Mustafa Kemal ‘in ormanda babasıyla yaşadığı o kurt sahnesi, unutulmazdı. Gözümde öyle net canlandı ki, gerçekti ve ordaydım sanki..
.
1845-1852 arası İrlanda kıtlık yıllarında Osmanlı’dan gelen yardımlara minnet duymuşlar mı acaba gerçekten de, Çanakkalede boğazımıza çökmeye çalışan İrlandalı askerler..
.
Sykes- Picot gizli antlaşmasıyla topraklarımızı paylaşmaya yeltenen bu iki kıt akıllıya dair uzun bir bölüm yazmış. Psikolojik, kültürel, felsefik tahlillerle anlatmış bu çok bilmiş ahmakları.
.
Çanakkale Cephe’si, harika bir dille anlatılmış. Bir destana da bu yakışırdı zaten..
.
İsmet Paşa’nın Lozan’da maruz kaldığı kötülüklerle mücadelesini gururla okudum. Sandalye krizini çözmüş, Türkçe’yi antlaşma dilleri arasına yazdırmış, kaldığı otele napıp edip bayrağımızı astırmış.
.
Dünya harbinde aynı safta olmamıza rağmen Kudüs İngilizlerin eline geçince Viyana ve Almanya’da sokağa dökülüp kutlama yapan katolikleri Mehmet Akif’in notlarından anılarından aktarmış.
Kudüs Türklerin , Müslümanların olmasın da isterse canımıza okuyan ama yine de dindaşımız olan İngilizlerin eline geçsin! İşte bu haçlı ruhuydu.
.
Hikayeye başlarken toprakla buluşturduğu meşe palamudu, bulmuştu Mustafa Kemal’i. İşte bu efsanevi hikayedeki en dokunaklı sahnelerden biriyle son buldu bu şahane okuma.
Rahmet olsun.
Bin kez daha..