Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
" Bir kalbi derinden sarsmak için kader her zaman sillesini vurmaya, güçlü darbesini indirmeye gerek duymaz; aksine kaderin insan hayatına müdahale etmek için duyduğu karşı konulmaz isteği, sıradan bahanelerle meydana gelen yıkımları körükler. Bu ilk hafif temasa bizler, kendi yetersiz dilimizde 'vesile' deriz ve onun küçük görünen etkilerini genelde müthiş bir etki yaratan gücüyle şaşkınlıkla karşılaştırırız. Ancak nasıl ki hastalığın kendini belli etmesi, hastalığın çok küçük bir parçasıysa, gün yüzüne çıkan ve yaşantı olarak nitelendirilebileceğimiz kısmı da insan kaderinin çok küçük bir parçasıdır. Kader, daima dışarıdan ruha temas etmeden çok önce kişinin ruhunda ve bedeninde dolaşmaya başlar. Kendinin farkına varmak, kendini savunmaktır ve çoğu zaman bu boşunadır. Ancak insan bütün bunları fark ettiğinde, zaten artık her şey için geç olmuş demektir."
Sayfa 5 - Page 5 | HalkKitabı okudu
Her gece ertesi gün gidip esmer güzeline açılmanın hayaliyle yatıyor, sabaha kadar yatakta dört dönüp lafa nasıl başlayacağını hesaplıyordu. Derken bir gün Nezahat'in oraya kendisini değil, takımın yakışıklı golcüsünü görmeye geldiğini anladı. Ama ne sahada değil de kulübede olmasına neden olan aksak sol bacağına ne de kimilerini sıradan bir savaşçı kimilerini yıldız yapan futbola küstü. Aşka küstü Metin Boyacı. Bir daha da kimseyi sevmedi.
Sayfa 55 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hayatın o mucizevi anlamı olmasa her gün on defa ihtihar etmeye kalkışırız muhakkak. Çünkü sıradan hayatlarımızı kötülükleriyle boğmaya, çekilmez kılmaya yeminli bir türe evrimleşmeyi başaran canlılar da var yeryüzünde ve onlara da " insan " deniyor.
Yanmaya başlayan dövünüp ağlamasın !
Biz sıradan insanların gündelik hayatlarından tutun, ülkeyi yönetenlerin ya da yönetmek isteyenlerin oluşturduğu O çok ciddi ve önemli siyaset alanına kadar, sanata kadar, bilimin üretildiği akademiyi işgal eden bilim insanlarına, akademisyenlerine kadar. Vıcık vıcık bir ikiyüzlülük, en absürt komedileri bile aratacak yaratıcılıkta üretilen ve insanların her şekilde ikna edildiği gerçekdışı bir gerçeklik. Oyuncuları biziz. Bu saçmalığı her gün yeniden üretip daha da büyüten biziz. Yaşadığımız hayat bizzat hak ettiğimiz bir hayat. Ne eksik ne de fazla. Çünkü onu biz ürettik. Besledik, büyüttük ve kendimiz için kusursuz bir cehennem haline getirdik. Yanmaya başlayan dövünüp ağlamasın.
Sayfa 99 - İndigoKitabı okudu
Eski Mısır'da egemen sınıfların halktan çaldıkları fazlalarla tapınaklar, piramitler yapmaları gibi, oligarşi de üretim fazlasını büyük yapımlar aracılığıyla tüketmek yoluna gidecektir. Oligarşinin egemenliğinde bir din adamları kastı değil ama bir sanatçı kastı türeyecektir. İşçi kastları da şimdiki ticari burjuvazinin yerini alacaktır. Onların altında, açlıktan ve hastalıktan kırılan ama yine de durmadan yenilenen ayaktakımının, halkın ana kitlesinin bulunduğu uçurum olacaktır. Ve bir gün, o gün ne zamandır bilinemez, o halk uçurumdan çıkacaktır: İşçi kastları ve oligarşi parçalanacaktır; yüzyıllarca sürecek çalışmadan sonra sıradan insanın egemenliği başlayacaktır.
Sayfa 165 - Yason YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1k
"Güzel yer," dedim, "ama bir gün buranın da içine ederler herhal­ de."
İnsan, çocukluğunun geçtiği bir şehre sürekli olarak gelip gittiğinde geçtiği yollara dikkat etmez, o çatıların, o kapıların, o pencerelerin kendisi için bir anlam ifade etmediğini o duvarların kendine yabancı olduğunu, o ağaçların sıradan bir manzara teşkil ettiğini, içine girilmeyen o evlerin hiçbir işe yaramadığını, üzerinde yürünen o kaldırımların taşlardan ibaret olduğunu düşünür. Daha sonraları, orada olmadığınız da, o caddeler, o sıradan ağaçlar gözünüzde tüter, o çatıların, pencerelerin, kapıların eksikliğini hisseder, hiç kimsenin girmediği o evlere her gün girildiğini, o kaldırımlarda ruhunuzu, yüreğinizi, kanınızı bırakmış olduğunuzu fark edersiniz.
Sayfa 529 - iş Bankası kültür yayınları
Reklam
1k
O gün bugündür başladığı her şeyde bir telaştır gidiyordu, bir sabırsızlık, öylesine ateşli bir hırs, fakat böyle bir hırs nadiren verimlidir. Gerçekten de inanamıyordu bu denli yoğun bir hasretin, gençliğe özgü iyimserliğin böylesine yoğun duyguların ve gururlu sözcüklerin karşılıksız kalmasına, beyhude ve sıradan olmasına. Ancak günün birinde istekleri mutlaka gerçekleşmeliydi. Her ne kadar artık yavaş yavaş yaşlansa ve konuşmalarında daha dikkatli olsa da bu inancı halen taşıyordu. Lütuf zorlanmaya gelmez, insan bunu zamanla idrak eder, bazen zor olsa da sabrı öğrenir; de onu geleceğine bakarak değil de sadece şimdiki zamanı içinde değerlendirmeye tabi tutanlar arasındaysa. Fakat insan susup bekler; beklerken de diğer sıradan insanlar ne yaparsa onu yapar, pek tabii ki için için gülümser çünkü sadece öyleymiş gibi yaptığını ve sıradan biri olmadığını bilir; aslında sadece beklediğini bilir, olağanüstü bir şeyi, bir başlangıcı, hareketi, lütfu, doygunluğu, manayı beklediğini...
Sayfa 11 - Çevirmen: Saliha Yeniyol Kerkhoff, Kolektif
1k
Güzel yer," dedim, "ama bir gün buranın da içine ederler herhalde.
1k'da sıradan bir gün :D
Demek ki lime lime edilmek ya da pohpohlanmak, tamamen şansa kalmış şeylerdi.
Sayfa 482Kitabı okudu
20 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.