Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
Mustafa Faruk Yılmaz
Mustafa Faruk Yılmaz
@Emfiey
Okur olmanın hakkını verme çaba içerisinde yaşamını sürdüren minimalist bir mühendisin gözünden kitaplar...
Instagram : @mustafarukyilmaz
Elektrik-Elektronik Mühendisi
Afyon Kocatepe Üniversitesi
Isparta
Isparta
201 okur puanı
Aralık 2018 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Sibirya sendromu nedir bilir misiniz? Ben bu kitapla öğrenmiş oldum çiftçiler bir anda ne olduğu anlaşılmadan sebepsiz bir şekilde güneşin batısına doğru yürümeye başlarlarmış ama bu öyle bir yürüyüş ki takatleri kalmayip bayılana ya da ölene dek.
Japonya'daki tek çocuk sorunsalı gayet iyi işlenmiş
Hacime de tek çocuklu bir ailenin erkek
Kitap yazarın bizimle bir vedalaşması aslında Tolstoy - İtiraflarım kitabına benzettim çünkü hiçbir sansür uygulamadan olduğu gibi tüm dürüstlüğü ile yaşantısını gözler önüne seriyor.
Kitabı iki farkli arkadaşım önerdi ve açıkçası daha önce bilmediğim ve ne hikmetse duymadığım bir yazar olmasına rağmen ön yargılı yaklaşmadım ve önerilerine
Titanus
Bilim kurgu romanı okurken kitabın sonuna doğru aslında yoğun bir psikolojik çatışmanın içine giriyorsunuz.
Düşünsenize dünyanın varolması tanrının bir eylemidir değil mi ?
Peki bu eylemi başka bir canlılar için yapmışsa hatta canlılar değil başka bir yaşam türünden tek bir canlı için dünya ve bizler varolmuşsak ?
Şaşırdınız değil mi ?
Varoluş amacımızda aracı yolda kalmış birisine mesajlar iletmek olunca daha da komik bir hal alıyor. Mesajlara bknz:
Çin Seddi
Stonhenge
Piramitler gibi gibi
dünyamıza daha doğrusu bu eserlere Titan gezegeninden daha doğrusu Satürn gezegeninin uydularından olan Titan'dan bakınca (bu eserlerin uzaydan görünüp görünemeyeceği hakkında kitabın yazıldığı dönemde net bilgi olmayabilir olsa dahi sonuçta bu bilim kurgu çok da şaaapmayın) Tralfamadorca mesajlar içeriyor.
Üstün bir ırk olarak aktarılan Tralfamador'lar insandan çok makine gibi bir yaşam formu tabii bu durumu Salo efendi tersine çeviriyor insani özellikler ediniyor.
Malaki Constant namıdiğer Dayı'ya
Beatrice'e
Krono'ya
ve tüm bunları düzenleyen daha doğrusu öyle olduğunu sanan ve sonradan işin aslını öğrenince yokluğa kavuşan Winston Niles Rumford'a
selamlar!
Okur Takip Önerileri
BİR DELİNİN HATIRA DEFTERİ
Tiyatrosunu izlemiş olduğum esere tekrardan göz atmak gibiydi.
PALTO
Açlık vs gibi romanlarda olduğu gibi maddi sıkıntılar ile burun buruna olmayı tam anlamıyla yansıtıyor.
BURUN
Ekmeği kesip içinden burun çıktığını düşünsenize ve ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz ama burun olmasına hiç mi hiç şaşırmıyorsunuz ne kadar garip değil mi ?
Absürdlük bununla sınırlı kalmıyor tabii bilmem kaç dereceden memurun birisi bir bakıyor bir anda burnu yok onun yeri dümdüz yassı şekilde ve hayretler içinde aramaya kalkıyor bu süreçte başına gelenler ise tam anlamıyla absürd komedi en sonda ise tekrardan burnuna kavuşuyor ve aynı şeyleri tekrardan yaşıyor.
Beğenime göre öykülerin sıralaması şu şekildedir;
1 - Karanlık Oda
Kendi benliğine bu kadar yaklaşabilen var mıdır acaba ? Yazar bunu karanlıkla bağdaştırarak çok güzel ortaya koymuş ve benliğini kaybederken kendisine birisinin şahitlik etmesine ihtiyaç duymuştur ve böylece sona erdirmiştir.
