Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türk Derneğinde Yusuf Akçora haykırarak soruyordu : Türk hakanlarının hepsi, vahşi orduların korkunç başbuğlarından mı ibarettiler? Türk ordularının geçtikleri yerlerde ot bitmiyecek harabeler mi kalıyordu?
Yirmi dört yıl önce mahkemede Marksist olduğumu haykırdım. Bu, ümitsizlikten doğan bir isyandı. Bir nevi meydan okuyuş. O yalnızlık içinde bir şey olmak ihtiyacı. Yılları çeşitli “humiliation”lar içinde geçen, kucağında yaşadığı cemiyette hep yabancı muamelesi gören, bazen Türk, bazen şehirli, bazen insan olduğu için envai hakarete uğrayan
Reklam
Merhum Yusuf Akçora ile yaptığım bir konuşmayı hatırlıyordum: Bir zamanlar Tarih Kurumunun başkanı idi. Ben de Tarih Kurumuna çatmıştım ya, benimle görüşmek istemiş, kalkıp Erenköy’deki evine gittimdi. Tok sözlü bir adamdı. "Azizim Atsız Bey, bize ne diye hücum edip duruyorsun? Bizim gibi fukarâyi sâbirinden istediğin nedir?" diye söze
Yusuf Akçora, Atatürk'e sonsuz derecede güveniyordu. "Ona bir şey olacak diye ödüm kopuyor" demişti.
Sayfa 92 - Ötüken,2019Kitabı okudu
Zeki Velidi Togan'ın Hatıralarından şunları öğreniyoruz (s. 122-125): 1912-13 yıllarında Prof. Khwostov, genç öğrencisine İbn Haldun'un fikirlerini hülasa etmesini teklif etmiş. O da «devlet teşkilâtına ve milliyetin rolüne ait bahisleri» Kazan Üniversitesi Arkeoloji Cemiyetine sunarak bir tebliğ halinde özetlemiş. Ayrıca Yusuf Akçora'ya da yollamış yazıyı. Akçora yazıyı Türk Yurdu'na koymamış; Bilgi Dergisinde yayımlatmış. (1914, sayı 7) Muallim Cevdet «Tedrisat-ı İptidaiye» mecmuasında Velidi'nin görüşlerini tenkit etmiş. Cevdet Beyin itirazla karşıladığı düşünceler şunlarmış: «Teokratizm, Türkler için baş belası olan bir zihniyettir.» «Teokratizm, İslam camiasının öz sıfatı değildir. Biz garp medeniyetine iltihak ederken İslâmiyet de ona uymalıdır. Din ile hükümet tamamiyle ayrı olmalıdır.» Cevdet Beyin tenkitlerini göremedik. Elbette ki Islâmiyetle teokrasi arasında bir münasebet yoktur. İslâmiyet,. daha sonraki Hıristiyan yazarların da itiraf edeceği gibi bir nomokrasidir, yani kanunun (vahiy) hükümranlığıdır. Muhakkak olan şu ki, Bilgi Dergisinde yayımlanan bu makale Mustafa Kemal tarafından okunmuş ve beğenilmiş. 1930'da Çankaya'da Cumhurbaşkanı ile karşılaşan Velidi iltifata mazhar olmuş. 1922'de Ziyaeddin Fahri Bey de bu yazıyı takdirle zikretmiş.
Yusuf Akçura
Türk Derneğini Yusuf Akçora ismindeki Türk alimi kurmuş. Yusuf Akçora bey, Kazan Türklerinden bir Türk. Gençliğinde Türkiye'ye geliyor, harp okuluna giriyor. Harp okulundan subay çıkıyor. Yüzbaşı rütbesine kadar Osmanlı Ordusuna hizmet ediyor. Sonra Abdülhamit istibdadına karşı olduğu için Fizan'a sürülüyor, Libya'ya sürülüyor. Sonra oradan kaçıyor, Paris'e gidiyor, Sorbon üniversitesinde doktora yapıyor, oranın öğretim üyesi kadrosuna giriyor, daha sonra da Atatürk'le tanışıyor. Atatürk, Falih Rıfkı Bey'in Çankaya isimli eserinde 565 nci sayfada söylediğine göre, Yusuf Akçora beyle karşılaştığımda imtihan heyecanı duyuyordum diyor Atatürk. Ondan sonra hiç ayrılmıyorlar, beraberler.
