Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hilal Aslan

O gece, aşık olma yeteneğimi sonsuza dek yitirdiğimi, bir daha sonsuza dek gülmeyeceğimi, düş peşinde koşmayacağımı sanıyordum. Ama sonsuzluk uzun bir zaman parçasıdır. Uzun süren hayatım bana hiç değilse bunu öğretti.
Reklam
İnsan tüm diğer canlılar gibi doğduğunda o kadar bir ve bütün, o kadar derli toplu haldedir ki o bütünün içinde hiçbir şey ayrılık gayrılık taşımaz. Bu birlik ve bütünlüktür bir bakıma onu o çaresiz halinde yaşatan. Ne zaman ki o bütünün içinden kendisini çıkarır ve ona "ben" der, kendisiyle geri kalan her şey arasında ilk yarık açılmış olur. Ve "ben" dediği şeyi terbiye ederek tekrar o bütünle uyumlu hale getirinceye ve uyumla onun içindeki yerini alıncaya kadar bir daha kapanmaz. Kapanmadığı sürece "ben" dediği şey de tehlikededir ve "ben" diyerek yöneldiği her şey ondan bir parçayı kendine çeker, tutsak eder ve böylece dağılma başlamış olur.
Yaşamak için sonsuz cesaret ve bir hayli de dayanıklılık gerekiyor. Sonunda kendi kendinize, bütün bunlara değer miydi, diye soruyorsunuz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Resim sanatını bulanın aşk olduğu söylenir. Sözü de bulmuş olabilirdi, ama daha az mutlu bir biçimde. Sözden pek az hoşnut olan aşk onu hor görür, kendisini ifade edecek daha zengin yolları vardır.
Bir insan başka biri tarafından hisseden, düşünen ve kendine benzeyen bir varlık olarak tanındığı anda ona kendi hislerini ve düşüncelerini iletme arzusu ya da gereksinimi, bunun araçlarını aramaya yöneltir.
Reklam
Gelişim yavaş yavaş ve yaşa uygun biçimde güvenlik ihtiyaçlarından özerklik güdüsüne, bağlılıktan bireyselliğe geçişi gerektirir.
Araştırma literatürü evrensel olarak strese yol açan üç faktör tespit etmiştir: belirsizlik, bilgi eksikliği ve kontrol kaybı.
Bazen sonu acı verdiği için bile mutluluğa sadık kalmaz bellek. Gerçek mutluluğun sonsuza kadar sürmesi beklendiği için mi?
Bugünlerde insanlar hep konuşmayı savunuyorlar. Bir şeyleri içlerinde tutmuyorlar. Sanki kolaymış gibi.
Bunu yapmak kolay; insanları, hataların düzelmez, hükümlerin silinmez olduğuna, kararların sonsuza dek verildiğine ve hiçbir ama'nın bulunmadığına ikna etmek yeter. Bir de şu var: Olanın başka bir şekilde olabileceği düşüncesini vermek. En büyük zehir bu.
Reklam
Beni tek bir şey çok ilgilendiriyor: İnsan ne zaman ölmeye başlar? Yaşamda kesinlikle böyle bir an olmalı, kısa, fark edilmez, ama mutlaka olmalı. Tırmanış, gelişme, yukarı çıkan bu yol doruk noktasına ulaşır ve aşağı kaymaya başlar.
Bir süreliğine bile olsa, insanların zamanı geri çevirmeyi ve olan bitene dokunmayı başarmalarını gerçekleştiren büyülü bir inanç olmalı diye düşünüyor Ida. Tüm dinlerin özü -diriliş değil, kurtuluş değil, ama zamanı geri döndürmek, kendi kuyruğunu ısırmak, anlamsız ve tamamen anlaşılabilir olmasa bile eskiden söylediği şeyi durmadan tekrarlamaktır.
Kendime Ait Bir Ev
Bir daire değil. Arka cephedeki bir apartman dairesi değil. Bir erkeğin evi değil. Bir babanın evi değil. Tamamen bana ait bir ev. Kendi verandam, kendi yatağım ve güzel, mor petunyalarım. Benim kitaplarım ve benim hikayelerim. Yatağın yanında bekleyen iki ayakkabım. Bana sopa sallayacak kimsenin olmadığı. Kimsenin arkasından çöpünü toplamadığım. Sadece karlar kadar sessiz bir ev, kendime ait, gidecek bir yer, bir sayfanın şiir düşmeden önceki hali kadar temiz.
"Bir kalbin kırılmasını engellersem," demişti şair, "boşa gitmemiş olur hayatım."
Paradoks: Kitap, sanat, sinema ve şarap gibi yaşamak için ihtiyacın olmayan şeyler, yaşaman için gereken şeylerdir.
297 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.