Hiçbir şey olmaz. Insan bekler, bekler, bekler. Şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür. Hiçbir şey olmaz. İnsan yalnız kalır. Yalnız, yalnız...
Ben senden önce ölmek isterim
Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
En iyisi mi, beni yaktırırsın,
Odanda ocağın üstüne korsun
Icınde bir kavanozun
Kavanoz camdan olsun
Şeffaf, beyaz camdan olsun,
Ki içinde beni görebilesin...
Fedakarlığımı anlıyorsun
Vazgeçtim toprak olmaktan
Vazgeçtim çiçek olmaktan
Senin yanında kalabilmek için.
Bir dostum ile muhabbetim esnasında bana bu kitabın ismini söylemişti ve şöyle bir cümle kurdu: "Zümrüt senin cümlelerine ve duygularına çok benziyor, yazdıklarında bu kitaptan mı esinleniyorsun?"
Daha önce Zweig kitaplarını okumama rağmen bir şekilde gözümden kaçan kitapla bu muhabbet vesilesiyle yollarım kesişti. Okumak yaklaşık iki saatimi aldı, sindire sindire okudum. Etkisinden çıkmak konusuna gelirsek, iki yıl evvel okuduğum bu kitabın tesiri hâlâ her-gün üzerimde.
Bu güzel kitabın en yakıcı cümlelerini alıntılayacağım
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Hayır beni tanımamıştın, o zaman tanımadın, asla, asla tanımadın. Sana o anın hayal kırıklığını nasıl anlatabilirim, bilmiyorum -sevgilim-
-Çünkü o zaman böyle bir kaderi-
senin tarafından tanınmamak gibi ömrüm boyunca mahkum olacağım bir kaderin acısını ilk defa yaşıyordum.
Ve şimdi de o kaderle ölüyorum.
Senin tarafından hiç-bir zaman tanınmamış olarak.
Sana nasıl tasvir edebilirim ki bu hayal kırıklığını?