2 - Taht-ı Ebu Nasr
Macera, bilim kurgu tarzı bir roman olabilecek konuyu böylesine öyküye sığdırmış olması ve yeterince tatmin ederek bizlere aktarması ve bunu 17 sayfa ile yapabilmesi yazarın öykücülüğünün ne kadar kuvvetli olduğunu gösteriyor.
Konu ise; mumya, diriltme...
3 - Aylak Köpek
Mutlu yaşamından kopmuş ve zirveden dibe düşmüş gibi bir yaşam süren Aylak köpeğimizin yollarda kendini kaybetmesi.
4 - Katya
En az iletişimle en çok iletişimin ve samimiyetin sağlanmasını görüyoruz öykümüzde. Esir düşen bir mühendis ve Arif sayesinde Katya ile tanışması.
5 - Çıkmaz
Vakti zamanında çok iyi anlaştığınız ama artık nerede ne yaptığından haberiniz olmadığı (günümüzde pek memnun değil ama yine de olabilir) arkadaşınız dostunuz varsa elbet bu öykü sizin için çok anlamlı olacaktır. Bu arkadaşınızın yıllar sonra bir çocuğu ile karşılaşması ve eksik kalan dostluğunu tamamlamaya çalışması.
6 - Kerec Don Juanı
Gavatlığın, pısırıklığın zirvesi...
7 - Tecelli
Keman, bitememiş ilişki.
Empedokles'in Distopyası
Yapı Kredi Yayınlarından okuduğum ilk bilim kurgu ayrıca distopya romanı oldu.
Anlatıcımızın hayatın keşmekeşinden bıkmış ve babalarının fakirleşmesine rağmen nedense bir türlü satmadıkları adaya yerleşmesi ile hikaye başlar.
Eve adında adada bir komşusu vardır ve adadan en yakın yerleşim yerine ulaşım yalnızca belirli saatlerde su alçaldığında
Hakan Günday ile Geri Dönüş
Hikayeye giriş tam anlamıyla mükemmeldi ne olduğunu anlamadan kendinizi bir anda klasik Günday romanlarında bana göre her birinde olduğu gibi hikayenin içerisinde en ön sıradan bir izleyici gibi şahit oluyorsunuz kişileri tanımaya başlıyor ve kendinizi hikayeye yavaş yavaş kaptırıyorsunuz.
Biraz kitabı anlatır gibi olabilir incelemeden ziyade
"Eğer bunu okumaya niyetliyseniz vazgeçin." diye başlayan bu yeraltı kitaplarının mihenk taşlarından birisini bitirdim.
Victor Mancini karakterimiz öyle bir insan ki sekskolik mi dersiniz psikopat mı dersiniz ne demek istersiniz o sıfatı mutalaka kendisinde barındırıyordur.
Hayatına giren çıkan kadınların haddi hesabı yoktur.
Ama sorun taa en başta annesi ile olan ilişkisinden başlıyor ya da ona annelik yapan bir kadın tarafından diyebiliriz aslında Ida Mancini'nin yapmak istediği şey teoride mantıklı gözükse de uygulama da görüyoruz ki epey etkisiz olmuş hatta ters tepmiş. Ida kısaca çocuğuna herkesin sana ne yapması gerektiğini söylemesine izin verme kendin söyle kendin yaşa hatta dünyanı dahi kendin şekillendir diyerek haritalar dahi çizmesini, her şeye yeniden kendisinin isim vermesini söylüyor.
Onu gereksizce(görece) bir sürü ortamlarda yapılan anonsların aslında gizli mesajlar içeren bir haberleşme metodu olduğunu anlatıyor o kadar fazlaydı ki aynı şekilde tıp öğrenimini yarıda bırakan Victor'un tıbbi olay ve terimlere atıfta bulunduğu kısımlar gayet yerindeydi.
Kendini İsa sanması hastanedeki bir deli olan kendisini 2556 yılından gelmiş birisi olarak anlatan Paige Marshall'ı normal bir insan olarak kabul edip olayların o şekilde gelişmesi ve Victor'un cinayetini üstlenmesi bambaşkaydı.
Denny dostumuzun taş taşıma maceralarını da unutmamak lazım.
Okuyun Okutturun Yeraltı Edebiyatı Yaşasın!
Kitaba bir üçleme olduğunu bilerek ve hepsini edinerek başladım.
