Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1914. Savaş. İmzalanan barış anlaşmaları tamamen sahteydi. Savaşların sonu yoktur.
Sayfa 147 - Donkişot YayınlarıKitabı okudu
Sonra, 1914 ile 1918 arasında, Birinci Dünya Savaşı koca bir şarap üreticisi kuşağının canına okudu. Artık bu taraçalarda koyunlar otluyor, bir de şu tuhaf keçi. Geleneksel bağcılığı sürdürenlerse bir elin parmağını geçmez. Eşekleri, şu eşek BAKIŞINI, eşek HİSSİYATINI düşünmekten kendimi alamıyorum.
Reklam
Bir Yahudi tehciri ihtimali haberi alınır alınmaz birbirleri ile boğuşan milletler bize karşı birleşiverdiler. Protestan, Katolik, Anglikan, Ortodoks, bütün Hristiyanları birbirleri ile çarpıştıran ve 1914-1918 hamursuzunu Hristiyan kanı ile yoğuran Yahudi bankerleri bütün kiliseyi havra menfaati için camiye karşı çevirmeye muvaffak oldular.
Pesah, Fısıh veya Hamursuz Bayramı, bir Yahudi bayramı ve festivalidir. Mısır'da kölelikten kurtarılan İsraillilerin göç hikâyesini anar. Pesah, Yahudi takvimindeki Nisan ayının 15. günü başlar.
Liberal emperyalist anlatının baskın çıkmasıyla tarihin kıymıkları arasından aşağı düşmüş yüzlerce şeytani detay, dev bir hafriyat çalışmasıyla tekrar önümüze getirilmediği müddetçe, 1914 ve sonrasında gerçekte ne olduğunu anlamak imkânı da olmayacaktır.
Sayfa 303
"Mustafa Kemal Paşa'ya ve yakın arkadaşlarına hayranlığım arttı. Çünkü 1914'te savaşı yönetenlerin yarattığı facia ve imparatorluk halkı arasında sebep oldukları bezginlik onların direnişe geçmesini önlememiştir ve Türk halkı her şeye rağmen Birinci Dünya Savaşı'nı yaşayan Avrupa milletleri gibi panik ve nihilizme kapılmamış, 1919-22 döneminde Kurtuluş Savaşı'na devam edebilmiştir."
Sayfa 117 - Kronik KitapKitabı okuyor
Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı'na 2 Kasım 1914'te katıldı. Seferberlik, savaş ilanından önce başlamıştı. Gerekli endüstriyel görevlerde çalışanlar, imam, polis ve memurlar dışında eli silah tutan bütün erkekler askere çağırılmıştı. Batı Anadolu ve Trakya'daki Ermeniler göreve katıldılar ve birçoğu askeri hekim olarak değerli hizmet sundular. Ancak Doğu Anadolu'dan hizmete katılan pek az Ermeni'nin, esas itibariyle, sadece sıkı şekilde hükümet kontrolü altında bulundurulan yörelerden veya başka yerlerdeki seferberlik görevlilerinin askere yazdığı az sayıdaki kişilerden ibaret olduğu görülüyor. Bu durumu askeriye şöyle rapor etti: "Askere yazılmak çağında olan Ermenilerden Hopa-Erzurum-Hınıs-Van hattının ötesindeki köylerle kasabalarda ya- şayanlar, görev çağrısına uymadılar fakat Rusya'daki [isyancı] örgütün saflarına katılmak üzere Doğu sınırına hareket ettiler." Askere alınanların çoğu da sonradan, silahlarıyla birlikte, Rusya saflarına katılmak için kaçtılar. Halbuki bu yörenin Ermenileri Osmanlı ordusuna sayıca 50.000'den fazla asker temin etmeliydiler.
