Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

I. Ç.

I. Ç.
@Duchess86
Sıkı Okur
Okuduğun kitapların içeriklerini unutabilirsin, ama her okuduğun kitapla bambaşka bir insan olursun. Sen bütün o okuduklarının özetisin!
Oblomovluğun kökeninde çocuk masalları da mı var?
“Belki uykulu ve uyuşuk bir hayatın sonsuz sessizliği, hareketsizliği, maceraların, tehlikelerin, korkuların yokluğu, insanı gerçek hayatın ortasında bir hayal dünyası yaratmaya götürüyor ve aylak düşüncesi bu hayal dünyasında istediği gibi at oynatıyor ya da olanın bitenin nedenini onun dışında arayarak en tabii olayları, onlarla hiç ilgisi olmayan nedenlere bağlıyor….Rus halkı bugün bile çevresindeki sert ve açık gerçeğe rağmen eski zamanların sihirli masallarına inanmayı sever.”
Sayfa 140Kitabı okudu
Reklam
Yarım kalmış bir adam, Oblomov
“Yarım kalmış bir adam olduğunu, ruh güçlerinin gelişmeden kaldığını, hayatına bir ağırlığın çöktüğünü düşününce içi parçalanıyordu. Başkalarının zengin, hareketli hayatını kıskanıyor; kendi hayatının yolunu ağır bir kaya parçasıyla tıkanmış, daracık, zavallı bir keçiyolu gibi görüyordu. İçinde hiç uyanmadan kalmış, biraz kurcalanmış, fakat hiçbiri sonuna kadar işlenmemiş birçok yetenek olduğunu acı acı seziyordu. İçi yanarak anlıyordu ki orada gömülü kalmış iyi ve güzel bir şeyler vardı; belki çoktan ölmüş ya da bir dağın derinliklerindeki altın gibi saklı kalmış olan bu hazine çoktan meydana çıkmış olmalıydı. Ama öyle derinlerde kalmış, üzerine öyle pislikler yığılmıştı ki…”
Sayfa 115Kitabı okudu
İnsanoğlunun yarım, donuk, bulanık bir gölgesi..
“Böyle bir insan sevilir mi, sever mi, nefret eder mi, acı çeker mi? Herhalde sever de, nefret de eder, acı da çeker; çünkü hiç kimse bunlarsız edemez. Fakat nasıl oluyor da bu adam herkesi sevmenin kolayını buluyor? Böyleleri insanlarda bir tür düşmanlık ve öç alma duyguları uyandırır. Onlara ne kötülük etseniz gene gelir size sokulurlar. Ama şu da var ki, duydukları sevgiyi sıcak, soğuk diye ölçmeye kalkarsak, bunlarınki hiçbir zaman ortayı aşmaz. Herkesi sevdikleri için iyi insan sayılırlar; oysa kimseyi sevmezler ve kötü olmadıkları için iyidirler. Böyle bir adamın önünde bir fakire sadaka verirseniz o da verir; ama küfredin, alay edin o da aynı şeyi yapar. Ona zengin denemez; çünkü zengin değil, fakirdir; ama tam fakir de denemez, çünkü ondan daha fakirleri çoktur…….Bu Aleksevey, Vasilyev, Andreyev ya da ne derseniz deyin, insanoğlunun yarım, donuk, bulanık bir hayali, bir gölgesiydi.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Çılgın Rabelais, gülmektir insanı insan eden demiş ve yazmış da yazmış, sonra da gelsin sansürler :) “Rahip, ‘Siz bu muammadan ne anladınız? Anlamı, simgesi nedir?’ diye sordu. ‘Ne olacak?’ dedi Gargantua, ‘elbette ki Tanrısal gerçeğin sürüp gitmesi ve korunmasıdır.’ ‘Ermiş Goderan tanığım olsun, dedi Rahip, ‘benim anladığım bu değil. Üslubu Merlin peygamberinkine benziyor. İstediğiniz kadar derin anlamlar ve simgeler katabilir, gönlünüzce düş kurabilirsiniz siz ve herkes. Bana kalırsa, gizli kapaklı sözler altında bir top oyunu tarifinden başka bir anlamı yoktur bunun.’
Sayfa 253Kitabı okudu
Zorba
“- Demek ki, kim ne derse desin, insan ne kadar zorbaysa o kadar da köledir. En kötü insanlara yaranmak isteyen, aşağının bayağısı, kötünün kötüsü olmaz mı? İsteklerini biraz olsun doyuramaz bu adam. Her zaman birçok eksiği vardır; içini toptan gören bir göz için aslında fakirin fakiridir, ömrü boyunca da korkular, kaygılar içinde kıvranır. Zorbanın hali böylece, ezdiği insanların haline benzemiyor mu?”