Cok çarpıcı bir giriş ile başlıyor kitap Zeze farklı şekillerde ve sebeplerle sürekli fiziksel olarak hasara uğruyor dövüyorlar bazen de sebep yokken gerçekleşiyor bu olay.
Kimileri onun için haşarı çocuk diyebilir ama bana kalırsa yalnızca içinden geleni yapan ve herkesin kendisi gibi doğal olduğu gibi davrandığını düşünen masum(arada şeytanın aklına girip onu kötülüklere sevk etmesi haricinde-Edmundo dayısı öyle demiş-) bir insan evladı.
Sevdiği zaman sorgusuz koşulsuz kendisini o sevgiye adıyor, nefret ettiği zaman ise hemencecik öldürme düşünceleri ve planları aklında canlanıyor.
Yeni maceralarda görüşmek üzere Zeze.
Aslında bakılırsa kitabın ne başı ne de sonu var bize yazarımız Jack Kerouac'ın da bir parçası olduğu Beat kuşağı oluşumunu da içeren hayatından bir kesit sunuyor ne kadar kesit desem dahi içinde çok fazla yaşanmışlık ve yaşantı barındırdığını okudukça daha iyi anlıyorsunuz ki, hatta kitapta hiç paragraf olmaması yazılırken de tek rulo halinde yazılmış olması da bunun bir kanıtı olarak kabul edilebilir.
Alışık olunmadığı için okunması zor olabilecek kitap türlerinden anlattıklarından ziyade kitabın orijinalinin tek rulo olması paragraf vs kullanılmamasının aynı şekilde çevirilmesi ve soluk soluğa akıp gitmesi hiç durmaya fırsat vermemesi olabilir.
Kitaba başlamadan önce okumayı düşündüğüm iki kitap vardı. (Jack Kerouac - Yolda, John Fante - Toza Sor)
Tercihimi bu kitaptan yana kullandım ve bundan memnunum iki gün içerisinde bitirmiş oldum.
İlk olarak Bukowski'nin kendi tanrısı olarak nitelendirdiği John Fante cok güzel bir başyapıt koymuş ortaya belki de yeraltı edebiyatı için mihenk taşı denebilir.
Kitaptaki ana karakterimiz kitap yazmaya, öykülerini dergilerde yayınlatmaya çalışan saygıdeğmez yazarımız Arturo Bandini.
Knut Hamsun - Açlık kitabındakine benzer şekilde yaşam gereksinimlerini sürdürebilmek için bir yoksulluk bir varlık arasında uçurum gibi bir düşüp bir çıkan bir karakter çıkıyor karşımıza.
Camilla Lopez adındaki bir garson ile itişmeli kakışmalı ilişkileri başlıyor. Ne yazık ki Camilla da Arturo kadar dişlidir birbirlerine ters cevaplar verir ters davranırlar ve Camilla'nın zaten kendimi kaptırmış olduğu Barmen Sammy vardır.
Uyuşturucu, alkol, kahve ve türevlerinin yoğun şekilde kullanıldığı Camilla ile Arturo arasında ve Arturo ile basılacak kitapları arasındaki olaylar neticesinde kitabımız buruk bir şekilde kar beyaz rengindeki köpeğimizin kaybolması ile son buluyor.
Kütüphanesinde bulunduranların geciktirmeden okumasını tavsiye ederim..
Cennet Dikeni
Sayın Alper Kamu kendisi 5 ama yaşadıkları 5 asır yaşında olan karakterimiz ne badireler geçti başından bu bahsettiğim badireler ise mahallede arkadaşlarınla yaşadıklarından ziyade aydınlatmaya çalıştığın olaylar ve adli vakalar.
Depremde göçüğün altında kalan kızın hikayesi anlatıldığında o kişinin sonradan Hatice Abla çıkması çok anlamlıydı.
Ve ve ve Adalet karakterinin aslında kimin sevdiği olduğunun ortaya çıkması neticesinde Alper Kamu kendisi ile alakalı en büyük gerçeği ve babasının kendisine neden daha çok vicdani olarak sahip çıktığını acı bir şekilde öğrenmiş oldu.
Tatsız Rüyalar
Geçenlerde izlemiş olduğum türkçesi "Senin Adın" olan bir anime filmi ile aşırı benzerlikler gösteren bir kitaptı.
