Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Hayattan ne istiyorum?" sorusu bizi bunaltır, bulduğumuz cevaplar cılız kalır. Çünkü soru eksiktir.
Rabbimiz Kuran-ı Kerim'de yüce kitabını Allah'tan kullarına uzatılan bir ipe benzetmiş ve bu ipe topluca yapışmamızı emretmiştir. (Âl-i imrân, 3/103)
Reklam
Tevbe 103.ayet
Yüce rabbimiz :"Onlar için dua da et .Çünkü senin onlar lehine duan , onlar için büyük bir huzur ve tatmin kaynağıdır."
Psikolojide hiçbir şey yok olmaz. Doğa ince hesap yapan bir muhasebeci gibidir. Görünüşte hiçbir anlam ifade etmeyen eylemlerimiz birike birike yerinden kımıldamayan davranışlara dönüşür. Kendimizi aşmamızda önemli bir iş birlikçi olan ''zaman'' amacımız doğrultusunda çalışmaya zorlanmazsa aleyhimize dönebilir. Çünkü zaman, alışkanlıklar teorisi gereği psikolojimiz üzerinde lehimizde ya da aleyhimizde baskı kurar. Alışkanlıklar sinsi bir şekilde yavaşça ilerler. (s.103)
Dünya, gürültülü bir gayya kuyusu. Sözün bile kıymetini yitirdiği yer. Sistemli bir şekilde bebeklerin öldürülmesini sadece izlediğimiz ve ne yazık ki giderek alıştığımız bu yerde, kendimize bakmaktan, kendi sözümüze dönmekten, öfke duymak ve küfretmek ve boykot etmekten başka bir şeyin elimizden gelmediği rezil bir yer. Hatırlayalım ki canımız acısın
Reklam
Daima, "yaparken öldüğün takdirde rahatsız olmayacağın işlerle meşgul ol" uyarısını hatırda tutarak bakalım dünyaya ve onu çevreleyen her şeye.
Bizde hemen her konuda istisnalar kaideleri geçmiş vaziyette. Doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin konusunda ölçü ve ölçütlerimiz karışmış durumda. Hak ölçülerinin sadece dedikodusunu yapıyoruz. Müslüman gibi düşünmüyor, anlamıyor, ölçmüyor, davranmıyoruz. İşte bu şekilde ahlakın gücü yerine gücün ahlakına, yani nefsin eğemenliğine tâbi olmaya başlıyoruz. Çare aynı: Ahlak, kayıtsız-şartsız ahlak.
Sayfa 29 - Kötülerin Ahlakı - Savaş Ş. BARKÇİN
Maalesef son iki asırdır ahlaksızlıktan çok bahsediyoruz. İçinde yaşadığımız yaygın kötülükleri ve yanlışları güçsüzlüğümüze yoruyoruz. Maddi gücümüz olmadığı için perişan olduğumuzu, perişan olduğumuz için iyi Müslüman olamadığımızı söylüyoruz. Gücü elde edersek müslümanlığımızın da, ahlakımızın da düzeleceğini varsayiyoruz. Bu durumda güç araç olmaktan çıkıyor, ulaşılması gereken tek hedef, tek değer haline geliyor. Gücü kavramada, tanımlamada, edinmede, kullanmada dinimizin ölçülerini ama ve yöntem edinmiyoruz.
Sayfa 29 - Kötülerin Ahlakı - Savaş Ş. BARKÇİN
"Güç insanı yozlaştırır " derler. Yanlış. Güç özne veya fail değildir. Bir araçtır. İnsana bir şeyi yaptırmaz. İnsan onu kullanarak bir şey yapar. Yani insanı yozlaştıran asıl nefsidir. Her çıkar alanı bir güç alanıdır. Para kazanmak, jnsanlara hükmetmek, onları yönetmek, şöhretini yaymak, saygınlık görmek istemek, kendini üstün görmek ve göstermek.. bunlar hep nefsin işleridir. İnsan bir yandan kötülük yapar ama kendisinin aslında hâlâ iyi olduğunu, iyi yolda olduğunu zanneder. Eğer uyanmazsa, uyandırılmazsa bu ölene kadar böyle devam eder. Hırsızların, yolsuzların, rezillerin bir ömür boyu kendileriyle 'barışık' yaşamalarının altında yatan bu sonsuz meşrulaştırma döngüsüdür. İşin esası "bana her şey mübah" mantığıdır. "Benden sonrası tufan" kafasıdır.