Sayfa 315Kitabı okudu
Reklam
Güneş, bilim ve gerçek
“- Bilirsin ki, renkleri gün ışığıyla değil de gece ışıklarıyla aydınlanan nesnelere bakıldığı zaman, göz onları güçlükle görür, kendini kör olmuş, gözü keskinliğini yitirmiş sanır insan. - Evet. - Ama nesneler gün ışığıyla aydınlandı mı, aynı göz onları apaçık görür; kör olmadığı ortaya çıkar. - Şüphesiz. - Ruh için de şöyle düşün: Ruh, bakışlarını gerçeğin ve varlığın aydınlattığı bir nesneye çevirdiği zaman onu kavrar, bilir ve tam bir anlayışa varır. Ama, karanlıkla karışık doğan ve ölen geçici şeylere çevrildi mi, yarım yamalak ve bulanık görür onları. Bir görünüşten ötekine, bir uçtan öbür uca atlar; aklını işleyemez olur. - Öyledir. - İşte, nesnelere gerçekliğini, kafaya da bilme gücünü veren iyi ideasıdır. Bunu iyi bil. Bilinen şeyler olarak gerçeğin ve bilimin kaynağı odur. Ama bilim ve gerçek ne kadar güzel olursa olsunlar, şuna inan ki, iyi ideası onlardan ayrı, onların çok üstündedir. Görünen dünyada ışığın ve gözün güneşle yakınlığı olduğunu düşünmek doğru, ama onları güneş saymak yanlış olduğu gibi, kavranan dünyada da bilim ve gerçeği yakın saymak doğru, ama onları iyinin ta kendisi saymak yanlıştır. İyinin yeri elbette ikisinin de çok üstünde, çok yükseklerdedir.”
Sayfa 224Kitabı okudu
Sokratesin meşhur ideası
- Filozoflar bu devletlerde kral ya da şimdi kral, önder dediklerimiz gerçekten filozof olmadıkça, böylece aynı insanda devlet gücüyle akıl gücü birleşmedikçe, kesin bir kanunla herkese yalnız kendi yapacağı iş verilmedikçe, sevgili Glaukon, bence bu devletlerin başı dertten kurtulmaz, insanoğlu da bunu yapmadıkça, tasarladığımız devlet mümkün olduğu ölçüde bile doğamaz, kavuşamaz gün ışığına..
Sayfa 182Kitabı okudu
Kişiliğimiz, hayata bakış açımız her şeydir..
1. Bölüm: Temel Bölümlendirme “..ölümlülerin yazgılarındaki farkların 3 temel belirlenime dayandırılabileceğini söylüyorum. Bunlar: 1. Bir kimsenin ne olduğu (kişiliği) 2. Bir kimsenin neye sahip olduğu (mal ve mülkü) 3. Bir kimsenin neyi temsil ettiği (onun başkalarınca nasıl tasarlandığı, saygınlık, rütbe, şan)” ~~~~~ “..insanın esenliği için, varoluşunun tüm biçimi için esas olan, açıkça kendi içinde ne bulunduğu ya da ne olup bittiğidir.” ~~~~~ “İnsanın olası mutluluğunun ölçüsü bireyselliğiyle önceden belirlenmiştir.”
Hayyam’dan direkt, aykırı, öz ve dürüst düşünceler.
“ İki günde bir somun geçiyorsa eline Soğuk suyu da olursa bir kırık testide Niçin kendinden kötüsüne kul olur insan, Ne diye girer kendi gibisinin hizmetine?” ~~~~~ “Kimileri laf dünyasında şişinip durmuş; Kimi güzel ardında, köşk ardında koşturmuş; Perdeler inince anlar her biri, ey gerçek, Senden ne uzak, ne uzak yollara başvurmuş” ~~~~~ “Yetmiş iki ayrı millet, bir o kadar da din! Tek kaygısı seni sevmek benim milletimin; Kafirlik müslümanlık neymiş, sevap günah ne? Maksat sensin, araya dolambaçlar girmesin.”
Sayfa 173Kitabı okudu
Kitaplar yazılmıştı..
“Duyuları aracılığıyla içine nüfuz eden etrafındaki hayata dair her şey hemen ‘kitaplar yazılmıştı’ cümlesiyle ilişkileniveriyordu. Amansız bir mantık silsilesi içinde, kendisinin önemli biri olmadığı, hatta bir hiç olduğu sonucuna doğru yol alıyordu. Kabadayı Mart Eden ve denizci Mart Eden hakikiydi, kendisiydi. Ama ünlü yazar Martin Eden diye biri yoktu! Ünlü yazar Martin Eden, sürü zihniyetinin içinden yükselmiş ve yine aynı sürü zihniyeti tarafından kabadayı ve denizci Mart Eden’ın cismani varlığına dahil edilmiş bir hayalden öte bir şey değildi. Onu kandıramayacaktı bu hayal. Güruhun tapındığı ve yemekler sunduğu güneş tanrısı değildi o. İyi biliyordu.”