Sayfa 140 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okudu
Reklam
İsmail Simko, Osmanlı-İran hududunda yer alan, konfederasyon hâlindeki güçlü Şikak Aşiretinin reisiydi. Simko 1911'de Osmanlı askerleriyle muharebe- lerde savaşmıştı. Ruslar onu 1912'de, Rus Güney Kafkasya'sının başkenti olan Tiflis'e getirdiler. Orada ona madalya takıp aylık bağladılar ve Simko ile adamlarına, Rusya'nın işgal ettiği Osmanlı hududundaki İran'ın batı topraklarında güvenli yerleşim hakkı tanıdılar. Simko Osmanlı topraklarına 1913 yılında, çok önemli bir akın tertiplemeye kalkıştı ve Osmanlı güçleri tarafından durduruldu. Ardından gelen savaş sürecinde tehlike arz etmeye devam etti. Ruslar tarafından finanse edilen Şeyh Taha adındaki başka bir aşiret reisi 1913 yılında, Rusların işgal ettiği İran topraklarından saldırı tertipledi, fakat yenildi. Kendisine ve adamlarına Ruslar tarafından İran topraklarında iltica hakkı tanındı. Barzani Aşiretinin reislerinden Şeyh Abdüsselam adındaki bir Kürt dinî lider, Osmanlı güçleriyle 1910 yılından 1914'e kadar savaştıktan sonra İran'daki Ruslara kaçtı.
Sayfa 116 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okudu
Musa oğulları
Buğday, Kuzey Suriye'den geliyordu. Filistin yiyici idi. Daha önce en büyük yiyici olan cephe vardı. Kıtlık ve açlığı önlemek için Filistin yahudilerini harbin sonuna kadar istihsal (toplama) bölgesine yollamak ve orada oturtmak lazım geldi. Acaba gerçek sebep bu mu idi, yoksa Filistin Yahudileri tehcir (göç) mi ediliyordu? Bir Yahudi
Pozitif yayınları/2004
Musta Kemal Atatürk’ün Sofya’daki Yılları
1914 yılı ilkbaharının bir günü, genç bir Osmanlı zabiti Sofya’nın şık kafelerinden birinde, Sobranye’deki Türk mebuslardan Zümrezade Şakir Bey’le birlikte oturuyordu. Mekan, müzik, servis mükemmeldi. Ansızın içeri giren bir köylü şık giyimli müşterilerin arasındaki boş bir masaya yöneldi, kendisine bir yer beğendi ve oturdu. Etraf bu kaba giyimli köylüye yadırgayarak baktı, garsonlar surat astılar ve köylü tarafından çağrıldıklarında oralı olmadılar. Köylü ısrar edince kendisine hizmet edilmeyeceği ve buranın böyle kaba saba kılıklı birine göre yer olmadığı, salonu terk etmesi gerektiği söylendi. Köylü kızmıştı, “ Bulgaristan benim ekip biçtiğimi yiyor, benim silahımla korunuyor. Parasını verdikten sonra istediğim yerde otururum ve bana hizmet edersiniz” dedi. Köylünün diretmesi sonucu isteği yerine getirildi. Genç zabit olayı dikkatle izlemişti. Arkadaşına şöyle dedi, “ Şakir, günün birinde bizim köylülerimizi de böyle görmek isterim, kendilerinden emin olmalı ve haklarını istemesini bilmelidirler.” Bu genç zabit Osmanlı İmparatorluğu’nun Safya’daki ataşemiliteri Kaymakam ( Yarbay ) Musta Kemal Bey’di.
Sayfa 93 - KronikKitabı okudu
Diktatör
1914'te İstanbul havası, Enver'le kaplı, onunla aydınlık, onunla kapanıktı. Mukaddes Cihat, askerlik zorunu, Bir de taassup baskısı ile artıyordu. Bıyığını kesen bir zabitin merkez kumandanlığında dövüldüğünü istiyorduk. Hususi kaleminde çalıştığım ve bana o kadar kudretli gelen Talat Bey'in bile onun gölgesinde kaldığını seziyordum. Esasen ona fikirci bir adam olarak bir değer vermemiştim. Bana göre bizim gençliğin aradığı hürriyetleri, kadın, tefekkür ve hayat hürriyetlerini ancak Cemal paşadan ve eğer varsa, onun kafasında olanlardan beklemek gerekti. Enver'le Müslüman ortaçağı, bütün yeşilliği ile devam edecekti. Zafer bile neye yarıyacaktı? Bir cinayet olan bu soru, Anadolu ve Suriye'de Almanların nasıl bir maksatla çalıştıklarını gördükçe, sık sık zihnimden geçer oldu. Hayır Türkiye'yi kurtarmak için, Alman zaferi yetmezdi. Enver'den ve almanlardan kurtulmak da lazımdı. Bunu kim yapacaktı? 20'den 24 yaşına kadar, bütün harpte hep bunu düşünüyordum.