Sayfa 29 - Kötülerin Ahlakı - Savaş Ş. BARKÇİN
Reklam
Ahlaki ilkeler üstün tutulmadığında, ahlaki kurallar çıkarlara göre eğilip büküldüğünde, duruma, çıkara veya birilerine göre doğru ve yanlış kavramları değiştirildiğinde.. Âhlaki olmayanlar sürekli ahlaktan bahsettiğiniz, hayatın siyaset ve ticaret gibi çıkar alanlarında doğru - yanlış ayrımı yapılmadığında artık ahlaktan bahsedilemez. Hatta ahlak diyenlerin yaptıkları daha beter bir hale gelir. Çünkü ahlak, ahlaktan bahsedilerek de yok edilir. Kısacası ahlak önemsizleştirilirse, kritersizleştirilirse, yaptırımsızlaştırılırsa, görecelileştirilirse ve bölünürse artık ahlak olmaktan çıkar.
Sayfa 28 - Kötülerin Ahlakı- Savaş Ş. BARKÇİN
Göz Kapağına Övgü
Göz bu çağda dokunmanın yerini almıştır. En çok bakarak dokunulur ve batılır günaha. Göz dışarı iter insanı, teşhir edileni takibe ve takdire zorlar.
İnsanın yaptığı kötülükleri ahlaki olarak değerlendirmesi, sadece bağlı olduğu dinin veya ideolojinin ilkelerine ne kadar bağlı olduğuyla ilgili değildir. Bu soyut ideallerin gerçek hayatta yaşanan yaygın kötülükler karşısında ne kadar sağlam durduğuyla da ilgilidir. Yani bir ilkeyi, bir duruşu, bir davayı savunmak, sahiplenmek tek başına yetmez. Asıl ahlak, doğruların sınandığı her olayda, her işte, özellikle nefse hoş gelen çıkarlar söz konusu olduğunda o ilkelerden taviz vermemektir. Onları dokunulmaz, saf ve en üstte tutmaktır.
Sayfa 28 - Kötülerin Ahlakı - Savaş Ş. BARKÇİN
Cenab-ı Hak Asr Sûresi'nde: "Asra (zamana) yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır." (103/Asr, 1-3) buyurmaktadır. Zamana yemin ile başlayan bu sürede; iman, amel-i salih, hakkı ve sabrı tavsiye
Sayfa 117 - Otto YayınlarıKitabı okudu
MÖ 1. asır ortalarında yönetirnde çatlaklar oluştu. MÖ 88 yılında Gü­ney Hunlarının Şanyüsü Pi kendine bağlı olan sekiz boy reisi tarafından seçilmişti. MÖ 114-60 yılları arasında Hunlarda yedi şanyü başa geçti: Wuwei (MÖ 114- 105) , Chan-shih-lu (MÖ 105-103) , Chou-li-hu (MÖ 102-101) , Tsü-ti-hou (MÖ 101-97) , Hu-lu-ku (MÖ 96-85) , Hu-yen-ti (MÖ 85-69) , Hsü-lü-ch'üan-ch'ü (MÖ 68-60) . Görüldüğü gibi her birinin saltanat dö­nemleri kısa olmuştur. Dışarıda uğranılan başarısızlıklar ülkenin içinde huzursuzlukların ortaya çıkmasına sebep oldu. Buna ilaveten taht kavgaları da Hunları bunalıma sürüklüyordu. MÖ 57'de taht için mücadele eden beş ayrı grup vardı. Bu sırada hü­kümdar olan Hu-han-ye (MÖ 58-31) tahta en büyük oğlun geçmesi gerekti­ği kuralını koydu ve bu kural MS 2. yüzyıl ortalarına kadar devam etti.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.