Tabii tamamında bu benzerlik olmasa da büyük oranda filmi tekrar farklı bir senaryodan izler gibi hissettim.
Aradaki farklar kitapta rüyayı tek kişinin görüyor olması hatta rüya içinde kendisine bir hayat yaratması ve gerçekten fiziksel olarak oraya gitmeyi başarabilmiş olmasıydı.
Rüyadaki karakterlerimiz
Kitapları yok satan Psikoloğumuz Hector Berlioz
Gazeteye absürd bir ilan vermiş olan Hamit(Abdulhamit)
Hamit'in ve sonraları Hector'un saplantılı aşığı Nalan
Hamit'in imam hatip'ten çocukluk arkadaşı Halil İbrahim
Panş, Bebeka, Piç Okan, Tatar,Hayri Kuru
Bizim hikayemiz gerçekliğimizde ise tabii hangisine gerçeklik denilebilir orası tartışılır bir konu?
Profesör Olcayto Fişek, garip öğrencileri ve bu rüyaları yaratan Şevket Hakan Tunçel yer alıyor.
Ayrıca belirtmem gerekiyor ki kitap içerisinde terapi uygulanırken ek hikaye gibi yer alan hikaye dahi çok anlamlıydı.
Psikoloji okuyan ya da bu konulara biraz olsun ilgi duyan herkesin okumasını tavsiye ederim :)
3Milyon Dolar ile mutluluklar Panş ve Bebeka
Eski sevgilin ile tekrardan görüşmen dileğiyle mutluluktar Profesör!
Sevgili Azrail
Sanırım yazarın sevgili arsız ölüm demesinin sebebinin bir türlü gelememesi, gelip gelip gitmesi.
Evet Atiye hanım Azrail ile üç beş görüşüp kendisini öldürmemesine ikna ettikten sonra(tabii bunu da ailesine karşı şantaj malzemesi yapmıştı bir yandan) kitabın son sayfasında ölümüne kavuştu.
Okudukça insanların cahiliyetine hayret ediyorsunuz nedense her şeyi anlamsızca kendi yörelerinde çevrelerinde uydurdukları batıl şeylere cinlere, nazara bağlamalarını duydukça, kafayı yememek için kendinizi zor tutuyorsunuz.
Bir karakter bir eylem yapıyor toplum tarafından sevilmeye başlanıyor ardından kendi isteği olan bir şeyi yapmaya çalıştığı zaman aman dellendi mi ne gibi serzenişler başlıyor.
En çok sana üzüldüm be Dirmit oysa ne güzel hayat yaşayacaktın zehir edilmeseydi elbette.
Tabii bu durum Dirmit özelinde dğeil Halit'te Seyit'te Mahmut'ta aynı lekilde istedikleri hayatı bir türlü toplum aile baskısından yaşayamadı.
Ee Atiye pazarlık da bir yere kadarmış Azrail yoruldu artık tekrar gelmek istemiyor!
Ajlık
Açlık, sefalet dolu satırları okudukça kendinizi bir rus klasiğinin içerisinde hissediyorsunuz ama değil!
Tabii ki dertler ortak ama para birimleri farklı ve yazarımız Norveçli.
Aynı şekilde kitaptaki ana karakterimizde bir yazar ve sefalet içerisinde yazılarını çeşitli yerlere göndererek geçimini sağlama çabası ile yaşamını sürdürüyor. Belki burada yazarlığın zorluğuna da değinmek istemiştir yazarımız.
Konu kitaptaki ana karaktere gelince öyle bir "Açlık" düşünün ki tahta kemirmeye başlıyor, elinizde ne var ne yoksa elden çıkarıp edindiğiniz para ile karnınızı doyurmak istiyorsunuz ama yine de saygınlığınızdan ödün vermemek adına yer yer size gelen teklifleri daha yeni yedim gibi cevaplarla reddediyorsunuz. Hatta hırsızlık değil de kasiyerin yanlışlıkla yanlış kişiye (yazarımıza) vermiş olduğu parayı dahi gidip söylüyor ve beyaz bir yalanla vicdanını temizlemiş oluyor.
En sonunda canına tak etmiş olacak ki bırakıyor kirasını ödeyemediği evini, yazıp yazıp tamamlayamadığı gelir elde edemediği yazılarını denizciliğe atılıyor.
İyi yolculuklar..
