Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Annelerin annesi...”
Minik ellerini öpüp kokladı okulun kapısında, telaşlı çocukların sırt çantalarından sırtına yediği darbeyi hissetmedi bile. “Allah zihin açıklığı versin,” dedi gülerek. Sel gibi akan çocuk kalabalığına karışmadan evladı. Şimdi avucunun içindeki minik eli biraz daha sıktı. “Hadi koştur Erhan'ım koştur, geç kaldık...” Beş yaşındaki Erhan'la
İçi birdenbire her zaman rastlanmayan bir yaşama sevinciyle doldu.
Reklam
Demek içiniz bir damla uykunun dahi içeriye sızamayacağı kadar doldu. Demek zaman, sözcükler ağzınızdan döküldüğü an dondu.
Gelip size Zamandan söz ederler Yaralan nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onlar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler. Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır. Zaman alır sizden bunların yükünü O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler. yeniden fark edilir. Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. O boşluk doldu sanırsınız Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.
Sayfa 21 - Metis yayınlarıKitabı okudu
Ben nice çirkinlikler gördüm, bilemezsin. Bir kardeşim ölmüştü küçükken. Aramızda birkaç yaş vardı. Minicik vücudunun bir tahta kutuya konduğunu gördüm. Sonra toprakta yeni açılmış bir çukura gömdüler o kutuyu. Bir yığın sorularla doldu küçük başım. Çocuk ruhumun derinlerinde bir isyan filizlendi. Ölümün çirkinliğini ilk anladığım gündü o. İrademiz dışında geldiğimiz bir dünyadan böyle apansız gidivermenin ne kadar gülünç oldugunu düşündüm bir zaman.
“Bütün gün lanet derecede yoğundum ve aklımı kaybedecektim. Üstelik onca işin arasında aklımdaki tek şey de sendin. Bu yüzden kahrolası hiçbir şeye odaklanamadım. Eve gidiyordum. Telefonu elime alıp seni arayıp neden geciktiğimi anlatacaktım. Sana iyi geceler dileyecek seni daha fazla yormak istemediğimi söyleyecektim. Ama…“ “Ama yapmadın…” “Yapamadım…” “Şimdi de buradasın, “ dedim fısıldayarak. “Evet buradayım. Çalışmak falan umrumda değil sadece birkaç saniye de olsa seni görmem gerekti.” “Birkaç saniye doldu sanırım.” “Evet, doldu.” Başını bana doğru eğince tatlı nefesini dudaklarımda hissettim. “O zaman yetti mi yani?” Başını sağa sola salladı ve dudaklarını dudaklarıma aynı hareketle hafifçe sürttü. “Asla yetmez.”
müptela yayınları
Reklam
ÖNCELİKLERİNİZİ BELİRLEMEK ÖNEMLİDİR Okuldaki profesörlerden biri elinde büyükçe bir kutu ile derse gelir. Hiçbir şey söylemeden, kutudan bir cam ka­vanoz çıkarır ve masaya koyar. Sonra kavanozu ağzına kadar tenis topları ile doldurur. Ardından öğrencilere ka­vanozun dolup dolmadığını sorar. Öğrenciler hep birlikte kavanozun dolduğunu
İslam dini gelmeden önce, cahiliye döneminde kız çocuklarını öldürürlerdi. Kimi fakirlik korkusuyla, kimi toplumda aşağılanmamak için, kimi namusuna leke gel- mesin diye yapardı bunu. Hz. Ömer müslüman olmadan önce eşi hamileydi. Eşinin bir erkek çocuk doğurmasını bekliyordu. Bebeğin kız olduğunu söylediklerinde çok sinirlendi ve çocuğu öldürmek
" 57. Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey bayram ziyaretine gelen 27. Alayın yeni komutanı Binbaşı Halis Bey ile tabur komutanlarına: " Beyler... dedi, İstanbul'u, mahallemi, sokağımı, evimi, eşimi, oğlumu, kızımı çok özledim. Siz burada savaşırken bırakıp izinli gitmeye utanmıştım. Şimdi Mustafa Kemal Bey sayesinde durumumuz iyileşti. Karar verdim. Ben de izne gideceğim" "- Ne zaman?" "- Haftaya... Birkaç gün kalsam yeter." Hüseyin Avni Bey, öğleden sonra Halis Bey'i ziyarete gitmek istiyordu, gidemedi... Serseri, hain, rezil bir obüs mermisi 57. Alay karargâhına düştü. 57. Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Avni şehit oldu. Olayı duyan vurulmuşa dönüyordu. Bayram zehir zıkkım oldu. Mustafa Kemâl Çamlıtekke'deydi. Hüseyin Avni Bey'i ne kadar sevdiğini bilenler acı haberi söyleyip söylememekte kararsız kaldılar. Haberi vermeyi Cevat Abbas Bey üzerine aldı. İçeri girdi. Olayı kekeleyerek açıkladı. Mustafa Kemâl'in yüzüne baktı. Anlamamış ya da inanmamış gibiydi. Sonra ağır ağır gözleri doldu, taştı, gözyaşları yüzüne akmaya başladı. Taştan, demirden sanılan, o yorulmaz, uyumaz, acıkmaz, kurşun işlemez komutan ağlıyordu. Gece 57. Alayın makineli tüfekleri, öfke, gazap, nefret, hınç ve lânet kustu. Makineli Tüfek Bölüğü Komutanı hiç yapmadığı bir şey yapmış, 3. Nolu tüfeğin başına kendi geçmişti. Karşıdaki siperlerin kum torbalarını delik deşik etti, parçaladı, mazgallarını devirdi. Görünen, kımıldayan, sürünen her gölgeyi biçti. Bağıra bağıra, küfür ede ede, ağlaya ağlaya, namlu kızarana kadar...
Sayfa 527
Zaman Alır sizden bunların yükünü O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. O boşluk doldu sanırsınız Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir
Sayfa 23 - Metis YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.