Sayfa 450Kitabı okudu
Reklam
Neden bu insanlar seni sevmiyor?
“-Neden bu insanlar seni sevmiyor? Beni kucaklayıp sımsıkı bağrına bastı, sonra göz kırparak: -Ben farklıyım, anlıyor musun? İşte bu yüzden. Onlar gibi değilim.” “…Kendi ülkelerinde bir yabancı gibi yaşayan, gerçekteyse o toplumun en iyileri olan binlerce insandan ilkiyle olan dostluğum böylece sona erdi..”
Sayfa 146Kitabı okudu
İnsan ruhu ve düşünceler
“…Tüm toprağı, her şeyi saran sessizlik insanın içine doluyordu. İnsanda en arı, en ince düşünceler de böyle anlarda doğuyor sanki; ama bunlar örümcek ağı gibi saydam, uçucu, ele geçmez, söze dökülmez şeyler oluyor. Bu düşünceler insanın ruhunu üzüntüden yakıp tutuşturarak, aynı anda hem yatıştırıp hem de rahatsız ederek, kayan yıldızlar gibi bir an parlayıp kayboluyorlardı ve ruh kaynayıp eriyor, hayatımız boyunca koruyacağımız kesin biçimini alıyor, kişiliği oluşuyordu…”
Sayfa 139Kitabı okudu
Ah Ralph!
“Beni kaybetmeyeceksin…saklayacaksın. Beni kalbinde sakla; sana hiç olmadığın kadar yakın olacağım. Sevgili Isabel, hayat daha iyidir; çünkü hayatın içinde sevgi vardır. Ölüm iyidir…ama orada sevgi yoktur.” “Hayatı kendi gözlerinle görmek istedin…ama sana izin verilmedi; dileğin için cezalandırıldın. Hatta gelenekselin değirmeninde öğütüldün!”
Sayfa 744Kitabı okudu
Yanlış seçimleri farkediş - Gilbert Osmond
“.. ve Gilbert Osmond’u tercih ettiği şekilde tercih etmenin, zorunlu olarak diğer bütün bağları koparmak anlamına geldiği fikrini kaderinin ayrılmaz bir parçası olarak kabul ettiğinden, buna inanması daha da kolay oluyordu. Bu tercihin tatlılıklarını tadıyordu ve bunlar, teoride bu duygunun tasvip ediliyor olmasına rağmen, sonuç olarak, aşık olmakta çok nahoş bir şeyler olduğunu hissettiriyordu ona. Mutluluğun trajik yanıydı bu; insanın doğrusu daima başka birinin yanlışından oluşuyordu…” “İnsanı mutluluğun yüksek yerlerine, dünyanın aşağıda uzanıyormuş gibi görüneceği, bir yücelme ve avantaj duygusuyla aşağı bakabileceği ve hüküm verebileceği, seçebileceği, merhamet duyabileceği yerlere götürmek yerine, daha ziyade aşağıya ve yeryüzüne doğru, daha rahat ve daha özgür başka hayatların sesinin yukarıdan geliyormuş gibi duyulduğu ve başarısızlık hissini derinleştirmeye hizmet ettiği, kısıtlanma ve depresyon alemlerine götürüyordu.”
Sayfa 454Kitabı okudu
2. Reddediş- Amerikalı ticaret adamı Caspar Goodwood
“Özgürlüğümü fazlasıyla seviyorum. Eğer dünyada sevdiğim bir şey varsa..o da kişisel bağımsızlığımdır.” “İlk gençlik çağımda değilim ben-istediğimi yaparım- kesin olarak bağımsız sınıfa mensubum. Ne annem ne de babam var; fakirim; ciddi bir mizacım var ve güzel değilim. Dolayısıyla, ürkek ve geleneksel olmakla yükümlü değilim; hatta böyle lükslere gücüm yetmez. Ayrıca, bir şeyler hakkında kendi adıma hüküm vermeye çalışırım; bence yanlış hüküm vermek, hiç hüküm vermemekten daha onurludur. Yalnızca sürüdeki bir koyun olmak istemiyorum; kaderimi seçmeyi ve insani meseleler hakkında, başka insanların bana söylemeyi adaba uygun gördükleri kadarının ötesinde bir şeyler bilmeyi arzu ediyorum.”
Sayfa 207Kitabı okudu
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.