Reklam
Türk Ocakları Buradan alıyor, Malazgirt zaferinden bahsediyor, ondan sonra 1908'de Türk Derneği'nin kurulduğundan, daha sonra Türk Yurdu Cemiyeti'nin kurulduğundan bahsediyor, daha sonra Türk Ocağı'nın kurulmasından bahsediyor. Peki bunları niye faşistlikle suçluyor anlamıyorum. Bunların faşizmle hiçbir alakası yok.'Bunlar kurulduğu, faaliyete
Yusuf Akçora dikkatini çeken bir olay anlattı. Biri Türk, biri Yunan iki eri birbirlerine sarılmış, uyurmuş gibi görmüş. Acaba birbirlerini boğazladıktan sonra, insanların kardeş olduklarını düşünüp kucaklaşarak mı ölmüşlerdi? Yoksa, aralarında artık hiçbir düşmanlık kalmayan iki insan gibi birlikte ölüme gitmek için mi birbirlerine sarılmışlardı?
Alfa
Tanzimat Peryodizasyon veya Periodizatsia
Yusuf Akçora, çok güzel soyutluyor: Hamit, Genç Osmanlıları’ın öğrencisidir.
Sayfa 303 - Mızrak YayıncılıkKitabı okudu
Abdürreşid İbrahim ve Yusuf Akçora gibi öncüler Osmanlı topraklarına geçerler. Türk dünyasının çeşitli yörelerinde her biri kendi başına da olsa Hürriyet, Himmet, Musavat, Kazak Anayasal Demokrat Partisi, Genç Tatarlar gibi siyasi parti ve dernekler kurulur. Meşrutiyetin ilan edildiği Rusya’da yapılan seçimlerde Rus Dumasına yirmi beş Türk seçilir. Ancak, ne içerde ne dışarıda ortak bir eylem çizgisi kuramazlar. Türk okumuşları arasında Ceditçiler-Kadimciler çekişmeleri giderek artarken sosyalist temayüller de gelişmeye başlar. Çeşitli yörelerde çıkartılan gazete ve dergilerin sayıları gittikçe artar. Bu yayınlarda ve ceditçi eğitim kurumlarında millîci-Türkçü temayüller gün geçtikçe belirginleşmeye başlar.
Reklam
Yusuf Akçora :
" Aç insanlar yumuşak hamur gibi istenilen şekil ve kalıba sokulabilir."
Yirmi dört yıl önce mahkemede Marksist olduğumu haykırdım. Bu, ümitsizlikten doğan bir isyandı. Bir nevi meydan okuyuş. O yalnızlık içinde bir şey olmak ihtiyacı. Yılları çeşitli “humiliation”lar içinde geçen, kucağında yaşadığı cemiyette hep yabancı muamelesi gören, bazen Türk, bazen şehirli, bazen insan olduğu için envai hakarete uğrayan
Aydın gençlerin en çok toplandığı yer «Türk Ocakları» idi. «Türk Ocakları» milliyetçilik hareketinin bir merkezi olarak kurulmuştu. O zaman istanbul'un en zengin kültür merkezi burasıydı. Burada fikir ve sanat tartışmaları yapılır, konferanslar verilir, toplantılar düzenlenirdi. Ocağın önderleri, memlekette milliyetçilik hareketinin kurucuları olan Ziya Gökalp, Ağaoğlu Ahmet, Yusuf Akçora, Doktor Hüseyinzade Ali Bey, Halide Edip, şair Mehmet Emin ve başkalarıydı. Ocağın başında ise, Hamdullah Suphi bulunuyordu.
29 öğeden 16 ile 29 arasındakiler gösteriliyor.