Tarihin tekerrür ettiği roman : Körburun . Büyükada , Heybeli, Burgaz ve Kınalının tuhaf karışımı ile hayali bir ada burası.
Onur öğretmenin Körburuna atanmasıyla 1990 da adaya şöyle bir üstünden giriş yapıp daha sonra 1960lara dönerek adanın ilk sakinlerini tanımaya başlıyoruz ve romana yavaştan girişi yapmış oluyoruz. Öncelikle, adayla sonrasında bağı olup adadan ömrü boyunca kopamayacak Merali ve onun ailesini tanıyoruz sonrasında adanın ilk sakinlerinden Hayri’yi, annesi Neriman Ablayı ve adada yaşayan diğer Türk-Rumlar’ı. Uzun soluklu 592 sayfalık hikaye bu karakterlerin birbirleriyle olan birleşmesi , çatışması ile üç nesil boyunca dallanıp budaklanırken biz bir yandan 80li 90lı yıllardaki ülkenin durumunu ve değişimini okuyoruz. 60lardaki 6-7 Eylül olaylarını adadaki Rumlar’ın üzerindeki etkisiyle okurken , 80 lerdeki 12 Eylülü Seherin ailesinin yaşadıklarıyla hatırlıyoruz. Onur öğretmenle başladığımız romana Onur öğretmenin Balıkçı Neco ile meyhanede rakı masasındaki muhabbeti ve sonrasında ada için önemli bir cenaze ile üzülerek veda ediyoruz.
Körburunda aşk, siyaset, komşuluk, dostluk, ihanet ; kısacası her şey var. Sizi içine çekip bırakmayan çok etkileyici bir roman. Bitirince de bakmışsınız ki karakterler bir süre daha sizinle kalacak şekilde içinize işlemiş.
…
Büyün iyi kitapların sonunda
bütün gündüzlerin,
bütün gecelerin sonunda
meltemi senden esen
soluğu sende olan,
yeni bir başlangıç vardır