Afganistan'da yaşanmamış çocukluklara ve kaybolan hatıralara tanık bu romana cok gec kalmısım gibi...
“Tek bir günah vardır, o da hırsızlıktır. Diğer tüm günahlar onun türevleridir. Bir adamı öldürürsen, bir hayat çalarsın. Karısının onun üzerindeki hakkını, çocuklarının babaları üzerindeki hakkını da. Yalan söylersen, birinin doğruluk üzerindeki hakkını çalarsın. Birini kandırırsan, adalet hakkını çalarsın. Hırsızlıktan daha tiksindirici bir şey yoktur."
Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgaliyle zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların ve insanlarının tahrip edilişini anlatan bu hikâyenin omurgasını; zengin bir adamın oğlu ile hizmetlisinin oğlunun arkadaşlık hikayesi oluşturuyor.
Babalarıyla başlayıp oğullarıyla biten hikayede her bir kritik karar kaderlerinin değişmesine sebep oluyor.
Bir çocuktaki gülümseme bir uçurtma avında kaybolurken; gene uçurtma avında bir başka çocukta gülümseme beliriyor.
Her bir karar en derin duyguları uyandırıyor eserde: Acı, keder, kızgınlık, vicdan azabı, vefa-vefasızlık, fedakarlık, korkaklık, cesaret, sevgi, arkadaşlık, sadakat, ihanet...
Okurken , kendinizi vicdanî hesaplamalarda bulacaksınız.
"İyi biri olmak hâlâ mümkün"