Hikayemiz bu ileti altından yürütülecektir.
Katılımcı sırası ve yorumlar için: #11646309
NigRa
Saat gece yarısını çoktan geçmiş "yarım" diye belirtilen 12.30'u göstermekteydi. Akreple yelkovan iki ayrı uçtaydı, kavuşamayan iki aşık gibi diye düşündü. Sonra aklı yine yarım kavramına kaydı. 24'ün yarısı 12
Ben o kişiyim ki meyhane bucağı tekkem, Pîr-i Mugâna dua da seher çağındaki virdimdir.
Cenk teranesiyle sabah şarabı yoksa ne korkum var? Benim musikim, sabahleyin özür isteyen ahımdır.
Tanrı’ya hamdolsun ki padişahtan da fariğim, yoksuldan da. Sevgilinin kapısındaki yoksul bile benim padişahım.
Mescitten de maksadım vuslatın, meyhaneden de. Tanrı şahittir ki bundan başka bir hayalim yok.
Bu eşiğe yüz koyduğum zamandan beri dayandığım yer, güneş mesnedinden bile üstün.
Devlet kapısından kaçmak, benim yolum, yordamım değil. Meğer ki ecel kılıcı otağımın ipini kessin, otağım yıkılsın.
Hafız, günah işlememek ihtiyatımıza bağlı değilse de sen yine edep yolunu gözet de deki: Suç benim!
O kadar muhteşem bir kurgu ki ben resmen bu kitabın bir karakteri olmak istiyorum. Ben de İstanbul sokaklarında zamandan zamana atlamak, beni kovalayan insanlardan kaçmak yanımda şansımla beraber... Her kapı ardında beni bambaşka bir dünya karşılasın ben de onu yaşayayım istiyorum. evet bunları istiyorum. Engin Geçtan muh-te-şem bir yazar. Beni tam kalbimden vurdu diyebilirim.
''İnsan, bedeni ve beyniyle, kusursuz olarak düzenlenmiş ve hayranlık veren bir tasarımın olağanüstü bir örneğidir. Bununla beraber küçük bir sorunu vardır. Bu da, beynin en temel bölümlerinin yüzmilyonlarca yıl geçmesine karşın çağdaş yaşantıya uyum yapacak şekilde evrimleşmemiş olmasıdır. Bu kadar uzun bir süre var olabilmesinde önemli rol
Nazan Bekiroğlu’nun çok naif bir dili var. Hangi kitabını okusam elimde kırılgan bir şeyler tutuyormuş gibi hissederim. Bu kitap da öyle; uzak ama yakın, geçmiş ama şimdi, hayal ama gerçek…
Altı başlık vardı kitapta. İlk başlık Be idi. Elif’in Be’ye kavuşamamasıydı; yarım kalmış bir aşktı. "Aşk Elif’in Be’yi bildiği kadardı."
Bir
Öyle bir kitap yazacağım ki okuyanlar, ne düşündün be Bernhard, içine ata ata ne hale düştün, tuta tuta çatlayacaksın be adam. Çekinme hadi hadi yaz da kurtul şundan; kafanda kura kura kurudun be adam, diyecekler, demiştir diye düşündüm.
Zeyneb, Bernhard bu Bernhard! Yavaş ol, bu nasıl giriş, bu nasıl bir ciddiyetsizlik diyeceksiniz, diye
Derin bir nefes alıp "tekrardan" yazacağım.. Tek tesellim çoğu cümlemi hatırlıyor olmam.. "Akan bir ırmakta bir insan iki kez yıkanamaz"'ı ilerde açıklayacağım ve evet yıkanmıyor! Bunu ikinci kez yazmaya mecbur olduğum bu incelemede tekrar test ettim..
Okuduğum yorumlara bakınca anlıyorum ki yazar, hepimizin içine bakıp