde sağlam duramıyorlardı artık? geç? sal lantılı? dekadanlar? Yoksa bir karga gibi mi görünür bilge lik yeryüzünde, en ufak bir leş kokusuyla heyecanlanan?... *Bilgelerin görüş birliği
Sayfa 11
SANAT ADAMI ATSIZ RUHLARA İŞLEYEN ŞİİR. Atsız'ın sanat hayatı şiirle başlar. Biz de onun şiiriyle başlayalım.
Yaşam hakkında, tüm zamanlarda en bilgeler hep aynı yargıya varmışlardır: Değmez... Her zaman ve her yerde aynı ses duyulmuştur ağızlarından, — kuşku dolu, efkâr dolu, yaşam yorgunluğu dolu, yaşama karşı direnme dolu bir ses. Sokrates bile demişti ki ölürken: "Yaşamak, uzun süre hasta olmak demek: Kurtarıcı Asklepios'a bir horoz borçluyum." Sokrates bile bıkmıştı. Neyi kanıtlar bu? Neye işaret eder bu? Eskiden denilmişti ki, (ah, dediler bunu, hem de yeterince yüksek sesle ve bizim kötümserlerimizden önce!): "Burada her halükârda bir hakikat payı bulunmalı! Consensus sapientum, hakikati kanıtlar." — Bugün de hâlâ böyle mi konuşacağız? hakkımız var mı buna? Burada her halükârda bir hastalık payı bulunmalı!" Biz de yanıt veriyoruz: bu tüm zamanların bilgeleri, onları önce bir yakından görmeli! Belki hepsi de ayaklarının üstünde sağlam duramıyorlardı artık? Geç? Sallantılı? Dekadanlar? Yoksa bir karga gibi mi görünür bilgelik yeryüzünde, en ufak bir leş kokusuyla heyecanlanan?
Ellerini kalçasından çekti. Göğüslerini okşamak için değil. Biraz önce yaptığı gibi vücudunu taciz etmek için değil. Sa- dece yüzüne uzanıp, büyük güce sahip iri elleriyle çenesini kibarca tutmak için. Onu öpmedi, siyah gözleriyle sadece baktı ve Sophie, böyle bir pozisyonda onun kölesi gibi hissetti. "Sen benim- sin." Bu kez kabul
Sayfa 148
Reklam
Geri127
280 öğeden 271 ile 280 arasındakiler gösteriliyor.