Sayfa 32 - Pozitif yayınları/2004
Reklam
İttihatçılar
İTTİHATÇILAR, siyasal fikirlerle fazla ilgili olmadıklarından, getirdikleri formüllerin çoğu basit ve saf bir nitelikteydi. Dik kafalı, inatçı, kendi yarattıkları dışında yapılagelmişleri önemsemeyen adamlardı. Biçimlenmemiş bir meşrutiyetçilik kavramı dışında, gelecekteki eylemlerini belirleyecek ilkelerden yoksundular. Değer ölçüleri; kolektif disiplini bireycilikten üstün gören ve siyasetin, merkezi ve oligarşik bir denetim altında bulunması gerektiğini savunan küçük, saygınlığı az bir grubun değer ölçüleriydi. Kendilerini bir buluş sahibi olarak görüyorlar, daha önceki hareketlere bazı şeyler borçlu olduklarını düşünmüyorlardı. Biricik emelleri, Jön Türk hareketini, modası geçmiş ve yozlaştırıcı olarak niteledikleri liberalizm mikroplarından arındırmaktı. Ancak, değişiklik kadar süreklilik de tarihsel gelişimin kaçınılmaz bir parçası olduğundan, kendileri kabul etmeseler bile geçmişin etkisi altındaydılar.s.190-191
Sayfa 191
Millî ekonomi
İttihatçılar, ekonomik egemenliğe sahip olmadıkça, milli egemenliğin anlamı olmadığını anlamışlardı. Ekonomik egemenlik için yabancı boyunduruğundan kurtulmak yeterli değildi; devletin desteğiyle kurulan ve geliştirilen bir millî ekonomi gerekliydi.
Sayfa 191
XIX. yüzyılın son yıllarından 1914 şeametine kadar, önce Fransa'yı ve tedricen bütün garp edebiyatı alemini en ziyade meşgul eden sima, Edmond Rostand olmuştur.
Kasım 1918'de Alman monarşisinin yıkıldığı haberleri Rusya'ya ulaştığında, haberin nasıl bir coşku yaratmış olduğunu, o günlerin canlı tanığı Karl Radek şu ifadelerle dile getiriyor: Onbinlerce işçi, adeta sevinç ve coşkudan sarhoş olmuştu. Böyle bir şeye asla yeniden tanık olmadım. İşçiler ve Kızıl Ordu askerleri, akşam geç saatlere kadar şehrin bir ucundan diğerine coşku içinde dolaşıp durdular. Dünya devrimi başlamıştı. Halk kitleleri, onun çelik adımlarını işitiyordu. Yalıtılmışlığımız sona ermişti. Dünya devrimi beklentisi, gerçekleşmeyecekti. 1914 ile 1918 yılları arasında kalan zaman dilimi, Rusya'nın yanısıra, Avusturya Macaristan ve Almanya'da imparatorlukların çöküşüne tanık oldu. Aynı yıllarda, sadece Moskova ve Petrograd'ta değil, fakat Berlin, Viyana ve Budapeşte'de işçi konseyleri yönetimi kuruldu. İngiliz tarihinin en büyük işçi grevlerinden bazıları, İrlan- da'da iç savaş, Hindistan ve Çin'de ilk büyük ulusal kurtuluş savaşları, İtalya'da yaygın fabrika işgalleri, Barselona'da kimi zaman kanlı çatışmalara yol açmış işçi grevleri ve gösterileri o yıllarda yaşandı. Fakat, söz konusu dönem, Rusya dışında, kapitalist egemenliğin Avrupa'da kendini yeniden sağlama almasıyla son buldu.
625 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
56 günde okudu
Birisi "Aşk" mı dedi ♡
Tarihin gördüğü, en tutkulu aşklardan birisi de hiç kuşkusuz Naciye Sultan ve Enver Paşa’nın aşkıdır. Bu eser, kabaca Enver paşanın yurt dışına çıkmak zorunda kaldığı (Çünkü 1.Dünya Savaşı sonunda İngilizler, İttihat ve Terakki Cemiyeti yöneticilerine karşı bir tutuklama emri çıkartmıştır. Bu yüzden o ve diğer arkadaşları mücadelelerine yurt
Naciyem Ruhum Efendim
Naciyem Ruhum EfendimMurat Bardakçı · İş Bankası Yayınları · 2016116 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.