Ne iş yaptığımı sordular. "Çeviri yapıyorum, hikaye yazıyorum," dedim. Umduğum gibi, çeviriyi daha çok önemsediler. Biraz konuşunca sanata, özellikle edebiyata ne kadar yabancı olduklarını sezdim. Yazarların hepsini burjuva kökenli olmakla, polislikle, işbirlikçilikle suçluyorlar. Dergi yöneticilerini de. Belki de bunca saldırgan, katı olmalarının nedeni, böylesine düşman bir dünyada yaşadıklarına inanmalarındandır. İnsana inancı bir yana iterek insanı mutluluğa kavuşturmaya çabalamanın yarattığı çelişkiyi kavrayamıyorlar. Halka yayılacak geniş bir esenlik böyle soğuk bir kin halkasından nasıl kaynaklanabilir ki? Ama bizler de çoğu kere, aynı soğuk yüzü gösteriyoruz onlara.
Evet Cenab-ı Hak, nasılki deniz yüzünü temizlemek ve her günde milyarlarla vefiyat bulunan hayvanat-ı bahriye cenazelerini toplamak ve deniz yüzünü cenazelerle âlûde, müstekreh manzaradan kurtarmak için sıhhiye memurları nev'inden gayet muntazam âkilü'l-lahm bir kısım hayvanatı halketmiş. Eğer o bahriye sıhhiye memurları gayet muntazam vazifelerini îfa etmeseydiler, deniz yüzü âyine gibi parlamayacaktı. Belki hazîn ve elîm bir bulanıklık gösterecekti. Eğer bu berriye sıhhiyeleri gayet mükemmel, intizamperver, vazifedar olmasa idiler, zemin yüzü ağlanacak bir şekil alacaktı.
Kendini zorlayarak hafifçe gülümseyince gamzesi belli belirsiz göründü, sonra yüzü değişti. "Kendini ihanete uğramış gibi hissettiğini biliyorum ama Xaden'ın sana ihtiyacı Yar. Sadece hayatta kalmanı kastetmiyorum, Violet. Onun sana ihtiyacı var. Lütfen onu dinle."
"Pekala." Gözyaşlarımın arasında gülümsemeye çalışarak başımla onayladım. Şu anda benden isteyeceği hiçbir şeye hayır diyemezdim. "Teşekkür ederim, Liam. Korumam olduğun için teşekkür ederim. Arkadaşım olduğun için teşekkür ederim." Gözyaşları daha hızlı akarken görüşüm bulanıklaştı.
"Benim için ... bir onurdu." Ciğerleri mücadele ederken göğsü sarsıldı.