Dostoyevski'nin tutuklanması sebebiyle yarım kalan bir eseri Netoçka Nezvanova. Yarım kalmış haliyle dahi beğenerek okuduğum kitap oldu, tamamlansaydı hiç şüphesiz yazarın en önemli eserleri arasinda yer alırdı.
0n yıllık bir bir tutukluluk ve sürgün hayatindan sonra kitabı tamamlamak istememiş, kim bilir o on yıl kendinden neler alıp götürdü, hele de o dönemin şartlarında.
Dostoyevski'nin dehasını her zaman konuşturduğu psikolojik tahliller açısından baktıgımızda, ustalık eserleri öncesi ayak seslerinin Sibirya öncesi en net duyulduğu eseri benim için Netoçka Nezvanova oldu.Yarım kalmış, birbirinden kopuk 3 bölümden oluşan kitap Netoçka'nın (asıl ismi Anetta fakat annesi ona Netoçka yani küçüğüm şeklinde sesleniyor) ağzından kendi hayatını, yaşadığı olayları, kendi bakışıyla -çocuk saflığı, sadeliği, neden-sonuç bağlamından uzak, olduğu gibi, içten bir şekilde- dile getirilmiş.
Sanatın ve sevginin iç içe olduğu kitapta, sevginin saplantılı hâlini de, en masum hâlini de görüyor, deliliğin sınırlarında gezinip, yoksulluğun dibine vuruyor, masum bir çocuğun diğer çocuklar tarafından aşağılanmasını seyrediyoruz. Netoçka'nın, o yoksul zamanlarından yaşadığı talihsizlikler yüzunden, beklendmedik bir olay neticesinde prensin evine giden ve oradanda prensin üvey kızının evine uzanan yaşam yolculuğunda, ona bakan sevgi dolu gözlerin yanında, kendisini çekemeyen gözleri de hissediyoruz.
Cemal Süreya'nın da dediği gibi;
"Dostoyevski'yi okudum, o gün bu gündür
huzurum yok."
Herkese keyifli, sağlık dolu bir gün diliyorum.