Anthony Burgess
İngiliz yazar Anthony BURGESS'ın yazdığı distopik roman denebilecek bir seviye kitap. 1960'lı yılların İngiltere'sinin toplumsal olaylarını ve gençler arasındaki yozlaşmayı gözler önüne seren bir eser.Alex ve arkadaşlarının gece yaptıkları tüm taşkınlıklar, çirkinlikler, kriminal suçlar okuyucu olarak bizi o evrende
Tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine hâline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum...
Sayfa 20 - Türkiye İş Bankası, Anthony BurgessKitabı okudu
Apansız uyanırsan gecenin bir yerinde
Gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa
Bir sıcaklık duyarsan üşeyen ellerinde
Ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa
Bil ki seni düşünüyorum.
Burma Günleri
Burma Günleri kitabı George Orwell'in önemli bulduğum kitaplarından biri oldu.Tabii ki 1984 veya Hayvan Çiftliği kadar bilinen bir kitabı değil ama o kitaplara yakın derecede beğendiğimi söyleyebilirim.Yazarın üslubûna aşina olduğum için çok akıcı bir şekilde okuyabildiğim bir kitap oldu.Kitap akıcı, samimi ve yalın bir
Eleanor Coerr Spoiler içerir.
Eser çok trajik yaşanmış bir hayat öyküsünü ele alıyor. Sadako gibi yaşam sevinci çok yüksek, hayat dolu ve atletizmi çok seven bir çocuğun hikâyesi.Hiroşima'ya atılan bombaların yıllar sonra bile yıkıma neden olduğunun çarpıcı bir kanıtı. Kitap tıpkı Küçük Prens gibi hacmi küçük anlattıkları ve sezdirdikleri devasa kült olacak eserdir. Her yaştan okura hitap ediyor.Çocuklarda empati ve değer gelişimine katkı sağlayacaklar. Japon efsanesinden yola çıkarak kağıttan 1000 turna kuşu yapılırsa Tanrılar hastalara şifa olacaktıra tutanan minik bir beden. 644'ünce Turna kuşunda vefat etse de arkadaşları geri kalanları tamamlıyor ve artık anıtına her zaman turna kuşları getiriliyor.Ulusal bir simge hâline de gelmiştir Sadako. Hastane de tanıştığı Kenji'ye bile turna kuşu yapıp yollayarak destek olur.Kendi acısını bir kenara bırakıp arkadaşına destek olan altın bir kalptir Sadako.Her zaman destek olan bir ailesi vardır Sadako'nun.Annesi yoksulluk yüzünden alamadığı Kimono elbisesini ölmeden önce alır kızına. Arkadaşının getirdiği altın renkli kağıttan yaptığı turna kuşu hayata tutunma sembolüdür ve hep masanın üzerinde durur.Umarım Sadako en güzel yerlerde turna kuşları, sevdiği fasulyeli kek ve annesinin kimonosuyla mutlu bir sonsuz hayat yaşıyordur. Kitapla bağlantılı olarak önemli şairlerimizden Nazım Hikmet Ran'ın "Kız Çocuğu" şiiri Sadako'ya ithafen yazılmıştır.Ben de Nazım Hikmet Ran'ın bu şiirinin son iki dizesiyle kapatayım.Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler...
Dan Brown
Spoiler İçermektedir.
Dan Brown'un kitaplarını ve yazım tarzını çok seven biri olarak kitabı beğendiğimi söyleyebilirim.Genel olarak yazar tüm kitaplarında yaptığı gibi romanının geçeceği yerleri çok iyi incelemiş ve seçmiş.Bu konuda çalışkan ve uzman bir yazar.Örneğin Sagrada Familia, Casa Mila, Guggenheim Müzesi, Montserrat
Kolera Günlerinde Aşk Gabriep Garcia Marquez'in, Yüzyıllık Yalnızlık ve Kırmızı Pazartesi'den sonra okuduğum 3.kitabı.Yazar bu sefer karşımıza bir aşk hikâyesiyle karşımıza çıkıyor.Ama sıradan, romantize edilmiş bir aşk hikâyesi değil. Gerçek hayatın düzleminde ilerleyen, sınıfsal ve kültürel faktörlerle bezeli, kişinin beğenisin değişkenliğinin
Kürk Mantolu Madonna Sabahattin Ali'nin en son romanı "Kürk Mantolu Madonna" kitabını 2.okuyuşumda değerlendirme yazmak istedim. Kitap birden fazla kez okunmayı hak eden nitelikli, yoğun ve çarpıcı etki bırakan bir roman.Dili olağanüstü akıcı ki elinize aldığınız an bırakamayacağınız türden bir kitap.O yüzden en çok okunanlar listesinde olduğunu
Paulo Coelho Simyacı 159.baskıya ulaşmış mistik, gizem ve macera tarzında yazılmış içinde masalımsı ve fantastik tat da bulabileceğiniz bir roman.1988 yılında yazılmış bir roman olmasına rağmen dünyanın en çok dile çevrilen roman unvanını elinde tutuyor diye biliyorum.Uzun süredir elimdeydi ama okumak yakın zamanda fırsat oldu.Spoiler içerecek
Fahrenheit 451 Kitap Bilim kurgu ve distopya roman türünde yazılmış bir kitap.1984 ile birlikte okuduğum en güzel 2. Distopya diyebilirim.Kitabın duygusal, felsefik ve düşündürücü yönü çok güçlü.Asla tekdüzelik yok.Akıcı, heyecanlı ve özgün bir eser.Hacmi 200 sayfa olsa bile ifade ettikleri bence bir dev eser niteliğinde.Böyle olmasa zaten günümüze kadar eser gücünü koruyamazdı.Hatta günümüzde teknoloji çağında: tabletler, dev ekranlar, Ledler, Pcler... Bu durumu daha ironik ve varsayımsal yapıyor.Yani 1950'lerde gücünü arttırarak ilerleyen bir kitap buldum.Yazarın şu özelliği de hoşuma gitti, sıradan bir kütüphanede, bir daktiloyla-kendisinin değil sıra bekliyor- bunları yazması ve düşünmeden, yapaylığa kaçmadan, tarafgirlik yapmadan yazmak istedim demesi tarzını yansıtıyor.3 hikâyenin birleşiminden özellikle Yaya hikâyesinden etkilenmesinden bahsetmiş. Kahraman ve olaylara girip Spoiler vermek istemem daha platforma yabancıyım ama şunu da diyor yazar aslında her kahramandan bir parça taşıyorum ya da kahramanlar benim farklı parçalarım.Faber'in, arkadan durup suya sabuna dokunmadan yönlendirmesi, Itfaiyeci Kaptan Beatty'nin düzeni ve kitapları bilip onlara karşı sert tutum takınması( hatta bazı yerlerde kitaplardan alıntı yapıyor )ve Montag'ın cesaretinde kendinde görmek istemesi.Bu kitap herkese farklı şeyler katabilecek bir kitap, mutlaka tavsiye ederim.